Dikkat! Bu sayfadaki tüm girdiler turkcell ve isbankası aracılığı ile şahsıma sağlanmış e-imza ile korunmaktadır.

Beni koruyun!

Beni Koruyun

12 Mart 2011 Cumartesi

Doruklarında

Kasım 2007 den beri blog yazıyormuşum. Bugün profilimi incelerken dikkatimi çekti. Bu yazımda dahil tam tamına 205 adet yazı yazdım. Yazılarıma 10dan fazla yorum yapılmadı. Bazen aklıma "acaba ben bu blog yazma işinde başarısız mıyım" diye bir soru düşüyor. Bilmiyorum vallahi. Örgü yapan kadınların benden çok yorumu var. Oda bir alan nede olsa, küçümsemeyelim.
İlk blog yazılarım süslü püslü şiirlerdi. O zaman kafam daha çok basıyordu bu şiir işlerine. Sonra bir şiirimin ufak bir kısmını google'da arattığımda önüme binlerce sayfa çıktı. Hepsini tek tek ziyaret edip küfür etmek istedim ama bu bana yakışmaz.
Farzedinki çok dolu bir anınızda kaleminiz oynadı ve karşınıza 100 satırlık bir şiir çıktı. Sizde yalnışlıkla yayınla butonuna tıkladınız. Eh, depresyona giren herkes şiir sitelerine bir şekilde giriyor. Bazıları o şiirleri çalıyor ve kendi yazmış gibi gidip forumlarda beğeni topluyor. Bunu durdurabilmek için sağ tık tuşunu engellemek gibi kolay bir kod yerleştirmeyi unutmuşum bloguma. Olabilir. Blogla yatıp blogla kalkmıyordum o zamanlar. Ama bundan şikayetçiyim. Sitelere girip şunu söylemeyi çok istedim, "lan kodumun çocuğu, senin yüreğin o şiiri yazmaya yeter mi? sen ancak çalmaya yüreklisin." Diyemedim tabiiki. Sitelerin birine üye olup şiirin bana ait olduğunu, alıntı yapmaları gerektiğini söyledim. Admin özelden küfür etti. Çalınmasını istemiyorsam yazmayacakmışım.
Adli yollarla uğraşacak ne sabrım, ne param, ne psikolojik gücüm var. Yalnız t.u.b.a söylemişti çalınır, dikkat et, bir yol bul diye. Haklıymış kız, başına gelmiş sonuçta, büyük sözü dinlesene kumrall?...

Geçenlerde çok ilginç birşey geldi başıma. Okuyan us'un kitaplarını biliyorsunuzdur sanırım. Blog yazarlarından seçip, kitap yazmaları için yardım ediyorlar. Bence harika bir girişim bu. En azından ben çok takdir ediyorum.
Pucca'nın kitabını hala alamadım ve almayı gerçekten çok istemiştim. Bir türlü elim ermedi. Ben zaten gidip kitapçı gezen bir kız değilim. Eğer kitapçı gezmeye çalışırsam cebimdeki tüm parayı yatırıp geri dönüyorum ve şuan elimde okunacak 4 kitap var. Onları okumadan kitap almamaya karar verdim. Ama onlardan sonra sıra puccanın kitabında. Onu da her zaman yaptığım gibi internet üzerinden alacağım.
Herneyse... Puccayı severim. Harbi yazıyor. Birileri ne der diye çekinip yalan yanlış yazacağına da inanmıyorum açıkçası. Bildiğin yalnız yaşayan ve yalnız yaşamak için kurtlar sofrasına acı biber sokmak zorunda olan bir kız o. Bende yalnız yaşasam onun gibi olurdum. Başka türlüsü mümkün değil.
Konu pucca değil. Konu aynı dizide yazan pinkfreud. Formspringde bir hata yapıp kendisine bir soru sordum ve gerçekten afalladım.
Kendisinin kitap yazdığını sonradan duydum, milliyet sayesinde. Milliyette kitabı tanıtılmış, bir kaç poz vermiş ama adını vermemiş. İlginç geldi. Formspringde sordum, (aynen alıntılayamıyorum aklımda kalanları yazıyorum çünkü kendisi ile anlamsız bir tartışmaya girmek istemediğim için blockladım), işte ben buna dedimki, yahu resimlerini verdin, isminide verseydin. Aynı isimden bin tane olur ama aynı surattan bir tane...Meraktan soruyorum, dedim. Vay efendim bana bir cevap geldi yeminle eşşekten düşmüşe döndüm. Neymiş efendim biz istedikçe istermişiz, bize neymiş, o ne isterse onu verirmiş...Sonra kendisine bir soru daha yöneltip blockladım. Dedim sadece meraktan sordum, seni tanıyalı 2 gün olmadı daha. Bu ne şirretlik böyle?
Banane senin adından isminden resminden. Boğazımdaki ekmeği kendisi veriyor sanki.
Şimdi arkadaşlar... Bu insanlar bizim sayemizde okundu, üflendi, para kazandılar.Bilmemkaçıncı baskılarıyla şöhret olurlarken tabi birden parayı oluk oluk görmenin hacmiyle, bazı bölgelerdeki kalkış arasında ince bir çizgi var. Bazılarının ki kalkar, bazılarıda öylece kalır. Ki ben bu kızın başka bir yazara kısaca yazdığı birşeyleri görüp anaaa hatuna bak, cazgırlıkta bir nomrö maşallah demişliğimin olacağı kadar çirkin şeylerde okumuş idim. Sonrada "ay patlama noktama geldi kusura bakmayın" cevabınıda görmüş, bi mide kalkma travmasınada tutulmuştum.
Be insanoğlu sen nelere kadirsin. Seni sevip izleyen, "aaa, o kitabıda alıp okumalıyım, güzeldir" diyen müthiş bir izleyici kitlen var ve sen bunları yapıp tabiri caizse, "kendi tabağına sıçıyorsun." Okuyacaklarım listesine aldığım bir kitabı elemek zorunda kaldım. Hatta gidip korsanını alasım var. Kıllık olsun. Hayır ben bana, küçücük bir cümle yazdım diye hayyydaaa üstüme zıplayan, milletin aşk hayatını hafiflikle eleştirip sonra "ay çok pardon" diyen bir kadının kitabını neden okuyayım ki? Yazar olmak, magazin forever çıkıp kurduğu cümlelerle, insanları yermesiyle yapılacak bir faaliyet olamaz. Bu yüzden bir okuyucuyu kaybetti ise, tweetlerdeki ahlaksız küfürleriyle bir dolu insanı kaybetmiştir bence. Kaybetmediyse bile ne kadar güzel küfür ettiğiyle uzunca bir süre konuşulacak ve ben olsam ettiğim küfürlerle anılmak istemem.
Her neyse. Yani, ben bir konuyu zamanında yazmadığım için okuyucu kazanamıyor olabilirim. Artık aklıma geldikçe yazacağım, karar verdim.

Bu arada, bugün çok güzel bir gün. Odam güneş ışığıyla ısınmayalı çok uzun zaman olmuştu. Böyle manyak bir güneş vardı Bursa'da. Ama ben cildimdeki yaralar için ilaç kullandığımdan bir süre güneşe çıkamıyorum. Ve ben güneşi severim. Lanet bir durum bu. Eğer güneşe çıkarsam yüzümdeki güneş lekelerinin artması muhtemel.
Dün benim bahçekapısının bana aldığı kolyeyi buldum. Annemle temizletmeye gönderdim.
Yanda da resmini görebileceğiniz o kolyeyi bana askere gitmeden önceki sevgililer gününde almış idi. Yada bak doğumgünümde olabilir. Hayatında 1 kere hediye aldı bana. Bu hangisindeydi anımsamıyorum vallahi. Öküz adam!
Kolyenin zincirini temizleyememişler. Gümüş değilmiş. Beyaz altın kaplama olabilirmiş bir ihtimal. Ama benim hayvanda beyaz altın alacak kadar çok para yoktu. Muhtemelen sahte. Ulan ne kadar değersizmişim bilader ya. Hayvana bak hayvana...Bu kolyeyide 2007nin yaz tatilinde takıp sonra kaybetmiştim. Annem buldu sakladı büyük ihtimalle. Beğendiğimi de söyleyemem. Kalp figürlerinden oldum olası nefret ettim. Sadece anısı var diye hep saklamak isterdim o kadar. O yüzden temizlemeye göndermiştim zaten. Zincirin gümüş olmadığını duyunca resmen yıkıldım. Bir insan hayvanlaşma kotasını ancak bu kadar aşar. Birde sahte şeylere alerjim var üstelik. Cildim mikrop kapıyor. Bizimkide hep kendini "sevgilisini çok düşünen adam" rolüne adamıştır, hay koyuciiimmm. Msn'i açıp söylemek geçti içimden sonra yine polyannalığım tuttu, "yazık belki parası yoktu" diye düşündüm. Düşüncem dağıldığında "Salaksın Kumrall" dedim.

Geçen sene doğumgününde ona gerçek akuamarinden tesbih almıştım. Kefaret filmini dvdye basıp, birde mektup yazmıştım. Bazen düşünüyorum. Acaba oda benim gibi böyle şeyleri saklıyor mudur? Tesbih arabasının vites kolunda duruyormuş. Beni yakıştırdığı yere ayrıca koyayım.
Bir kaç gün sonra yine doğumgünü ve şuan bunalımda kendisi. Face'te güllü paylaştığını söylersem ne durumda olduğunu anlarsınız sanırım. Bi kaç gün içinde eğer yazıp, barışmanın yolunu yapmazsa, bu sefer adımı mücellaya çeviririm. Adamla 4 sene çıktım o kadar tanışım olsun değil mi?
Bunalım falan yapacak, beni mahfettin gavurun kızı diyecek bende acayip şirretleşeceğim, kavga, kavga, kavga...
Neyse, yazma kotamda doldu. Böyle işte. Allah hepimize akıl fikir versin diyerek yazımı noktalıyorum.
Sevgiler canlarım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder