Dikkat! Bu sayfadaki tüm girdiler turkcell ve isbankası aracılığı ile şahsıma sağlanmış e-imza ile korunmaktadır.

Beni koruyun!

Beni Koruyun

28 Mart 2011 Pazartesi

Ölüyoruz, görmüyorsun ya tayyib!

İlham perileri kaçmış biriyim. Son günlerde birşeyler yazmak bana zor geliyor. Bu bir geçiş dönemi. Her ay bir kere rastlıyorum buna.
Son zamanlarda oluşan sınav stresi ve her zamanki gibi çalışmamak için bin takla atan ve mecburen bu akşam ders çalışacak olan ben, uzun zamandır bu güzel ve esintili mart sonu günlerini bekliyorum. Şuan terasımdan yazıyorum. Müthiş, rengarenk bir bahar tozu... Bursa uyanmış, kuşlar ortalığa çıkmış. Ananemin yıllar önce ektiği fesleğen leğeni fesleyenlerini vermeye başlamış. Babamın ektiği yeşil soğanlar büyümüş, yenmeye hazır.
Tabi nükleer bir bulut yeşil soğanlarımızın genetikleri ile oynamazsa... Zira yetiştirdiğimiz soğanlar oldukça doğal.
Bak, sana bu engin manzaranın karşısından yazıyorum. Resimde göründüğü gibi değil tabi. Ben her binanın sol yanına yansıyan batı ışıklarını rahat rahat seçebiliyorum. Karşıdaki minarenin etrafında güvercinler uçuyor. Fondada güzel bir funda arar çalıyor. İnsan gari ne ister? :)

Bunların hepsi bir yana, dünya hakkında uzun uzun düşmemi körükleyen birşeyler oluyor. Evrensel felaketlerimiz, ülkede yaşanan cinayetler ve tecavüzler, kadınların hiçe sayılmasını tetikleyen eylemlerle birlikte daha boktan bir hale geldik. Eskiden daha azdı bunlar. En azından çocukları şeker bayramlarında alıkoyup tecavüze ve parçalamaya yönelik sapıklarımız hiç yoktu.
Yavuz bahadıroğlunun Osmanlı kitaplarını okurken tüylerim diken diken oluyor. Eğer kitaplarda anlatılanlar doğruysa, abi biz muhteşem bir milletmişiz. Ama geçmiş zaman eki almışız millet olarak. Bu gerçekten kötü. Hatta bence kötü az kaçar. Yavuz Bahadıroğlunun osmanlıyı anlatan kitaplarından sadece birini alın okuyun... Bence bu tarz yazarlar bizi düştüğümüz bok çukurundan çıkaracak. Tabiki çağdaş olmalıyız, elbette geri saymamalıyız. Ama bakıldığında, araştırıldığında, osmanlı bizden kat be kat ilerideymiş.
Hep savunuyoruz ya hani, idam cezası gericiliktir, insan hakları bilmemneboklar... Bir tecavüz olayı duyduğumuzda bunun sorumlusunu kesmek istemiyor muyuz, istemiyor musunuz? Dürüst olun.
Akıllı adamlarımız yok. Başbakanlarımız küfrediyor ve acizler. Dini kendilerine alet ediyorlar. Duruşları bile yok. Kocaman padişahlarımız öleli çok oldu. Abdulhamit geberdi gitti. Zaten sadece çöküşe neden olan padişahları ileri sürüp, hürremleri, mahidevranları sürtük gibi gösterip şanlı bir tarihin içine sıçıyoruz. 700 sene öncesinde bir kamera olmadığına üzülüyorum. Herşey geç keşfedilmiş.
Herkes kendini o kadar çok düşünüyorki, hani ben hep diyorum ya, biz millet olarak hiç okumuyoruz diye! Evet, okumuyoruz, yazmıyoruz, susuyoruz ve sadece dinliyoruz. Televizyon başından ah vah çekiyoruz. Çok caniyiz bu yüzden.
Geçen "adını feriha koydum ferihaya koysunlar diye" dizisini küçücük izledim. O ne lan! Yayın saati çocukların ayakta olduğu bir saat, en çok izlenen tv kanalı ve adamlar küfür ediyor. Evet ediyorlar, izleyen varsa bilir. Zaten oyuncuların hepsi amatör, birde lanlı lunlu argo argo konuşunca tüylerim ayağa kalktı. Yazık bize...
Bir kanuni, bir osman gazi olsaydı bugün başımızda, bir yavuz olsaydı arslanlar gibi... Değil küçücük bir çocuğa el uzatmak, emin olun bir kadına bile yan gözle bakılmazdı. Bir kadın kendi çocuğunu açlıktan sokağa atmazdı, o kadın bulunur, doyurulur maaş bağlanırdı. Bizim katmer katmer servetimiz vardı. Şimdi ne oldu? Amerikaya borcumuz var. Adamların bulunuşu bizim kuruluşumuz kadar eski değil, adamlar dünyanın süper gücü...
Kendinize sorun, neden biz bu haldeyiz acaba?
Lütfen tarihinizi ayıplamayın. Giderek dahada inançsız, çağdaşlık adı altında yobazlaşıyoruz. Zira ben çocuğuna tecavüz eden bir millete çağdaş diyemem.
Boka battık okurlarım.
Karşımda duran şehir çiçek açan koca bir ova olması gerekirken, santrallerle kuşatılmış, nükleere beş kala, kuruyup gidecek ve muhtemelen ölecek bir şehir. Şuan biryerlerde yangın var ve ben siren seslerini duyuyorum. Hemen alt taraftaki ankara yolu o kadar ses çıkarıyor ki beynim zonkluyor. Ve müthiş bir is kokusu ciğerlerimi yakıyor.
Yan taraftaki meraklı komşu muhtemelen birazdan kapının önüne çektiğimiz arabaya laf söyleyecek ve tartışacağız. Ve böylece bir milletin komşusundan çöküşünü hayretle izleyeceğim.
Her neyse...
Bugün güzel bir gün. Lalem çiçek açtığına göre hala bir umut var. Hala çiçek açıyoruz. Hala suyumuz var. Hala üşümüyoruz. Hala ve hala..
Bugün size güleceğiniz bir yazı yazamadığım için üzgünüm. İçimden gelmiyor ne yapayım?

Yazının b.ku çıksın mı?
Yakınlarda bir gün tüpte patlar diyen bir başbakan yüzünden bir daha asla yerli muz yiyemeyeceksiniz. Tabii bulutlar dağları aşamaz. Dağdan büyük ne var ki? Asla gelmez bize nükleer korkma. Evinde tüp gaz kullanıyorsan oda patlayabilir. Ölüm geldi mi alır korkma. Hem sen öldürkten sonra gelecek nesil üç kulaklı olsun ne olacak? Sen zaten ölmüşsün. Görüp üzülmeyeceksin.
Kendisi beni hiç okumayacak ama, sayın tayyib, sorarım sana, Allah artan yemeğin bile hesabını soracak, kuran öyle diyor. Peki sana sormayacak mı? "Ya tayyib, dünyada iken ne yaptın?" "Tüp gaz rabbim" mi diyeceksin? Sana muhtemelen, "Evlatların, torunların, sorumluluğunu aldığın devlet senin yüzünden hastalıktan kırılıyor" dediğindede bir bahanen olur mu? Ağzın mı bağlanır, dilin mi bilmem.

Bu adam Allah kelamını almasın ağzına. Hak etmiyor.

8 yorum:

  1. Bize gelince mi nükleer tehlike oluyor?
    Taa Japonya'da sızan radyasyon, bulutlar vasıtasıyla bizi tehdit ediyor. Çevre ülkelerin hepsinde nükleer var. Hele eski doğu bloku ülkelerindeki eski teknolojileri hiç söylemeyelim. Bir bizdeki mi fazla gelecek, üç kulaklı nesillere sebep olacak? Sorunun bir yönü bu.
    Diğer yönü de şu:
    Evin her odasında ayrı bilgisayar, bir kaç tane televizyon, 1. kata bile asansörle çıkan nazik beyler ve hanımlar, kışın soğuğa, yazın sıcağa dayanamayıp klimaları sonuna kadar açan çağdaş insanlarımız; nereden geliyor bu değirmenin enerjisi? Nükleere hayır demek için önce teknolojiye hayır demek lazım, onu diyebiecek babayiğit göremiyorum.

    YanıtlaSil
  2. Ben nükleerin hiç bir çeşidine evet demem. Bin yılda alacağım nükleerin hepsini bi kerede almak, ölmek, sağlıksız nesiller bırakmak var.Aslında doğa anayı bir katile biz çevirdik. Atıklarımızı sağa sola saçtık, geri dönüşümü olan malzemelerimizi dönüştürmedik, soba yakıp havamızı zehirledik... Şimdi komşularda var, amaaan bizdede olsa ne olacak sanki? diyemiyorum kusuruma bakmayın. Ben soğukta oturmaya razıyım. Nükleer enerjiye önümüzdeki 25 yıl ihtiyacımız olmadığını biliyoruz. Ayrıca nükleere alternatif bir sürü yöntemde var. Biz gidip en kötüsüne tosluyoruz.
    Ve ayrıca asansörden ödüm patlar.

    YanıtlaSil
  3. Böyle yaparsan kimse sana yorum yazmaz. Her şeyi ben bilirim modundasın. Bizim de yazdıklarımız görüştür kardeşim, haklılık payı vardır, elinin tersi ile itemezsin.
    Nükleer enerjiye önümüzdeki 25 yıl ihtiyacımız olmadığı çıkarımını kim yapmış bilmiyorum ama elime geçirirsem çok kötü benzetirim ben onu. Elektrikte 10 yıl kanunu diye ampirik bir formül var. Buna göre elektrik ihtiyacı her 10 yılda iki kat artıyor. Dağı taşı hidrolik santral yaptık, rüzgar güllerini de üretilen enerjiyi yüksek fiyatla alma garantisi vererek yaygınlaştırıyoruz. Doğalgaz ve kömürden de enerji elde etmek zorunda kaldık, maalesef doğaya zararlı gazlar boca etmeye devam ediyoruz.
    Nükleer enerjiyi ben de sevmiyorum, hatta aramızda kalsın green peace destekçisi olarak her ay kredi kartımdan otomatik ödeme bile yapıyorum, o kadar çevreciyim. Yine de enerji ihtiyacı çok hızlı artıyor ve önlem alınmazsa bir süre sonra enerji krizine girmemiz kaçınılmaz. Keşke imkan olsa da taş devrine dönebilsek, teknolojiden vazgeçebilsek ama dönüşü olmayan yoldayız. Bulgaristandan elektrik ithal ettiğimiz, tüpgaz alabilmek için iki gece kuyrukta beklediğimiz günleri gören biriyim. Enerji krizinin ne demek olduğunu, üretimin durmasının neye malolduğunu, karaborsayı, işsizliği, enflasyonu yaşayarak öğrenen biriyim.
    Üzgünüm ama tecavüz kaçınılmaz, bu nükleer santral kıçımıza dikilecek. Ben kabullendim ve mutluyum, tavsiyem fazla direnme...

    YanıtlaSil
  4. Her şeyi ben bilirim moduna ne zaman girmişim acaba, hiç farkında değilim?
    Niçin beni terslediğinizi anlamışta değilim.
    Ben tartışmayı severim. Herşey benim bildiğim gibi olmayabilir. Nitekim daha 21 yaşındayım ve önümde uzun yıllar olacağını da varsayarsak, nükleerli günleri ucundan kıyısından tadacak, stokların tükendiğini görecek ve tüp gaz kuyruğunu bekleyen yeni nesle dahil olacağım. Burada yazdıklarım belge niteliği taşımaz, yazılarımı okudunuz mu? Burası kişisel internet günlüğü, yani yaşadıklarımı yazıyorum, yani burda yazma amacım, elli sene sonra ne yaşadığımı okuyup gülmek.
    Bana göre tecavüz kaçınılmaz birşey değil, bir takım düzenlemelerle engellenebilir birşeydir. Düzenlemeler yapılmazsa bizi düzeltirler ve ben kıçıma girecek nükleere evet demiyorum. Kabullenmeyi düşünmüyorum. Ama yapacak neyim var? Halkın yarısı nükleer ne bilmiyor, diğer yüzde kırklık kısımda sizin gibi düşünüyor.
    Aslına bakarsanız dünya stoklarına zaten koyduk, nükleer gelse ne olur di mi?
    Not: Sizin deneyimleriniz benim için birşey ifade etmiyor. Sizde bilirsiniz ki hayat dev sinema perdesinden izlenerek öğrenilecek birşey değil. Deneyimlerinizi, -ah evet, korkunç- diyerek izlesemde bu ağzımdan çıkan kelimeleri aşmaz. İnsan duvara toslamadan öğrenmez.
    On sene sonra ne olacağını ne siz, ne de ben biliyorum. Bildiğim, bu ülke tam bir sömürge oluyor ve biz alkışlıyoruz.
    Saygılarımla.

    YanıtlaSil
  5. "Önümüzdeki 25 yıl nükleere ihtiyacımız yok,nükleer dışında bir sürü alternatif var" kesin hükümleri ile olay budur, tartışılmasına gerek yoktur modunda cevap veriyorsun. İşin kötüsü tartışmayı severim diyorsun ama bu moda girdiğinin farkında olmadığını söylüyorsun.
    Bekara karı boşamak kolay derler, enerji ihtiyacı karşılanmadığı için fabrikaların susup, ekonominin iflas ettiği, yokluk ve karaborsa günlerini yaşamak şimdi kolay geliyor olabilir. Veya takılırım birinin koluna enerji sıkıntısı çekmeyen hatta komşularına enerji pazarlayan Fransa'ya giderim, siz ne haliniz varsa görün diye düşünüyor olabilirsin. Ama ben senin gibi pembe hayaller kuramıyorum, daha gerçekçi düşünüyorum, enerji problemini çözemezsek sömürge oluruz. Bu güne kadar yüzlerce santral kurulmuş ve biz sona kalmışsak bu iyi, hiç değilse tecrübeyi satın alır en güvenli santrali biz kurarız. Bundan dolayı benim korkum akkuyu santralinden nükleer sızıntı olması değil, ben asıl ermenistandaki, Ukrayna veya gürcistandaki, bulgaristandaki santrallerin sızıntı yapmasından korkuyorum.
    Takılmışsınız popüler konuların peşine gidiyorsunuz, "ya bi dakka, acaba?" diye soran yok. Green peace Türkiye'de santrali engellemeye gösterdiği çabanın yarısını doğu bloku ülkelerindeki üfürsen çatlayacak santrallere neden göstermiyor? Bu dingilini kütürdettiğimin nükleer santrali bir bizde mi problem olacak?
    Sömürge meselesine gelince, eğer bu gün enerji ihtiyacını çözmezsen yarın sömürge olmaktan başka çaren kalmaz.

    YanıtlaSil
  6. Bakın... Kimse sizinle aynı fikirde olmak zorunda değil. Başından beri tanımadığınız bir insana, yani bana bulunduğunuz ithamlar karşısında, tahminen beni ikiye katlayacak yaşınıza hürmetimden düşünerek cevap veriyorum. Bu size, beni yermeniz, bilgisiz, kültürsüz, bir boktan anlamayan biriymişim gibi ilan etmek hakkını vermiyor ve bence bu deneyimlerinize ve yaşınıza hiç yakışmayan bir tutum.
    Daha önce bu blogda binlerce kez yazdım. Ben jeolog değilim, sadece restoratörüm. Yani nükleerden bir halt anlamam. Yer altı kaynaklarıyla alakam tarihi eser temizlemek ve toplamanın ötesine geçmez. Ama tanıdığım, bu işin özünü bilen mühendisler var. Ve onlar nükleer konusunda bana vahim şeyler anlattılar. Çernobili 2 sene öncesine kadar bilmiyordum. Yaşım yetmiyor nitekim. Ama çernobilden sonra ülkede oluşan felaketleride görmezden gelemem. Kontrollüğü rusyada olan (sanki memlekette adam kalmadı) bir santrali normaline oranla hiç istemem.
    Bunun patlamayacağı garanti mi? Üstelik fay hattının 30 kilometre ötesindeyken? Hani japonya her bilgisayarın arkasına, giydiğimiz donun etiketine kadar made in japan yazdırıyor ya... Bakın o dünya devine neler oldu. Adamlar yıkılmaz evler yaptılar ama tsunamiye engel olamadılar.
    Peki bizde lisanslar uzatılmaz mı? Bence bizde lisanslar birilerinin araya girmesiyle 50 sene uzatılır. Bunu belediyede çalışmış biri olarak söylüyorum size. Altınızdaki sandalye kırık, önünüzdeki bilgisayar her ay format istiyor. Burası Türkiye. Hala değişen birşey olmadı o asmalardan kesmelerden, devrimlerden darbelerden beri. Yanımdaki kadın 5 dakikalık imzayı 5 gün sonraya atıyor kahvesini biraz daha erken içmek için. Bunlar şehir efsaneleri değil efendim, ben bunları her gün tadım tadım tadıyordum.
    Bugün devlet hastanesinde 1 saat 2 kuruşluk tahlil sonucu için bekletildim. Kanı tee perşembe günü vermiş olmama rağmen. Biri diyor görevli çişte, biri diyor labratuvara indi.. Ha birde azar yemeniz cabası sordunuz diye. Bunlarda şehir efsaneleri değil, maalesef.
    Ve şimdi siz nükleer santralin tehlikesizliğinden bahsediyorsunuz?
    Bu memlekette o santral avalın biri basıncı yanlış verdi diye patlar yine patlar.
    Mis gibi bir yeşil alan var akkuyuda. Orada yaşayan, tarım yapan masum insanlar var. Diyelim ki patlamadı bu meret. Eeee? Patlamasa da zararı dokunmayacak mı? Adam çıkıp kasımpaşa ağzıyla evinde tüpgaz var oda patlamaz mı? Rahat uyu vatandaşım diyorsa ben bu insana ancak höh! derim. Aslında daha neler neler derimde, dediğim gibi ben yaşımın yerini bilen biriyim.
    Bir röpörtaj vardı, kızcağıza başbakanın adını soruyorlar, kız bilemiyor.
    Beni sürekli suçlayacağınıza takdir edin, en azından rujuyla ojesinden, makyajıyla saçından kafasını kurtarmış biri gündemi takip ediyor diye. Zira bu kafayla gidersek 50 yıl sonra nükleerden değil cehaletten öleceğiz efendim.
    Size söz birdahaki yazımı sırf siz bak buda ne cahil kadınmış deyin diye tenezzül edip gitmediğim bir bara gidip şarabımı yudumlarken yazacağım. Yazının adıda "hoşgeldin yeni sevgilim, hadi eve gidelim" olacak.
    Adamı dinden imandan çıkarmayın.

    YanıtlaSil
  7. Öncelikle geçmiş olsun, yaptığı işi kendine garanti görenin çalışmadığı bir memlekette yaşadığımızın farkındayım. Tembel, bencil, egoist kamu görevlilerinin umursamazlıklarına en çok isyan edip yılda 10 tane şikayeti bimer'e yazan biriyim. Sen nasıl inatçıysan ben de öyle inatçıyım, hatta dediğin gibi senin iki kat yaşındayım ve bu konuda kendimi çok genç hissediyorum. Onların konuyu kapatmak için verdiği yuvarlak cevapları sivriltip yeni bir şikayet konusu yapıyorum.
    Kimse benimle aynı fikirde olsun da demiyorum. Enerji konusundaki öngörüler benim kişisel çıkarımlarım da değil. Ya enerji problemini çözeceksin ya da çözeceksin; bunun başka yolu yok.
    Köprüye karşı çıkacağına köprü geçiş ücretinin ucuz olmasına karşı çıkmalısın. Her bir geçiş 50TL olursa 3. köprüye gerek kalmaz, kim nerede iş bulursa orada oturacak yer bulmaya bakar.
    Nükleere karşı çıkmak da öyle, insanların elektrik kullanımlarını azaltmanın bir yolunu bulamazsan bu hızla bir değil, bir kaç santral kurulduğunu izlemek zorunda kalırsın. Sen istediğin kadar bağır, green peace başkanı hükümetin başına geçse, bir süre sonra o da nükleer santral için kolları sıvayacaktır.
    Yoksa mesela 10 yıl sonra enerji krizi çıktığında kaloriferin peteğine dayandığı halde kıçı donanlar iki günde hükümeti alaşağı ederler.
    Son olarak bloglar konuların tartışılması ile canlanırlar, ben senin yazdıklarını eleştirerek sana katkı sağlıyorum, o yüzden dinden imandan çıkmak yerine "haa evet aslında olayın bir de bu boyutu var" demen, yazdıklarımın içinde haklılık payı olanlara senin de katkı sağlaman gerek. Okuduğunu anlamayan cahil kızlar gibi "aaaa gördün mü bana ne dedi" diye köpürmenin alemi yok.

    YanıtlaSil
  8. Öncelikle geçmiş olsun dilekleriniz için teşekkür ediyorum. Pek geçecek gibi değil ya neyse...
    Yaşam mücadelesi artık biz gençler için daha zor. Benim annem memur emeklisi. 20 yıl tuvalet yıkamış. İlk okul mezunu dememe gerek yok sanırım. Bugün hiçbir ilk okul mezununa kamuda yer yok. Ben zorluklarla üniversite okuyan biriyim. Yarım dönem kömürüm olmadığı için -5i gördüğüm soğukta uyumak zorunda kaldım. Buna rağmen okulun peşini bırakmadım. İnsanlar cahil derken asla tecrübe etmediğim birşeyi söylemedim. Yaşıtım kızlara ve erkeklere küçümseyerek bakıyorum çünkü bugün bir meslek yüksek okula gidin, sizin seviyenizde soracağınız 10 sorunun en fazla 1ine küçücük bir fikir beyan edilir, o kadar. Bundan eminim. Adımın adım olduğunu bildiğim kadar.
    Herkes bir fikir beyan eder, bu çerçevede diğer fikirlerde göz önüne alınır, dinlenir, fikirlerin çürütülmesi adına birşeyler söylenir. Sizin burada bana yaptığınız tam olarak bu. Ama benim burda bir tartışma platformu yarattığım yok. Oturdum, izledim, hayret ettim ve yazdım. Basın olarak çok katıyım. Mesela bana kimse vakit gazetesi okutamaz. Çünkü o görüşten bakmıyorum olaylara. Örneğin stv izlemem. Çünkü dini duyguların sömürülmesinden hoşlanmıyorum. Nükleer konusunda üzgünüm çünkü masum olan, insan olsun, hayvan olsun, küçücük bir çiçek olsun, hiçbirşeyin zarar görmesinden hoşlanmıyorum. Bugüne kadar greenpeace le alakam bültenlerini okumak dışına çıkmadı. Nükleer kuvvet, atom bombası, kimyasal silahlar derken dünyanın yuvarlak şeklini, biz insanoğlu şimdiden değiştirdik. Kıtalar nükleer kuvvetler yüzünden kaymış durumda. Bugün dünyanın en büyük bilimsel kargaşası yaşanıyor. Bu doğru.
    Şimdi kişisel saldırılarınıza cevaben, yaptığınız 2. yorumda, sadece fikirlerimi söylerken, bana seni zaten böyle yaparsan kimse okumaz, diyorsunuz. Ben melek değilim, sadece kendi penceremden bakabilirim. Kendimi geliştirdikçe diğer pencerelerede uzatabilirim belki kafamı. Ama biz insanız, fikirlermiz, özellikle bir başka insanın kafamıza vurmasıyla değişmez. Siz 42 yaşın üzerinde biri olarak, bunu öğrenmiş olmalısınız.Bu konuyu siz haklısınız, diyerek burada kapatmak istiyorum. Çünkü yermelerle ve hakaretlerle uzayıp gidecek, birbirimizin üzerinde kötü etkiler yaratacağız. Diğer yazılarımada beklerim efendim.
    Saygılarımla.

    YanıtlaSil