Dikkat! Bu sayfadaki tüm girdiler turkcell ve isbankası aracılığı ile şahsıma sağlanmış e-imza ile korunmaktadır.

Beni koruyun!

Beni Koruyun

30 Aralık 2007 Pazar

Gün, Güneş, Sevda...

0 kişi izah etti

Yeni bir gün doğmak üzere...
Ben doğacak günü sabırsızlıkla beklemeye koyuldum...
Hava ayaz....Buz....Odamda tek başıma..Tütsülerimin yorgun kokusu, sade kahvemin acı direnişi, babamın horlamalarıyla karışık güzel ama fırtınalı bir sabah...
Hafif ezginin günlüğü çalıyor fonda...
Karışık bir kaç gün..Yorulmuş, bezmiş insanları çekip çıkarma çabası içinde geçirdiğim bir kaç hafta..İnatla üşüdüğüm bir kaç saat...
Aklıma sevgilim takılıyor..Zaten takılmasa olmaz...Napıyor diye düşünüyorum...Yorganının altına girmiş uyuyordur herhalde..Derin uykular..Yada oda benim gibi 3-5 nöbetlerine durmuştur..Tek farkımızsa onun asker olması..Gerçi benimde askerden bir farkım kalmadı:)))
Zaman sabaha karşı..Çok üşüyorum...
Ruhumun donduğunu hissediyorum adeta...
Özlemek değilde...Özlem değilde...Sevmenin çok başka bir boyutundayım...
Anılar yakamı bırakmıyor..
Herşey...
Bulutlara bakar, iki dakika sonra onunda üzerinden geçecek derdim..Şimdi bulut onun üzerinden geçermi, geçmezmi, onu bile bilmiyorum..
Gerçek sevgi bu olmalı...Nefes aldığını bildiğin sürece, sende mutlusun..O iyiyse sen daha iyisin..Biraz öksürse, grip paniği yapışıyor yakana..Hastamı, iyimi..???
Tatlı bela kısaca..
Önüne engeller çıkıyor..Öyle basit engeller değil..Ailen gibi engeller..Yinede vazgeçmiyorsun..Çünkü senden biri olmuş o insan..Senin canının parçası olmuş....Nasıl vazgeçebilirsinki???
Zaman çok tuhaf..Geçiyor..Geçtiğini biliyorsun..
Son uzak veya yakın..Ama son var, biliyorsun...O umutla yaşıyorsun zaten...
Sebepsizce haberlere ağlıyorsun..Ya ben olsaydım o kadının yerinde diye..
Ya o tabutun başında ağlayan ben olsaydım..??
Gözlerinden bir kaç damla süzülüyor..Sonra ağlamak için sıkıyorsun kendini..Birkaç damla daha..Sonra hepten kuruduğunu farkediyorsun..
Dünyanın düzeni sevgilerin zaman zaman hasret çekmesinden yana işliyor..Gerçekten de öyle..Hasret olmadan anlamıyor insan varlığın kıymetini...
Sabahları boş telefon ekranlarıyla bile uyanmaya alışıveriyorsun..Uzun uykulara yatıp, telefonun çalarmı kaygısına düşmeden..
Kutsal olan yolda gözyaşı da dökmek zor..Kutsal olduğunu bildiğinden isyanda edemiyorsun...
Alıştım..Öğrendim yalnızlığı da, hasreti de, sevdanın özlenmişliğini de...Hepsine alıştım..
Tek dileğim, rabbim hiçbirseveni ölüm acısıyla sınamasın..Araya aşılamayacak engeller koymasın..Tek dileğim gerçek sevenler kimse yüzünden ayrılmasınlar...Sevenleri ayırmayı başaranlarsa, ne bu dünyada, ne ahirette, gün yüzü görmesinler...!!!
Sevginizin, sevdiğinizin kıymetini bilin..Aranıza mesafelerin girmesiyle anlamanızı istemem...

29 Aralık 2007 Cumartesi

Anne... :)

0 kişi izah etti
Bir erkek çocuğun kaleminden çıkmış bu yazıyı okumanızı istedim....

Anne karşılık beklemeden börek yapan tek insandır.
Karşılıksız sevginin ete,kemiğe bürünmüş şeklidir.
Ne kadar üzsende 10 dk sonra seni affeden, zarif bir memeli türüdür.
Yağlı bile olsa,tiksinmeden saçını okşayan,kucağına yatıran,öpüp koklayan
tek varlıktır.
Meleğin süt verebilenidir.

Kafayı çocuklarıyla bozmuş,göbek bağı kopsada,yürek bağı asla kopmayan,sevgi dolu fedakar bir dişidir.
Bulaşık,ütü vb iş yaparken bile otomatik olarak çene çalan,kendi kendine konuşan,anne ne diyon dediğinizde şeklinde asortik cevaplar verendir.

Yemek uzmanı,düzen insanı,bilgili,kültürlü-herşeyi bilen şahsiyettir.
Eve bir saat geç gelsek,vır vırıyla kadın dırdırı denen şeyi erkeklere küçük yaşta belletendir.
Yavrularını yol tarafından değil,kaldırım tarafından yürütendir.

Dizi dizi incidir lakin gereğinde laf sokma dalında birincidir.
Sevgiliden ayrılma haberi verdiğinde amannn ben sana daha güzelini bulurum diyen bir karakterdir.
Olmadık yerlerde,diyen ve benim hatırıma
FREDDY MERCURY dinleyen sabır ağacıdır.

Evlatlarını asla ayırmayan,aynı zamanda da birbirinden koruyan,
güç abidesidir.
Oğlunun damat,kızının gelin olduğunu görünce,çocuğu mezun olunca,çocuğu gol atınca,çocuğu hasta olunca,oğlu askere gidince,
Yaprak dökümünü seyredince,dolar yükselince,velhasıl buna benzer
ota boka, bir sürü şeye ağlamaya meyilli bir yapısı olan,duygu pınarıdır.

Uzakta olsada,yakın hissedilen,asla vazgeçilmeyen,dizi dibinde olmak istenen,
Evlatlarının varlığını, varlığına armagan edebileceği
ıslak-kuru ama heeep duygulu ama en önemlisi
Başı.....oynamayan tek modeldir... :)))

28 Aralık 2007 Cuma

Ulucami ve ben :)

0 kişi izah etti
Fotoraflar elbetteki güzel..Ben size kalkıp deniz manzarası çekemiyorum ama, bursada öyle bir yer varki, bazen dışı bile ilk görene hayretler verebilir...
Sabah kendimi aymaya çalışıyordum...Heykeldeydim..Ulucami çarptı gözüme..Çantama elimi attım..Bir baktım fotoraf makinam..Ama hafıza kartımı almayı unutmuşum :(
Ancak bu kadar çekebildim dahili bellekle..Bir anda fotoraflara karıştığımı hissettim..Ve psikolojik olrak rahatladım..İşte ulucami ve avlusundan görüntüler..
Umarım beğenirsiniz diyemiycem..Bu fotoların açılarını çok dikkatli seçtim..İşin ustalığı resimlerdeki eserde .......










27 Aralık 2007 Perşembe

Deniz sonsuzdu...

0 kişi izah etti

Garipti...
Güneş bu sabah hiç olmadığı kadar parlak doğmuştu denizin üzerine..Parlak ve umut verici...
Yalnızdım....Hiç kokusunu duymadığım bir şehirde nefes alıyordum..Deniz, sonsuz bir mavilikti...Muhteşemdi...
Öyle yumuşak bir nefesti ki bu..Yaşadığım hiç bir şehirde duymadığım kadar ılık...
Sanki ciğerlerime dolan kocaman bir bulut kütlesi gibi..Yumuşak ve narin...
Umutluydum bu sabah...
İki yanıma savrulan uzun ve kıvırcık saçlarımı toparlamaya gerek duymadım denizin kokusu sinsin diye...
Adım atmak zor geldi..Yorgundum..Yormuştu beni hayat...
Burada öylece kalıp denizi koklamak istedim..Saatlerce denizle kalıp, uzun uzun seyretmek istedim uzakları..
Deniz maviydi...Deniz sonsuzdu..Deniz özgürlüktü..Deniz çok güzeldi..Huzur veriydi...
İşte hayalin dedi içimdeki ses..Hayalin gerçek oldu..Geceleri rüyanda gördüğün deniz, şimdi tam karşında..
Yalnızdım..Tektim..
Güneş denizin ardından yavaşça havalandı..
Sarı, sıcak ışıkları doldu içime..
İşte senin şehrin dedim kendime...Geldik kalbim...Herşeyi arkamızda bıraktık ve buradayız...
Şimdi yeni doğan günle, kendimize dönmek zamanıydı..Kimsesizdik ama mutluyduk hüznümüzle...
Bize yakışanda buydu..Bizim için doğru olanda buydu..Asıldık hayata..Hayatta bizi astı..
Düşünmüştük olanları gecelerce..Sonuca varamamıştık..Kendi kendimizi asmak yerine hayatın bizi asmasını seçtik...
Ve kalbimi alıp yola çıktım..Hala attığını bildiğim için, onuda kurtarmak istedim..
Beyaz elbisemden ılık yaz rüzgarı süzüldü..Deniz köpürdü birden..Hoşgeldin hüzün der gibi...
Zaman acımadı bize..Gençliğimize, deliliğimize, engin denizlerimizin sonsuz şevkine acımadı..Bizide alıp indirdi midesine..
Şimdi uzaklardayız acılarımızdan...Uzak şehirlerde gömdük acılarımızı...
Bundan sonrası allah kerimdi..
Tepeden el salladım denize...İyice çektim oksijeni, iyotu...
Yaşam buydu..Kimsesiz ve yalnız...
Beni bana bırakın...Kendime..
Beni hayata bırakın..Kimse olmasın yanıbaşımda...
Ben böyle iyiyim...Kimsesiz mutluyum...
Beni bırakın...
Yıllarca sormayın...
Ben kimsesiz çok muyluydum..Çok mutluyum....

25 Aralık 2007 Salı

(............................)

1 kişi izah etti

Aşk biter,içi hüzün doludur.Bir yanın bittiğini kabul etsede,diğer yanın:
''belki daha yapılacak birşey vardır'' der.Öylece durup gözlerinin içine
bakarsın.Sana yeniden '' gel...'' demesini beklersin ama o söz hiç çıkmaz
ağzından.Gururlusundur,istenmediğin yerde duramazsın.Üstelik ihanet vardır
işin içinde.Ağzından: ''evet,bence de bitmeliydi bu aşk''sözcükleri çıkar
ama buna sen bile inanamazsın,
gururun sana oyun oynamaya başlar.Önce ''belki biraz zaman vermeliyiz
birbirimize''...
gururunun ucundan,köşesinden yemeye başlarsın.Öyle bir an gelir ki,''ne
olur ayrılmayalım'' demeye kadar vardırırsın.Bu sözleri nasıl söylediğine
inanamazsın.
Onun sıcaklığını hiç kimsede bulamayacağını bilirisin.
Kimse onun gibi gülemez,kimse onun gibi dokunamaz,kimseyi onun kadar
sevemezsin,bunlar içini sıkar nefes alamaz hale gelirsin.
Ne geceler gecedir ne uykular uyku artık,birkaç dakika huzurlu uykuya
hasretsindir.Uyuyamazsın ondan gelecek bir tek haberi umutsuzca beklersin.
Telefonun yanında kaç gece sabahladığını hatırlayamazsın.Beklemek ölüm gibi
gelir insana.
Aslında ölüm fikride pek garip değildir artık.Öylesine umutsuz kalırsın ki
ölümü te çare olarak görmeye başlarsın.Ölümle ilgili planlar yaparken bile
geri dönme olasılığını hiç aklında çıkaramazsın.Bu yüzden ölemezsin.Hayat
devam ediyordur ama bireşey hep yarım hep eksiktir.Yüreğin asla eskisi gibi
atmayacaktır.Başka aşklar seni kandırmayacaktır.Kiminle beraber olursan ol
onu her zaman
hatırlayacaksındır.yıllar sonra bile olsa bir gün sana ''gel '' dese nerede
ve kiminle olduğuna bakmadan ona koşacaksındır.Kahredici bir gerçektir bu.
Bunu bilmek çok daha acı verircidir.Katlanırsın çünkü; acı senin
kardeşindir.O kimbilir kiminle,hangi mutlu hayatın içinde yeni aşkının
tadını çıkarmaktadır.
Bunuda bilirsin...Bilirsin ama ayrılamazsın!...

Hande KARAN

Keşke..

0 kişi izah etti

Takılmasın gözlerin geçen zamana.
Elbette buda bitecek.
Ne ilk ne de son acı çekişin bu
Her defasında ''bu kez başka'' demek...
Ve yine hayal kırıklığı...
Unutacaksın için yana yana....

Zorunluluk,mecburiyet sizi buralara getiren.
sevginizin büyüklüğüydü herkesi korkutan.
En kötüsüde bu olmalı ayrılıkların...

Artık şarkılara daha da önem vereceksin.
Kendini arayacaksın o duygulu satırlarda.
İçin ürperecek aniden...
Her defasında karşına çıkacak,
üzüleceksin başlarda.
Sadece biraz zaman....

Adını her duyuşunda bir film şeridi gibi,geçecek gözünün önünden....
hatırlayacaksın,yeniden değerlendireceksin olanları,duygularını...
ve her defasında aynı kapıya varacaksın.
bu içini rahatlatacak.Bir o kadarda acıtacak....
Engel olamadıklarına,değiştiremediklerine kızacaksın...
''keşke...''diyeceksin.
ama o an herşey bitmiş,silinmiş olacak...

Hande KARAN

21 Aralık 2007 Cuma

Sultanlar bile ağlamış aşktan..

0 kişi izah etti

Hayat....O kadar kısaki...
Zaman yetmiyor sevdiğim şarkıları mırıldanmaya bazen...
Zaman sadece kucağını açmış, onu tüketmemi bekliyor...
Zaman....Önce içimdeki küçük kızı aldı..
Şimdi güçlü kadını almaya çalışıyor..
Hayır...Yıkılmıyorum yaprak döken sonbaharlara...
Hayır, şimdiki bu ben, ben değilim aslında..
Gemiler geçti limanlarımdan..Ağır yüklü gemiler...
Ne bilirdim..Nerden bilirdim...
Hepsi hançer gibi saplandı göğsüme..Acılarını dindiremiyorum..
Hepsi birer vicdan azabı olarak geri geldi ruhuma...
Ruhum can çekişirken..Ruhum ağlarken..
Ben bir köşede inzivaya çekiliyorum..Sessizce...
Yapraklar döküyor serin eylül sabahlarım ayaklarımın dibine..
Kıpırdayamıyorum...
Boğuluyorum..Boğuluyorum..Boğuluyorum...
Sadece boşluktaki yabancılara bakabiliyorum..
Sultanlar bile ağlamış aşktan..
Yedi cihanlar bile gözyaşı dökmüş sevdalara..
Sultanlar aşktan can almışlar...
Ben bir sultana yaraşamayacak gözyaşlarımı bile akıtamıyorum...
Güneş bugün batıdan doğdu yine..Kıyamet gibi..
Gidemiyorum..Kalamıyorum..Yapamıyorum..
Bir çare ???

Durgunluktur en büyük isyan...

0 kişi izah etti

Zaman tuhaf..Zaman insanlıkdışı bir zaman..
Artık nefes alamadığımı hissediyorum..Bunun ne aşkla nede sevgiyle alakası vardır kardeşim..
Basbaya ufaktan yolcuyum işte..Damarlarımdan geçen kanımın kirliliğinden bile hissedebiliyorum bunu şuan..Tedirginde değilim..Hasta olmaktan bile korkmuyorum artık..
Açık oynama kararı aldım..Hazır bu kararı almışken, birazda durdum..Durulmak istedim...
Cevapları aramaktan vazgeçtim...Soruları sormaktanda...
Kusuyorum artık bu hayatta olduğum için..Hiç birşey kalmadı gözümde...Mutluluk diye birşey yok..Olmuyor..Olamıyor...
Neden böyle oldum..Neden buradayım..Artık bulmak istediğim cevaplar bunlar...
Yaşamayan gerçekten bilmiyor..!!!
Küçüğüm, sorunlarımın olmasına asla müsade yok..Benim herşeyim var..Herşeyim..Her istediğim emrime amade oluyormu..??? EVET..O zaman mutlu olmak zorundayım ben...
Biraz durup düşüneyim..
Neyim var...??
+Bilgisayarım
+2 tane cep telefonum
+Kendime ait bir odam
+Evim
+Ailem
+Param
+Kameram
+Okulum
+Giyeceklerim..ve daha unuttuğum bissürü ıvır zıvır..
Neyim yok..???
-Duygularımı anlayacak bir ailem
-Gece korktuğumda yanıma yatacak bir annem..
-Dizine oturtup saçlarımı okşayabilecek bir babam
-Sevgime ve sevdiğim insana saygı
-Sözlerimi dinleyebilecek birileri..
-Düşüncelerimi önemli sayacak birileri daha
-Noktaların ve virgüllerin önemi
-Bazen sıkılabilmemin doğal birşey olması
Ve daha bissürü şey...Benzer durumlar..Benzer bakışlar..Benzer laflar...
Benzer ben..Kalıplarıma saklanan ben..Çıkamayacağım kadar daralmış duvarlarım..
İmdat diye bağırdığımda, sevgime, değerlerime karışanlar toz olmuş vaziyetteydi..
İş düzelmekteyken, herkes kapımı çalıp akıllar verdi..
Şimdi sustum..Şimdi dinleniyorum..Şimdi yalnızlığımın tadını doya doya çıkartma vakti...
Bana benden başka dost yokmuş..Fırtınalarda benimle boğulmayı göze alabilecek kişi, isterdim ailemden birisi olsun..Olmadı..O yüzden sevgime bu denli bağlıyım ben..
Yaşamak battı..Profesyoneller istedim..
Tam oldu dedim, balyoz gibi indirdiler beynime darbeleri..
Hadi kalk kalkabilirsen..Hadi beynini uyuşturma bakalım..Nasıl yapacaksın bunu?
Hasmımda, dostumda, sokaktan geçen yabancı gibi bildiklerimde bellidir..
Kimseye dur demem, geçme demem..Yapılan çok yapıldı zaten...
Savaş yeni başladı..Ey cemaati müslimin..Şimdi duruldum..Vursanızda duymam..
Ama savaşın en kızgın yerinde vuran canım olsa, bende vururum..Kızgınlığımdan olmaz..En gerçeğinden olur..Emin olun..
İşte ben birşeylere böyle değer verdim..
Sizde, sevmesenizde seviyormuş gibi yapın..İnsanlık hatırları için..
Lakin ben boğuluyorum..Aklınızda olsun...!!!

20 Aralık 2007 Perşembe

Eşkelden manzaralar...

0 kişi izah etti
Eşkelde yaptığımız tatil, her ne kadar burnumdan fitilll fitilll getirildiysede, o manzara, o eşsiz denizin engin mavi suları, şimdi baktığımda beni büyülemeye yetiyor..
Eşkel mudanya ve tirilyeden sonra, ufacık bir tatil beldesi..Bu yaz çok pis olduğu için tadı damağımızda kaldı ama, geçekten çok seviyorum ben orayı..Her ne kadar bidaha asla gitmeyeceğim desem bile :))















19 Aralık 2007 Çarşamba

Bayramınız kutlu olsun...

0 kişi izah etti


Veee arkadaşlar..yarın bayram..Bizim koçlar hazır..5 tane birden bahçede bekleşiyorlar..Ablamlar, dayımlar, ananemler ve biz toplucanak kesiyoruz :)
Bayramlar artık benim için sıradan günler olmaya başladı..Nedenmi??
Eski tatlar yok gibi sanki...Eski heycanlar kalmadımı acaba??
Eskiden sabahın körlerinde kalkardık..Büyüklerimizin ellerini öpmeye koşardık..Şimdi nerdeee...Büyükler bile sabahın köründe kalkmıyorki..
Herşey bir yana, zaten depresyonunda var olan etkisiyle, son bir kaç bayramdan beri evden çıkmıyorum..Bayramları kutsal günler gibi değilde, sıradan tatil günleri olarak algılıyor beynim artık...
Ama yinede bayramların farklılığını gözden çıkartmak mümkün değil...
Bu bayram yine evdeyim..Benim için farklı olan tek yanı sevgilimin burada olması.. :))
Hepinizin bayramını kutluyorum..
Büyüklerimin ellerinden, küçüklerimin gözlerinden sevgiyle öpüyorum...
Ve size değerli üstad, Barış Manço'nun bugün bayram parçasını armağan ediyorum..:))

Ata demirer...

0 kişi izah etti
Kim ne derse desin kardeşim...Ben onun o koca göbeğine hastayım..Bence çok karizmatik ve benim için en önemlisi şişşşşmaaaan :)))Veee göbekliiii :)))
Bunlar bizim ailenecenek yarıldığımız esprileri, ve bunlar benim dolmuş şöförü babamı bile güldürdü..İyi seyirler..













Ve geldin...

0 kişi izah etti

Saat 17,00...Tarih 18 Aralık..
Mimar ablamın patrondan izin alması sebebi ile işten 1 saat erken çıkmak zorunda kalıyoruz..Bense ilk defa işte kalıp 18,00 e kadar çalışmak istiyorum :) Sebep? Sevgilim her ne kadar aramasada, geldim demesede, içimdeki his, geldi diyor..Burada..Otobüse biniyorum, ama iki durak sonra inip geri yürüyorum..Ve bekleyiş başlıyor...O ayazda 18,00 e kadar bekliyorum işyerimin sokağında...
Umutlar tükeniyor, köşeden görünmüyor, bense umutsuzca eve dönüyorum...
Öyle berbat bir haldeyimki, laroxyl içiyorum..Sırf uyuyabilmek için..İnadına...Ve yatıyorum..Yemek bile yemeden...
Bir ara, tam dalacakken, kolonlardan telefonun çalacağına dair çekme sesi geliyor..Gözlerimin dolduğunu hissediyorum..
Ve evet..Gelmiş..Telefon şuan onda..Çalıyor evet..Ekranda yanıp sönen ismini görebiliyorum...
Küçük bir bebeğin doğum anı gibi...
Sanki masalmış gibi...
Benim küçük sevgilim...
Gözlerim parça parça..Görmek istiyorum inatla..Israrla..Benim küçük sevgilim, şimdi benimle aynı havayı teneffüs ediyor...Hatta son 3 saattir...
Sesini duymak, tarifsiz bir ezberden çok, harika bir ışık gibi...Mutluluğum, canımın parçası...
Evet onun telefonundan, onun sesi..Özlediğim tonlama..Özlediğim gülüşü..Özlediğim sevinci..Evet işte o..Evet hattın diğer ucunda..Özlemişim..Çok özlemişim...
Beklediğime değdimi bilmiyorum..O ayazda kendimi öldürürcesine, donarak, dakikalarca beklediğime değdimi..Evet..Hemde çooook :))
İçimde volkanlar patlarken, yüreğim çığlıklar atarken, o kadar zordu ki bilmemek...Geldimi..Gelmedimi ???
Zormuş sensizlik..Şimdi aynı şehirde olduğumuzu bilmek bile, içimdeki yangınlara su serpmeye yettide arttı bile...
Sevgilim...Hoşgeldin...Memleketine..Doğduğun sokaklara..Kısa bir süre sonra tekrar hoşgeldin bitanem..Seni seviyorum..Duysun dünya..Seni çok seviyorum...
İyiki geldin..İyiki hala dünyamdasın..Çok özlemiştim seni..Sefalar getirdin...

18 Aralık 2007 Salı

Geliyorsun sevgilim...

0 kişi izah etti


O kadar heyecanlıyımki, sormayın...
İçim içime sığmıyor :)))
Kulağım telefonda bekliyorum sabısızlıkla...Ha aradı...Ha arayacak..Ha telefon çalacak...Kafayı zıplatmak üzereyim:)))
Kısacası, o kadar çok özlemişimki onu...Bakışlarını, sözlerini...en çokta ellerini ve gözlerini...
Aşk bambaşka birşey..Öyleki, insanı çıldırtır bile kuşkusuz..
Ellerim bile onu aramaya başlamıştı..Hiç bu kadar ayrı kalmamıştık çünkü...
Hayatı bak..Aldı, kısa bir zaman sonra küçücükte olsa bir zaman, geri veriyor onu bana..Canım sevgilim..Sütlü çikolatam, kahve kremam benim..
İçimi yumuşattın..Aktın yüreğime..Sıcacıktın..Bazen hırçın bir okyanus, bazen taze kahve gibiydin..Seviyorum senin her halini..Tutkuyla, aşkla...
Bugün seni görecekmiyim...??
Kapımda olacakmısın..??
Kollarını açıp, aşkım diyeceksimisin...???
Sarılacakmısın sevgilim bana...???
Seni çok özledim...Hemde miktarsız bir çoklukta... :))
Yüreğim öyle hızlı çarpıyorki...Saatleri kovalıyorum .. :))
Karşı çıkanlara inat..Bak 14 ay..14 ay arkamızda bitanem..Zorluklara, savaşlara, yıldırımlara inat..
Kim yıldırabildi, kim ayırabildi bizi...Kim geçebildi bu sevginin önüne...
Herkesi karşımıza alıp, inadına savaşmıyormuyuz???
Sen benim kıymetlimsin, can parçamsın..Entel aşklara inat, soft aşkımsın sen benim..
Can de, al feda olsun..Yürek de, zaten sende kaldı.. :))
Hadi, açtım ben kollarımı...koş...bekliyorum..
Usulca yaklaş yine..Belimden sarıl, kokla..sen olduğunu saçının kokusundan, tütün kokan nefesinden anlayayım...Yok, ben sana beter alışmışım..Beter sevmişim...!!!
Artık dolmuşçuları bile sen sanmaya başladım :)))
Sevgilim benim...Hadi artık, kalmadı bende sabır... :))
Ah şu telefon çalsa..Geldim ben desen...Nasıl uçarım havalara..Bi dakka duramam buralarda..Sevvvgiliiiimmm :)))
Çok özledim...ÇOK ÖZLEDİM...
Ne zormuş, hasret sevdası..
Ben benden geçtim :)

16 Aralık 2007 Pazar

Aşk-ı Hürrem

0 kişi izah etti


Hayat o kadar garipki...Bu parçayı sevgili utkucuuum bana tavsiye ederken, can atillayı ne kadar sevdiğimi, şarkılarıda dinlemeye doyamadığımı, ama oturup bu sınırsız mübarek tt netten çatır çatır çekmek aklıma gelmiyor...Utku söyleyince açtım neti indirdim ne var ne yoksa...
Sultanların hayatları...
"Sultanlar.."
Asırlarca debelenmişiz..
Asırlarca aşklar yanmış saraylarda..aşklar ölmüş..
Araştırmak istedim...Aşkları ve aşıkları...Ama nefesim tıkandı...
İyisimi siz şu şarkıyı bi dinleyin...Çok soft..ve yumuşacık...

Yalnızlığımın ardındaki gizem..

0 kişi izah etti

"Yalnızlık baştan çıkarılmış bir kadın gibir..Asla doğru durmaz..Doğru anlamaz..Sadece tutkuyla sevmek ister.."

Ne olur al beni..Götür gittiğin yere...İstersen vur yerden yerlere...

0 kişi izah etti

Bu resmi beraber çekmiştik...Sıcacık kumlar vardı serin denizin rüzgarıyla karışan..Rüzgarın gücüyle, yaz kokan tenimizin, canlı kokuları karışıyordu...
Başım senin tam göğsünün üzerinde..Kalp atışlarını
benimkiler kadar yakın duymuştum...
Gideceğini hayal etmiştim bir an için...Uzayan yollar..Sonu belirsiz uçurumlar görmüştüm gözlerinde...Sabahın bilmem kaçıydı..Uykusuz gözlerimizle söz vermiştik birbirimize.. "asla ayrılmayacağız.."
Bazen boş sokaklarda kokun geliyor burnuma..Dönüp, sağıma soluma bakıp, seni arıyorum..O kadar ıssızki sokaklar sensiz...O kadar biçare kaldımki...
Ne geri dön diyebiliyorum..Ne benide al diyebiliyorum...
Sadece umursamaz davranıyorum hayata karşı..Her hücreme adını yazıyorum..Gün be gün kıvrılıyor bedenim..Eğiliyorum..Hissetmiyor kimse yüreğimde kopan fırtınaları..
Yalnızlık o kadar acıtan birşeyki sevgilim...Çekmeyen anlamazmış..Sevmeyen, sevmeyi bilmeyen hiç anlamazmışş...
Sana söz vermiştim..Ben sözümde duruyorum..Gülüyorum..Gülmeye çalışıyorum..Yalnızlığımı hissetmiyor hiç kimse..Bazen umut, bazen güç oluyorum..
Bazende köşeme çekiliyorum..Gizli gözyaşlarım akıyor sinsice..Süzülüp indiği her parçamda seni hissediyorum..!!!
Gizleyemem..Özledim seni..Çok özledim..
Allah bana öyle bir sabır gücü verdi ki...
Allah bana öyle bir yürek verdi ki...
Anlamıyorlar sevgilim...Anlamıyorlar...Sensiz savaşmak çok zormuş..
Hadi söyle...Yıkılma de yine..Yanındayım de..Bırakmıycam de...
O kadar uzakki sesin..O kadar derinden geliyorki..Zor tutuyorum kendimi...Zorla kalktım..Zorla ayaktayım yeniden..
Ne zormuş meğer sensiz yaşamak..Sensiz savaşmaya çalışmak...
Seni özlemek ne kadar zor bir şeymiş...
Şimdi bilmediğim, hiç görmediğim, hiç nefes almadığım, kokusunu, rutubetini duyumsamadığım biryerde, yüzlerce kişinin arasında tek başınasın..Kimbilir..Belkide uyuyorsun..
Sensiz uyuyamıyorum sevgilim...Zorla daldığım uykularımda yalnızca sen varsın..Yemyeşil gözlerinle, bakmaya kıyamadığını görüyorum sadece...
Adın yüreğimde saklı...Yüreğimin üzerinde..Yüreğimin içinde..Bazen yüreğimin en dibinde...
Dön desem...Dönemessinki...
Benide al desem..Alamassın...
Birlikte çektirdiğimiz resimlerimize bakıp, buram buram sen kokan yorganımla, sabahı sabah ediyorum yalnızca..
Saatler geçmiyor..Yüreğim susmuyor...
Adettenmidir aşka karışmak..Acıyan yüreğe tuz basmaya çalışmak..Adettenmidir sevgilim???
Nereye çıkar bu yol..Nerede biter???
Senin uğruna ölümlerdemi..Senin uğruna dökülen kanlardamı???Uğruna silermiyim neyim var neyim yoksa..Silebilirmiyim???
Hiç inandınmı küçük sevgiline..İnanmaya çalıştınmı...
Evet..İnandın bana..Ve gözün arkada kalmadan gittin...
Şimdi bende sana inanıyorum..Beni yarı yolda asla bırakmayacağına...
Ne olur..Benide al...Götür gittiğin yerlere..İstersen vur yerden yerlere...Ama nolur...Benide al...
Yaşayamıyorum..Ben bende değilim sevgilim..İsyanlarımı duyan yok...İsyanlarımı işiten kalmadı...
Eskiden olduğu gibi sana sarılıp, kokunu buram buram duyup, ağlaya ağlaya anlatamıyorum içimdeki suskunluğu...
Yapamamki...Seninde gönlünü koyamam buralarda...
Aşk işte..Sevgi...
Hadi gel yine rüyalarıma..Uyurken sarıl bana...
Hissedeyim nefesini...Ağlayayım doya doya..Dökülsün isyanlarım...
Gitme..Kal..
Saatleri durduralım...Hiç kıpırdamadan uyuyalım...
Kokunla, düşünüşünle, gözlerinle seveyim seni yine...
Gözlerimle gireyim damarlarına..Çıkmamak üzere...!!!!
Sakla beni damarlarına..Benide götür gittiğin yerlere...
Ağlayamıyorum...Sırf söz verdim diye doyasıya yaşayamıyorum yalnızlıklarımı...
Seviyorum seni...Ölümüne...Ölürcesine..
Keşke gözlerimi kör etseydin, uğruna herkesi sildirseydinde, gitmeseydin...Şimdi senin yüzünden karşı gelip, beni kaybedersiniz bile diyemiyorum beni bu yaşa getirenlere....İsyanımı bile engelledin...
Sen nasıl birisin söyle??? Neden sana bağlı kalmama izin vermiyorsun..Neden sildirip attırmıyorsun herşeyi..Söyle!!!
Özledim..Çok özledim...
Allak bullak oldum..Kafamda binlerce şey..
Sen benim meleğimsin..Seni asla kaybetmiycem sevgilim...Sana söz...
Seni seviyorum...Bunu hiç kimse değiştiremiycek........!!!!!!!!!!

15 Aralık 2007 Cumartesi

Tanrım..aklıma mukayyet ol!!!

0 kişi izah etti

Nasıl bir düzen bu yaşadığımız...Anlayamıyorum ben....
Sabah kalkıyorum..öfleye pöfleye evden çıkıyorum...Otobüs durağına kadar okula gidip gitmemek arasında direniyorum...Otobüse binsem bile aynı kararsızlıklar içerisinde kalıyorum...
Tamam depresyon teşhisini koydular...Tamam ben hayattan zevk almayı bilmiyorum..Herşeye tamamda, düzene kimsenin lafı yok yahu...
İnsan gününün yarısını geçirdiği bir yerde aşırı derecede gerilirse ne yapar..??
Birdaha o ortama girerken zevk almaz...!!!
Ben kendi kendimimi geriyorum yani...!!!! Saçmaaaa!!!
Bişeyler dikkatimi çekiyor son zamanlarda...Bu genelde yaşıtlarımın yaşadığı ilginç ve içinden çıkılması zor bir durum...
Bir hata yapılıyor...Bir insanın canını yakıyorsunuz...Telafisi çok zor bir hata yapıyorsunuz...Hatayı yaptığınız kişi sizi uzun bir müddet sonra affediyor...Size inanıyor...Size güvenmeye çalışıyor...Sonra, aradan çok bir zaman geçmeden, aynı hatayı tekrar yapıyor...Hatta ve hatta biraz inceledğiniz zaman, kişinin türlü türlü açıklarını yakalıyorsunuz...Oysa kendine öyle bir imaj çizmiş oluyorki, insanların ona ne yaparsa yapsın, ne söylerse söylesin, devamlı olarak inanacağını, onun sözünden çıkmayacağını sanıyor...
Yalnız zamanlarında kendine bir kaç dost ediniyor (!), sonra arkanızdan konuşuyorda konuşuyor...
Siz gerçekleri farketmiş olarak ya üzerine gidip hırpalıyosunuz, ya köşeden seyredip gülüyorsunuz...Çocukça davranışlara, aptalca sözlere, çok bilmiş tavırlara bakıp gülüyorsunuz...
Etrafımdaki insanların kalitesini hep bu şekilde anladım...Zormu oldu..??? Hayır...
Bende sütten çıkmış ak kaşık değildim...Ama bir hatayı bir kez yapmaya çalıştım..En azından...!!!
Hayat bana bir senedir çok şey öğretti...Müstakbel eş adayım bana bu konuda çok yardımcı oldu..Sağolsun..!!!
Asıl son zamanlarda yaşadığım bir olay, artık katıla katıla güldürüyor beni...Hani o ima ettiğim değerli arkadaşım açıp okursa burayı, yüz ifadesini acayip merak ediyorum :)))
Kendisi bizden yaşça küçüktür...
Sınıf olarak itişe kakışa geldik 4. sınıfa ama hala birbirimizin arkasından kuyular açmaya pek meraklıyız..Evet bende yapıyorum..Çünkü ancak bu dilden anlıyorlar artık..!!
4 yıldır sıkı sıkıya bırakmadığım 2 arkadaşım vardır sınıf mevcudundan..İkisiylede telafisi zor olaylar yaşadım..Ama sonuç olarak, hatalarımızı, en azından birbirimizin yüzüne bakabilecek kadar telafi ettik...Biri canımdan can kardeşim..Diğeri dostum diyebileceğim kadar sözüne inanabileceğim bir arkadaşım...Dostum canım benim, gözü kör inandığı bizim ufaklıktan bi darbe yedi...Uzun bir süre içinde bunun savaşını verdi...Bir süre sonra affetti, barıştılar..Mutlu olduk..Kıç kadar sınıfta birbirlerinin yüzüne bakmıyorlardı, abuk sabuk bişey için...
Amaaaaaa, hatalar tekrarlanırsa ne olur???
Birdaha yüz yüze bakılamayacak kadar düşman olunur...
Vallaha bu sefer ben birşey yapmadım :))) Bizim ufaklık gene ablalık taslayayım derken her şeyi yüzüne gözüne boca etti :)))
Eh banada bakıp gülmek, hatta yarıla yarıla kahkaha atmak düştü...
Bir yandanda dostumun haline ağladım..Öyleki, neredeyse onu sonsuza kadar kaybedecektim...
Eğer öyle birşey olsaydı, bizim ufaklık sağ kalırmıydı bilmiyorum..Döve döve öldürürdüm onu :)
İnsan hayatı, ruh sağlığı benim ilgi alanlarımdan biri...Ve kimse kimsenin sağlıyla oynama hakkına sahip değil...
Arkadaşlar, rica ediyorum yakalanacağınızı bile bile yapmayın..
Ben yalan söylediğinizi gözünüze bakıp anlayabiliyorum artık..Bir sene bu konuda master yaptım :)))
İşin en salak tarafı, benim canım arkadaşım bizim ufaklığı öyle bir hırpalamışkiii...Ama bravo...Valla takdir ettim..Böylelerine vericen tokadı..Vericen şamarı..Aklı başına gelmiyormu,,neyi varsa dökücen ortaya sıçıcan sıvıycan...
Bunlar ancak bu dilden anlıyorlar..
İnsan karakterliyim diye geçinip, aldığı bir sırrı ulu orta dağıtıyorsa, korkarım ben o insandan...!!!
Evet bizim ufaklıkta gözümü korkutuyor..Çünkü hatun manyak, herşeye hazırlıklıyım...Yarın öbürgün gider,birine söylemediğim birşeyi ballandıra ballandıra anlatır, bana düşman ederse milleti, şaşırmıycam..Ama hani bi laf vardır..."Bitarafımda aşaaa kasım paşaaa.."
Sinirliyim,,,neden...???
Ulan kancık..Ye bokları ye bokları, geç insanım diye dolaş...
Ben bekliyorum..Bi kaç gün sonra çok güvendiği sevgilisini kaybedince dönüp canım arkadaşıma gene aynı kelime oyunlarıyla kendini affettirmeye çalışır...Bizimkide kalkar affeder..Ben başıma gelcekleri biliyorum ayol :)
Bundan sonra istediklerini yapabilirler kardeşim....Benim başımı yakmasınlarda..!!!
Ben konuşmuyorum..Açıkça kafamdakileri yazıyorum..Sevemiyorum seni ufaklık..Beyin kapasitelerimiz birbirine uymuyor..Küçüksün..Küçük kalacaksın..Büyümen için, biraz acı çekmen lazım..Ama acı çekmek için bile kapasite lazım...
Yazıklar olsunki, seni dinlediğim her gün, yanımdaki insanlardan nefret ettim..
Ben merkezci olduğun sürece, millete yaranmaya çalışıp atıp tuttuğun sürece bütün insanlar senden nefret etmeye devam edecekler..
Artık lütfen büyümüş taklidi yapma ufaklık..Kısaca büyüde gel...Sen benimlede, handeylede sidik yarıştıramazsın...
Ve Hande...
Yazık kuzum..Geçen zaman..Anlamaya çalışılanlar..Ve kaybedilenler..
Gelmedimi toparlanma vakti..Bunlar içinmi üzülüyoruz...Her gün biri arkamızdan kalleşçe laf yapıyor..Bunlar içinmi üzülmemiz..
Benide sevmene lüzum yok..Kendini sev..Kendine inan yeter..
Saçma boşuklarda kaybolmadan dön hayata..
İstersen duygusuz ol..İstersen kimseyi sevme, herkesten nefret et..Ama sana verilen o güzel hayatın, o güzel ailenin kıymetini bil...
Birgün sen kazanacaksın..Birgün herkes yıkılmışken, sen ayakta kalacaksın..
Nerdenmi biliyorum...???
Gözlerinde, gözbebeklerinin içinde biryerlerde güçlü bir kadın görüyorum..
Boşver ya milletin ne dediğine..Bizi milletmi kurtaracak...
Sarıl artık hayata..Sarıl..Sakın bırakma...
Ben sarıldım..İstedikleri kadar hücum etsinler..Öyle bir duvar ördümki etrafıma,,,darbeleri hissetmiyorum bile..Darbe atanlar adammıydıki???
Şimdi anlıyorum..Birileri bana dost darbesi vurmuş..Aklımı başıma almış..Birileride fesatlığına vurmuş..Kıskançlığına vurmuş..
Sen şimdi alman gereken darbeyi duy..
Gerisi senin içinde kasımpaşa olsun yavrum..
Bir gün, bu çektiklerinin mükafatını aldığında, ne demek istediğimi anlayacaksın..
Bunu bildiğime eminim..
çünkü..
ben yaptığım her hatayı düzeltmemin bedelini bir şekilde ödedim ve bir şekilde hediye olarak döndü bana..
Ve benim hayatımdaki en güzel hediye şahine olan sevgim, şahinin bana duyduğu sevgi oldu...
İyikide o var hayatımda..Beni hiç yanıltmadı iyiki..
Güven dediklerine güvendim..Pişman olmadım..
Güvenme dediklerine güvendiğimde pişman oldum..Tıpkı bu son olaydada açıkça gördüğüm gibi...
Bundan sonra olaylar nasıl gelişirse gelişsin, kafamdaki fikir değişmez..
Böyle biline..Ve mümkünse korkula...
Deliyim...Tescilliyim..Raporum var..Benim yaptıklarım suçtan sayılmaz :))))))))

12 Aralık 2007 Çarşamba

Aldırma Gönlüm...Aldırma...

0 kişi izah etti

Dışarıda deli dalgalar
Gelip duvarları yalar
Seni bu sesler oyalar
Aldırma gönül aldırma



Ahhh şarkılar...ahhhh...Gecelerdir yalnızım.....
Yalnızlık...Ayrı kalmak...Özlemek...Kokusunu odanın her yanında ince ince duyumsamak...
Var...Senin...Ama arada kilometreler var ya...O kadar acıtıcıki...
Artık yazayım diyorum...Artık deli gibi satırlara dökeyim duygularımı..O kör, o zindan karanlıklarımı...Okadar karanlıkki geceler...gündüzler...
Aşk nedir yahu?
Kimdir bu aşkta beni benden alıp gidebiliyor...Ona nasıl yenilebiliyorum bu kadar kolay...
Ah kafam ahhh :)))
Biliyorumda susmak işime geliyor işte...
Yok ben kalamıyorum buralarda...Bir an evvel uzak yerlere kaçmak istiyorum mümkünse...Her sokak başında onun hatırası...Heykelin kış kokan sokaklarında..Emirsultanda..Gökderede...
Her yerden onun kokusu esiyor boynuma..Her yönden hemde...
Dur diyorum kızım...Dur bir saniye artık..Durrr.....Kendi kendini yedin bitirdin..Dur ne olur!!!
Peki içimdeki şapşal ne yapıyor...Hayatı bir kenara itiyor ve inadına sarılıyor hüzünlü sayfalarına...
Ben doldum taştım artık..İçimdeki güçlü, dimdik duran kız aptallaştı...
Birilerine ne yaptığımı, birilerinin bana ne yaptığını göremiyorum..
Evet ben ona su gibi aşığım....Belkide bir senedir ilk kez bu kadar çok hemde...Aşk denen illet varya..Boyu devrilsin onun...
Yok devrilmesin..Sanırım ben artık aşksızda yaşayamıyorum...Belki büyüdükçe anlarım eğrisini doğrusunu..Belki zamanla yenerim ona dair korkularımı..Ve şimdi tek söylediğim..İyiki benimle..İyiki beni seviyor....İyiki bende onu seviyorum!!!
Ve iyiki meşhur düşmanlarımız burnunu sokamadı işimize..Ve bilsinlerki aslada sokamayacaklar..Bizim sevgimiz havadan sevgi değil çünkü....
Bugün bunları kimse okumasa bile yazıyorum...Çünkü yazmam lazım...Çünkü korumam lazım sevgimide, aşkımıda...
Karşıma dursalar...Tek kalemde sildik deseler..Bu insanlar benim canımdanda, kanımdanda olsalar..Ben bu davaya baş koydum..Sonunda üzüleceğimide bilsem, bu yoldan dönmeyeceğim..Bu böyle biline...!!!!
Çünkü artık öylesine yaşamıyorum ben bunu...Öylesine, laf olsun torba dolsun diye seviyorum demiyorum...
İçimden nasıl geliyorsa öyle döküyorum satırlara...
Seviyorum...Ötesimi var...Söyleyin, varmı ötesi..????
Kimseyi hayatıma ders çıkartmaya niyetim kalmadı artık...
Korka korka, yana yana, titreye titreye yaşamaktan bıktım ben bu sevgiyi!!!
Ey ahali...duyun şimdi....Birgün gelecek, karşınızdaki küçük kız, karşınıza kadın gibi dikilip, hesabını soracak bu geçirdiği mutsuz, yıkılan günlerinin hesabını...
Pembe görünen gri duyguları oluşturanlardan...teker teker...
Kinim öyle büyüdüki...Söküpte atamıyorum içimden...
Hey allahım..Göster bana...Nedennn????
Neden insanlar bu kadar kıskanç oldular..Bu kadar duygusuz oldular...
Bu gün yanımdakinden bile korkar oldum ben...Yanımdaki bile onu alıp götürecek gibi...
Oysa ben onun deniz kokan sabahlarına alışığım..gidemem..ölürüm gidersem..tereddütsüz kıyarım canıma..dayanamam, nefes alamam..bilmiyorlar..
Blöf yapmaya niyetim yok benim...Yada o, beni kendine bağlamak için türlü şaklabanlıklar çekmedi diğer salaklar gibi...
Sevdim..
Bir kere olsun sonuna kadar sevmeyi denedim..
Şimdi neden birileri beni silmekten bahsediyor, onunla devam edersem..
Neden beni kendinden kopartmakla tehdit ediyor..
Üstelik bu insan benim birinci dereceden kanımken...
Neden bu acıyı çektiriyor bana karnında minicik bebeği ile..
Ben onlarsızda yaşayamam...Sevgim olmadanda..bir anlasa beni...
Bir anlasa onun sayesinde büyüdüm..kanatlarım oldu...artık uçabiliyorum..
Anlamıyorkii....Her defasında boşuna tüketiyorum nefesimi...Daha çok gmülüyorum yalnızlıklarıma...
Seviyorum işte ne yapayım..
Koyup herşeyi arkama gideyimmi ondan..Peki nasıl..neyle...????
Ölümümü göze almaya devam edecekseniz yapın...İstemeyin benide onuda..Zorlayın herşeyi..
Her şekilde bensiz kalacağınızı bilerek devam edin...
Yaparım..Asla acımam..Asla düşünmem, beni düşünmeyeni...
Böyle büyük birşey işte bu sevgi...
Onunkide...Benimkide...Bu kadarda güveniyorum işte..
Küçük kızınız büyüdü ey ahali..Küçük kumral kızınızın kocaman bir yüreği var...Koskocaman gözlerini açtı o insan..o nefret ettiğiniz çocuk..
Kötüleri gösterdi..Size adadı beni..Bana sizin, ailemin değerini öğretti...Onları benim için hiç kırma dedi her zaman..Siz ise anlamadınız..Biz artık size yaranmak için ne yapalım söyleyin bize..
Yalnızım..Yüreğim acıyor...
Siz yoksunuz..Olmadınız..
Ben artık isyan bayraklarımı çektim göndere, herşeyi yapmaya hazırım..
Acıtın canımı..İstediğiniz kadar..!!!!!!!!!!


Halıdaki ayak izleri...

0 kişi izah etti

Yağmurlu ve soğuk bir kış günü, yırtık pırtık paltolar giymiş 2 çocuk kapımı çaldı.

"Eski gazeteniz var mı, bayan?"

Çok işim vardı.
Önce hayır demek istedim, ama ayaklarına gözüm ilişince sustum.
İkisinin de ayaklarında eski sandaletler vardı ve ayakları su içindeydi.

"İçeri girin de size kakao yapayım." dedim.

Hiç konuşmuyorlardı.
Islak ayakkabıları halıda iz bırakmıştı.
Kakaonun yanında reçel ekmek de hazırladım onlara, belki dışarıdaki soğuğu unutturabilir, azıcık da olsa ısıtabilirdim minikleri.
Onlar şöminenin önünde karınlarını doyururken ben de mutfağa döndüm ve yarıda bıraktığım işleri yapmaya koyuldum.
Oturma odasında ki sessizlik dikkatimi çekti.
Bir an kafamı uzattım içeriye küçük kız elindeki boş fincana bakıyordu.
Erkek çocuğu bana döndü ve "Bayan, siz zengin misiniz?" diye sordu.

"Zengin mi? Yo hayır!" diye cevaplarken çocuğu, gözlerim bir an

Ayağımdaki eski terliklere kaydı. Kız elindeki fincanı tabağına dikkatle yerleştirdi ve

"Sizin fincanlarınız ve fincan tabaklarınız takım." dedi.

Sesindeki açlık, karın açlığına benzemiyordu. Sonra gazetelerini alıp çıktılar dışarıdaki soğuğa.

Teşekkür bile etmemişlerdi, ama buna gerek yoktu. Teşekkür etmekten daha öte bir şey yapmışlardı.
Düz mavi fincanlarım ve fincan tabaklarım takımdı.
Pişirdiğim patateslerin tadına baktım. Sıcacıktı patatesler.
Başımızı sokacak evimiz vardı.
Bir eşim vardı ve eşimin de bir işi, bunlar da fincanlarım ve fincan tabaklarım gibi uyum içindeydi.
Sandalyeleri şöminenin önünden kaldırıp, yerlerine yerleştirdim.

Çocukların sandaletlerinin çamur izleri halının üzerindeydi hala.

Silmedim ayak izlerini. Silmeyeceğim de.

Olur ya; unutuveririm ne denli zengin olduğumu.

Siz sakın unutmayın ne kadar zengin olduğunuzu...

Ben unutmayacağım.

11 Aralık 2007 Salı

Türk ERKEKLERİ Vesselam :))))))

0 kişi izah etti

Harbi ERKEK Nasıl olmalıdır...

Harbi erkek gozleriyle konusmayi bilir,
-Harbi erkek gulusuyle sarmayi bilir,
-Harbi erkek bir dokunusla sevgisini gosterir,
-Harbi erkek tirnak uzatmaz,
-Harbi erkek kelse keldir, sacinin sagini uzatip,soluna taramaz,
-Harbi erkek bir kadinla konusurken dinler,seyretmez,
-Harbi erkek durusttur, iki iliskiyi birarada yasamaz,
-Harbi erkek clark cekmez,byyyk burmaz
-Harbi erkek masada kadin oynatmaz,
-Harbi erkek sevmekten korkmaz,
-Harbi erkek muzigin ritmine uygun dansetmeyi bilir,partnerini dansettirir,
-Harbi erkek pazularini gosermeye calismaz,
-Harbi erkek kusacak kadar icmez,
-Harbi erkek sevgilisini dansa kaldirdiginda ayagina basmaz,
-Harbi erkek kaba gucunu, gucsuz insanlar uzerinde kullanmaz,
-Harbi erkek el,kol sakalari yapmaz,
-Harbi erkek su icerken serce parmagini kaldirmaz,
-Harbi erkek esinin, sevgilisinin kiz arkadaslari eve geldiginde, atletle,pijama ile yanlarina cikmaz,
-Harbi erkek biraz da utanmayi bilmelidir, fazla arsiz olmak ehven degildir,
-Harbi erkek sirnasmaz,sinek gibi yapismaz,vazgececegi zamani bilir,
-Harbi erkek anasiyla karisini mukayese etmez,
-Harbi erkek karisinin cenazesinde sacini taramaz,
-Harbi erkek cocuk gece aglarken, battaniyesini alip yan odaya gecmez,
-Harbi erkek kasilmaz,
-Harbi erkegin gogus killari arasindan altin zincir sarkmaz,
-Harbi erkek aglamayi da bilir,
-Harbi erkek bir kadinla tanistiginda ilkonce 'yatakta nasil acaba' diye dusunmez,
-Harbi erkek kiz arkadasini bir partiye ilk kez goturuyorsa, ona 'tavanin sapi cezvenin kulpu' gibi davranilmasina izin vermez,
-Harbi erkek partide baskalariyla sohbete dalip, kiz arkadasinin bir kosede unutmaz,
-Harbi erkek bir kadinin kariyeri hakkinda en onemli etmenin guzelligi, patronla ozel iliskisi oldugunu dusunmez,
-Harbi erkek cicek vermeyi bilir,
-Harbi erkek ss (seni seviyorum) demekten gocunmaz,
-Harbi erkek ayakkabilarini boyar,
-Harbi erkek kullanim kilaviuzlarini okumayi, evde tamir yapmayi bilir,
-Harbi erkek 'erkek kufuru' etmez,
-Harbi erkek televizyonla kavga etmez,
-Harbi erkek susacagi zamani da, konusacagi zamani da iyi bilir,
-Harbi erkek sohbet ederken, horlamaya baslamaz,
-Harbi erkek kadinina 'mali' gibi davranmaz,
-Harbi erkek bir kadinla iki lafin belini kirinca,
'benle oynasiyo mu ne?' diye dusunmez,
-Harbi erkek 'Babalar da cocuk bakabilir' kitabini okur,
-Harbi erkek les gibi agiz kokusuyla sevgilisine yanasmaz,
-Harbi erkek ter kokmaz,
-Harbi erkek cennette 14 luk hurilerin kendisini bekledigine inanmaz,
-Harbi erkek asalak yasamaz, kimseye yuk olmaz,
-Harbi erkek benmerkezci davranmaz, 'Benim arabam,evim,cocugum,param' yerine arabamiz,evimiz,cocugumuz,paramiz diyebilendir,
-Harbi erkek eksikliklerini bilir,yokmus gibi davranmaz,
-Harbi erkek yemegin hasini yapmayi bilmelidir



Türk ERKEĞİ Çekicidir...

İşe Başlarken Besmele Çeker
Delikanlıdır Tesbih Çeker
Sportmendir Barfiks Çeker
Tek Eliyle şınav Çeker
Kendi Dişini Kendi Çeker
Kaçan Golde Yuh Çeker
Ağzında Sigara Halay Çeker
Dikiz Aynasından Hareket Çeker
Muazzam Kopya Çeker
Kaynanadan Çok Çeker
Genelde Babaya Çeker
Evladına Nutuk Çeker
İskenderin Üstüne Künefe Çeker
Komedi Filminin Kralını Çeker
Çuhayı Yırtmadan Pike Çeker
Kafası Bozulunca Resti Çeker
Yükte Ağır Parada Hafif Çeker
Parayı Bulan Arabayı Çeker
Mahallede Pati Çeker
Gurbette Hasret Çeker
Sevdiğini Sorguya Çeker
Aldatılınca Tetiği Çeker
Memlekete Turist Çeker
Kaşı Gözü İlgi Çeker
Her Ortamda Dikkat Çeker
İtalyan Erkeklerine Beş Çeker
İngilizlere Yirmibeş Çeker
Balıketli Görünce İç Çeker

ikiside alıntıdır...

10 Aralık 2007 Pazartesi

Yeğenime

0 kişi izah etti



bu güzel şarkıyı,,,canım yeğenime...daha cinsiyetini bile bilmediğim 11 mm çapındaki bitanecik bebişime armağan ediyorum :)
belki bir gün girer okur..teyzesi onu daha 11 mm iken bile ne kadar çok seviyormuş görürr...
canım benim...gelmeden iyileştirdin teyzenin duygularını..
seni çok seviyorum bebişimmmm :)
not:ablam kıskanıcak bu gidişle... :)

Bir hayat kuralı...

0 kişi izah etti

ve evet...hayatta hiç birşey bize ait, kalıcı veya baki değil...
belkide, sanırım o yüzden giderken yanımızda götüremiyoruz..kefenin cebi yok misali..
belkide en önemlisi yanımızdayken kıymetini bilmek Wink

internet bağımlısımısınız...

0 kişi izah etti

Arkadaslarin Fikra anlattiginda "lol" demeklemi yetiniyorsun?
Taksicelere adresini "http://www.cumhuriyet/caddesi/Nr.18/com.html" olarakmi veriyorsun?
Soguk Kahve ve Cay icmeye alistinmi?
Sana Adres soranlara sadece e-Mail Adrisinimi veriyorsun?
Köşe basinda oturan Arkadaslarinla sadece Chattemi sohbet ediyorsun?
Tuvalet ihtayicini "Download olarakmi gideriyorsun?
Denizde Surf yapilabilecegini duydugunda hayretler icindemi kaliyorsun?
Telekom sana aylik faturalarini Ayakkabi kartonlarin icindemi yolluyor?
Internet erisimi olmadigi icin annenizle haberlesemiyorsaniz
Asansore bindiginizde gitmek istediginiz kata ait dugmeyi cift tikliyorsaniz
Bazi seyleri unutmamak icin kendine e-Mail yolladigin oldumu?
Geceleri HTML boyundami Rüya görüyorsun?
Cocuklarinin adini Webby, Datcom veya Cyber koymayi ciddi olarak düşünüyormusun?
Yeni tanisdigin kiza ilk sorun Homepagin varmi veya bana jpeg formatinda pic-resminizi verebilirmisiniz´mi oluyor?
Esiniz devamli olarak evlilikte iletisimin onemini vurguluyorsa ve siz de bunun uzerine kendisine yeni bir telefon hatti ve modem aldiysaniz;
Modeminizi kapattiginizda icinizde bir burukluk hissediyorsaniz
Bilgisayar masanizin sandalyesini bir klozetle degistirmeyi dusunduyseniz
Bunlarin en az ikisi size uyuyorsa siz bu Internet isini biraz fazla abartmisinizdir demek!!!
0 kişi izah etti

Biraz uzun ama harika.

Kaliforniya'da Long Beach şehrindeki Eyalet Üniversitesi'nde öğretim
üyesi olarak ders verirken, aynı sömestrde benim iki dersimi alan bir
kız öğrencim dikkatimi çekmeye başlamıştı. Bu genç bayanın şu
özelliklerinin farkına varmıştım: Her şeyden önce çok güzel bir kızdı;
gözüm gayri ihtiyari ona gidiyordu. İkinci olarak çok iyi bir
öğrenciydi; bütün sınav ve ödevlerde en yüksek notu o alıyordu.
Ayrıca, çok hanımefendi, çok nezih bir kişiliği vardı. Bölümün bir
pikniğinde kız öğrencimin nişanlısıyla tanıştım ve itiraf edeyim, ilk
aklımdan geçen, "Armudun iyisini ayılar yer" düşüncesi oldu. Yukarıda
özelliklerini saydığım o güzel kızın bana tanıştırdığı erkek, yirmi
yedi-yirmi sekiz yaşlarında, saçı biraz dökülmüş, şişman denecek kadar
toplu, çirkin, kısa boylu biriydi.
Bu kişiye parası için yüz vermiş olabileceğini düşündüm. Daha sonra
öğrendim ki, bu genç adamın parasal gücü yok; başka bir üniversitenin
psikolojik danışmanlık bölümünde doktora öğrencisi olarak okula devam
ediyor ve ileride akademisyen olarak kariyer yapıp profesör olmak
istiyor.
Acaba benim güzel öğrencim bu adamda ne bulmuştu? Bir hafta sonra ders
çıkışı koridorda öğrencimin yanına yaklaştım ve Sally adıyla anacağım
öğrencimle aramızda şöyle bir konuşma geçti:
"Sally, nişanlınla nasıl tanıştığınızı merak ediyorum?
"Bir kilise faaliyetinde aynı komitede çalıştık; o zaman tanıdım kendisini "
"Nesi seni etkiledi; hangi özelliklerini sevdin?
Sally, bir Amerikalı olarak bu soruyu hiç beklemiyordu. Amerikan
kültüründe, bu tür sorular kişinin mahremiyetine tecavüz olarak kabul
edildiğinden pek sorulmaz. Amerikan kültürüne göre ben o anda
Sally'nin mahremiyetine 'burnumu sokuyordum.'
Şaşkınlığı geçince çok içten, gözlerinin içi gülerek, "O şahane bir
insan; o benim kahramanım! Ben ondan çok şeyler öğrendim" dedi.
O anda ilk hissettiğim şey kıskançlık duygusu oldu. Güzel bir kadının
erkeğine, "Sen benim kahramanımsın" duygusu içinde bakmasının erkeğe
verilmiş en büyük hediye olduğunu hissettim ve anladım. Bu hediyeyi,
hayatım boyunca hiç almadığımı biliyordum ve o kişiyi kıskandım.
"Nasıl yani?" dedim.
"Frank bir yetimhanede büyümüş. Yetim olmanın ne demek olduğunu
bildiği için, üniversite öğrencisi olunca, yetimhaneden iki çocuğa
ağabeylik yapma kararı almış. Haftada on saatini onlara ayırıyor;
onlarla buluşup oynuyor, kitap okuyor, onları müzeye götürüyor.
Onların iyi gelişmesi için elinden geleni yapıyor. Biri ameliyat oldu,
hastanede yatıyor ve Frank şimdi akşamları hastanede kalıyor, geceleri
ona bakıyor."
Yüzüme tokat yemiş gibi oldum. Utandım. Kendime kızdım. Ben güya en
yüksek eğitim düzeyine gelmiş biriydim ve karşımdakini hala dış
görünüşe göre yargılıyor ve onu "ayı" olarak görüyordum. İçimdeki
pislikten utandım. Bir süre sonra Sally'nin içinde yetiştiği aile
ortamını merak etmeye başladım. Şöyle bir mantık yürüttüm: o adama
baktığım zaman ben neden, 'Armudun iyisini ayılar yer' diye düşündüm?
Çünkü ben, içinde yetiştiğim ortamda sık sık bu benzetmeyi duyarak
büyümüştüm. İçinde yetiştiğim ortam beni nasıl etkilemişse, Sally'nin
içinde yetiştiği ortam da onu öyle etkilemiş olmalıydı.
Birkaç hafta sonra Sally'e, ailesinin nerede oturduğunu sordum. Los
Angeles'in üç yüz elli km kuzeyindeki bir kasabada oturuyorlarmış.
Onun ailesiyle tanışmak istediğimi, bunu mümkün olup olamayacağını
sordum. "Kendilerine bir sorayım, eminim sizinle tanışmak
isteyeceklerdir," dedi ve iki gün sonra, "Ailemle konuştum; sizinle
tanışmaktan mutlu olacaklarını söylediler," dedi. Dört-beş hafta sonra
San Francisco'ya gidecektim, Sally'nin ailesinin yaşadığı kasaba
yolumun üstündeydi, onlara uğrayabilir, onlarla tanıştıktan sonra
yoluma devam edebilirdim.
Bu planımı Sally'e söylediğimde Sally, "O gün ben de aileme
gidecektim; isterseniz beraber gidebiliriz," dedi. Ailesine haber
verdi. Onlar da sabah kahvaltısına gelmemizi söylemişler. Long
Beach'ten sabahın altısında yola çıktık ve dokuz buçuk civarında
Sally'nin ağabeyi Brian'ın evine vardık. Sally'nin babası George orada
buluşmamızı uygun görmüş. Çok güleryüzlü bir aileydi. Brian'ın, en
ufağı dört yaş civarında dört çocuğu vardı.
Ziyaret ettiğim bu güleryüzlü sıcak ailede, iki olay gerçekten
dikkatimi çekti. Bunlardan ilki, Sally'nin babası George'un
torunlarıyla konuşurken onların göz hizalarına inmesiydi. Bunu o kadar
doğal yapıyordu ki, artık farkına varılmadan yapılan bir davranış
olduğu belliydi. Sally'ye, babasının torunlarıyla hep böyle mi
konuştuğunu sordum. "Evet" yanıtını alınca, kendisi çocukken de
babasının, onunla göz hizasına inerek mi konuştuğunu sordum. "Evet,
biz böyle biliyoruz. Ağabeyim Brian da çocuklarıyla böyle konuşur; ben
de kendi çocuklarımla böyle konuşacağım. Biz böyle biliyoruz", dedi.
Tüylerim diken diken oldu. Ben üniversite öğretim üyesiydim ve insan
psikolojisi benim uzmanlık alanımdı ama üç çocuğumdan hiçbiriyle göz
hizasına inerek konuştuğumu hatırlamıyordum. Kendime kızdım; sonra
kendime kızmaktan da vazgeçtim, beni yetiştirenlere kızdım. Sonra
onlara kızmaktan da vazgeçtim ve bütün nesilleri yetiştiren kültür
ortamına kızdım. Daha sonra kimseye kızmayacağımı anlayarak, oradaki
öğrenme fırsatından yararlanmaya karar verdim. Torunlarının önünde diz
çökerek konuşan dede George'a "Beyefendi, çocukların göz hizasına
inerek konuşuyorsunuz!" dedim. Bana biraz şaşkınlıkla gülümseyerek,
"Tabii, onlar küçük insanlar!" yanıtını verdi. Öyle bir bakışı vardı
ki, bu bakış sanki 'Bu kadar doğal bir şey ki, herhalde bunu herkes
yapıyordur; sen yapmıyor musun?' diyordu.
O bakışa karşı bütün yaptığım, mahcup bir gülümseme oldu.
Bu güleryüzlü sıcak ailede dikkatimi çeken ikinci olay, Sally'nin
ağabeyi Brian'ın davranışı oldu. Brian, Pasifik ülkeleriyle ticaret
yapan, oldukça varlıklı biriydi. Evlerinin büyüklüğünden, yüzme
havuzundan, çiftliklerinden, arabalarının türünden ailenin zenginliği
belli oluyordu. Kahvaltıdan sonra saat on bir dolaylarında telefon
çaldı ve Brian bir süre telefonla konuştu. Ofisten arıyorlarmış,
Koreli bir işadamı Los Anegeles'ta imiş, kendisiyle görüşmek için
helikopterle saat 14'te gelmek istiyormuş. Başka bir randevusu
olduğunu söyleyerek bu teklifi reddetmiş olan Brian, bize durumu şöyle
açıkladı: 'Dört çocuğum var ve her hafta biriyle dört saat başbaşa
geçiririm. Bugün dört yaşındaki kızım Mary'le randevum var. Çocuklar
çok çabuk büyüyorlar, eğer dikkat etmezsen, bir bakıyorsun, büyümüşler
ve onlarla beraber zaman geçirme olanağı kaybolmuş.
Brian'ın yaşam vizyonunu sormadım, ama davranışından nelere öncelik
verdiği belli oluyordu. Brian için çocukları şüphesiz en az işi kadar
önemliydi. Brian'ın yaşamında bununla ilgili bir pişmanlık duygusu,
bir 'keşke' olmayacak.
Sally'e sordum: "Baban seninle randevulaşır mıydı?"
"Evet", dedi, "yalnız benimle değil, her çocuğuyla sırasıyla başbaşa
zaman geçirirdi. Ve ilave etti, "Biz böyle gördük, böyle biliyoruz.
Benim çocuğumun da babası böyle yapacak!". Gülümseyerek, "Nereden
biliyorsun?" diye sordum.
"Biz Frank'le konuştuk" diye cevap verdi. Yine içim cız etti. Daha
doğmadan çocuğun gelişme ortamıyla ilgili bir bilinç oluşmuştu.
Kendi çocuklarıma içim yandı. Evlenmeden önceki bilincimi, kafamın
karmaşıklığını, evlendiğim kıza ettiğim eziyetleri ve ondan da acısı,
kendi yavrularıma çektirdiğim acıları düşündüm. Biraz daha düşününce
kendimin de acı çektiğini anladım ve bu sefer kendi çocukluğuma içim
yandı. Daha sonra babamın, anamın çocukluğuna içim yandı. Ve son durak
olarak ülkemin tüm çocuklarına içim yandı.
Yine kimseye kızamayacağımı anlayınca, 'bundan sonra ne yapabilirimle
ilgili düşünmeye karar verdim. İşte değerli okurum; yazdığım kitaplar,
verdiğim seminerler, hazırladığım televizyon programları, 'Ne
yapabilirim?' sorusuna verdiğim yanıtların öğeleridir. Sally'nin
içinde yetiştiği ortamı görmüş ve anlamış biri olarak onun
davranışlarına şimdi daha iyi anlam verebiliyorum. Sally, içinde
yetiştiği ailede, varoluşun beş boyutunu da doya doya yaşayabilmişti.
Çocuğun hizasına inerek onunla göz göze konuştuğunuz zaman çocuk, 'Sen
varsın, sen doğalsın, sen değerlisin, sen güçlüsün ve sen sevilmeye
layıksın', mesajı alır ve çocuğun CAN'ı beslenir.
Çocuğuyla randevusuna sadık kalan baba, 'Seninle zaman geçirmek
istiyorum, seni özledim', mesajını güçlü olarak verir. Çocuk bu mesajı
zihinsel olarak değil, sezgisel olarak alır ve aldığı bu sezgisel
mesajlar sayesinde çocuğun hamuru, 'Ben sevilmeye layık biriyim!' diye
yoğrulur.
Bir ana babanın çocuklarına verebileceği en büyük miras, varoluşun beş
boyutunda beslenmiş ve buna inanmış güçlü bir CAN'dır.

Doğan Cüceloğlu

Allah'a gitmezsen!!

0 kişi izah etti

Bu resim bu sabah ulaştı elime...Lütfen üzerine tıklayıp büyütün ve okuyun...
saygılar....

9 Aralık 2007 Pazar

Turkish Delight

0 kişi izah etti

Olaf Metzel imzalı heykel, başörtülü bir kadını tasvir ediyor. Ancak başörtülü heykelin başı hariçindeki diğer bütün uzuvları çıplak. Heykeltraşın heykele verdiği isin ise tam anlamıyla bir skandal: Olaf Metzel, heykelin adını "Turkish Delight" (Türk Lokumu) olarak koyarak, alenen provokasyon yaptığını gözler önüne seriyor...

Sanatsal refleksiyonu ve provokasyonu ön plana çıkaran çalışmaları ile tanındığı ifade edilen Metzel'in bütün din ve kültürlerin barış içerisinde yaşadığı ve Müslümanların devlet nezdinde de büyük saygı gördüğü bir ülkede neden böyle bir provakatif heykel yontuğu merak ediliyor.

Heykel Avusturya toplumunda memnun, mutlu ve hoşgörü içinde yaşayan Müslümanların kafalarını karıştırmış ve onları rencide etmiş durumda.

Avusturya'da Türklerin yayıyınladığı Pusula gazetesi muhabirleriin konu hakkında görüşlerine başvurduğu, Sivil toplum örgütleri "Böyle bir şeyin kimseye fayda getirmediği gibi toplumdaki huzuru da bozabileceğini" ifade ediyorlar..

Auvusturya'da yaşayan Türkler ve İslamiyete inanan tüm insanlar, telefon ve e-maillerle, insanların dinlerini aşağılayarak yapılan bir olayın sanatla alakası olmadığını belirterek, heykelin kaldırılmasını istiyorlar.
kaynak: haber3

Turkish delight...
Adındanda gayet açık ve net anlaşılacağı gibi, biz genç türk kadınlarının dünyadaki ünvanı Türk lokumu...
Yani aslında şimdi içimden saydırmak geliyor bu heykeli yapan dangalağa ama susmam gerek çünkü bloggerdan atılmaya niyetim yok :)
İlk televizyonda izlediğim bu haber canımı sıkmadı değil...baş örtülü değilim, ama sonuç itibari ile genç bir Türk kadınıyım...
Bu heykeli yapan çok muhterem arkadaş sanırım belasını arıyor :)
Bunlar Türk kadınlarını her önüne gelene kuyruk sallar diye bildiklerindenmi, yoksa müslümanları yoketmeye çalıştıklarındanmı bilmem ama, muhterem arkadaş çok büyük bir terbiyesizlik yapmış...
Bizim saftiriklerde sanat sanat diye geçine duruyorlar...
Bu kadar türban kavgası yapınca doğal olarak dünya basınının "bunların hiçmi işi kalmadı, hala kılık kıyafet tartışıyorlar." demesini saçmalık olarak algılamamak gerek...
Atatürk ilke ve inkilaplarını algılayamayan bazı kadınlarımız ve onların dinibütün eşleri, karaçarşaf içinde, eski osmanlı edasıyla göze batmak...hem onlar..hem bizler rahatsız oluyoruz..
Neden diyemiyorum artık..onlar bize bizde onlara öcü gibi bakar olduk...
Bu heykelde bizim başörtüsü kavgamıza kapak olsun...
Bugün, Türkiye Cumhuriyetinin pkk gibi bir sorunu varken, başörtüsüyle cebelleşmeyi bir an evvel bıraksak diyorum...
Sonra adımıza Turkish Delight gibi abuk sabuk heykeller dikmeseler diyorum..ben diyorumda duyan varmı diye merakta ediyorum :)