Dikkat! Bu sayfadaki tüm girdiler turkcell ve isbankası aracılığı ile şahsıma sağlanmış e-imza ile korunmaktadır.

Beni koruyun!

Beni Koruyun

25 Mart 2014 Salı

0 kişi izah etti
Yıllar yıllar önceydi.

Yine bir sabah, saat 5te, gün henüz alacakaranlıkta iken, doğudan cılız ışıklar yüzüme vurdu bir hastane bahçesinde. O sabahta bir piyano sesi vardı, bu sabahta.

Seni delirtmeleri yıllar yıllar alıyor, zor ve uykusuz yıllar. Ama yine de delirtiyorlar. Ya uykusuz oluyorsun ya da göründüğünden daha narin. Durmadan izleniyor olma sanısını yaşamak hayli zor. Fakat artık dünya çok değişti. Yatırıldığım uykudan uyandığımdan beri bunu iliklerime kadar hissedebiliyorum. Demiştim ya, dünyayı daha parlak görebiliyorum ve hatta onu içimden çıkarmaya cesareti olan varsa buyursun becersin diye... Bu sabah saat tam 5te, doğudan o cılız ışıklar gözbebeklerime dolduğu tam o an anladım ki, ateşe bir odun daha atmalı. Eninde sonunda oksijen yetersizliğinden söneceksin ateş. Evrene karıştığımda belki de ve ya başka bir bedene hazır olduğumda. Beni korlarınla tehdit edemeyecek kadar zavallı yanacaksın. Bende üzerine su dökeceğim belki de.

Buradan aşkı beceremediğimi ve ya yine başarısız olduğumu düşünenlere ithafen... Bu sefer başarılı oldum. Bu sefer sırf yalnızlığımı örtsün diye kimseyi zorla yanımda tutmaya çalışmadım. Etrafa gösteriş olsun diye her şey yolundaymış gibi davranmadım. Bir aşk gelip elimden tuttu. Çarçabuk büyüttüm onu, yaşlandırdım. Bir otobüs veya gökyüzünde özgürce kanatlanmış suni bir petrollü taşıt alsın onu, sisi toprağına, çamuruna ve rüzgarına bırakmış bir kente götürsün istedim. Sevmek armağan etmektir. Kafesi süslemenin ne anlamı var ki? Kafes kafestir.Öyleyse kanatlarına attığın dikişleri makaslamalı ve gitmelisin. Yada gittiğin yerde kanatlarına yeni dikişler atmalısın. Bir önemi yok. Zaten ne yaparsan yap, dikenli tellerle dikişte atsan kanatlarına, kalbine zehirli bir ok sokmuyorsan ve ya kafanı neşterleyip beynini açamıyorsan değiştiremiyorsun.

Kendine de sormalı bazen... Gölgelerde yaşayıp naftalin kokmak mı istersin? Güneşe yürüyüp cayır cayır yanmak mı?

Neyse ki hala güneşe yürüyecek cesaretim var. Kimse benimle yürümese de ben yürüyorum güneşe. Olsun, etim sağlamdır. Kolay kolay acımaz. Hem fark etmez. İnsanın anıları en canlı sevgilileridir. Her an başucunda duran. Yetinebilirsin değil mi? Evet dedi içimdeki diğer Nilüfer. Evet. Ben seninleyim dedi, güneşe yürüyebiliriz. Sessiz ol, sükut et, öperken ve severken dahi fark etmez, insanın beyni lütfetsin yeter. Oysa odur. Sen öyle istersen o da öyle olur. Varsın güneş olsun da arada bir gerçekleri görsen de fark etmez, en fazla etin yanar. Sevişirken karanlığı severiz biz. Zifiri olsun da, ne kokarsa koksun teni. Onu hayal edersek odur. Doğacak çocuklarımızda ondan birer parça olur.

Ama dışarıya bakan Nilüfer bugün çok güçlü. Bana "aptal olma, yaralarını böyle güneşe atma, gün gelir bir bıçak sokarlar onlara, üzerine tuz ekerler" diyor. Hangisi baskın gelecek ey ruhumun ızdırabı? Bu gece bana gel, şarkılar söyle. Bu ikilem bizi öldürecek. Üçümüzü de.


Bunu dinlersen fermanın bizden.