Dikkat! Bu sayfadaki tüm girdiler turkcell ve isbankası aracılığı ile şahsıma sağlanmış e-imza ile korunmaktadır.

Beni koruyun!

Beni Koruyun

27 Ocak 2008 Pazar

Kadın ve diğerleri........

0 kişi izah etti
delete'nin isteği üzerine....






Düşün sevgilim...İyice irdele beni...Bak bakalım neler çıkıyor bir kadının yüreğinden...
Kaçamak sevişmeler...Öylece bırakılmış bir yatak odası..Saçma sapan azaplarla dolu sabahlar...
Yalnızca bir kadın mı dokunduğun..Melekmi, şeytanmı?
Aşk nedir sevgilim?
Aşk sence kimdir?...Neden var?
Bir kadını anlamak, sadece söylediklerini dinlemekmidir?..Yoksa söylediklerini düşünmeyi becerebilmek mi?
Kadın neden bir parça sevgi için yıllarını aramakla geçirir...?
Kadının kimyasını çözebilmiş bir bilim adamı gösterebilirmisin bana...?
Cevaplarını bulamıyorsan, üzerine sevilen sevgileri çoktan hakettiğini söyleyebilirim...
Bir kadını sevmenin, sevdiğini söylemekten ibaret olmadığını anlayana değin, hak ettin yaşanan acıları tane tane..

Azaplarla dolu sabahlarımı, hatta belkide ağlarken yatağın diğer ucunda, neden diye sormamalarını garipsemiyorum...
Beni anlamamanıda...

Belkide sorunluyumdur...Belkide yoldan çıkmışımdır...Belkide alışkanlık yapmıştır bende bu durum...ALDATMAK..
Hayır, hayır...
Eksik..Çok eksik...
Sevgi, tutku, aşk...
Yığınla varlığında olsa, değişmez o ağlayışlar...
Eksik..Çok eksik...
Sende bulamadığımı bir diğeriyle pekiştirdim sevgilim..
Diğerinde bulamadığımı, başka biriyle..
Tek bir bedene sığdırarak aşık oldum size...
Suç kimde..?
Sendede değil, bendede..
Aslında tek bir kişiye aşık oldum...Aslında, sana diğerlerini katarak sevdim seni...
Hata mı ettim...?
Ağlamamak için bir çıkış yok nedense...
Eksik olan sadece sevgi...İlgi...
Herşeyin suçlusu bunlar...
Beni değil sevgilim, sevgiyi öldürmelisin gidip..O zaman benden kurtulabilirsin...
Yoksa ben, 3 canda kaybolmak üzereyim........

26 Ocak 2008 Cumartesi

Karanlık...

0 kişi izah etti

Birşeyler görünmeyecek kadar karanlıklar...
Kendime bakıyorum, ben yokum...Nerdeyim?..Nasıl yaşıyorum?...Bilmiyorum...
Sadece karanlık..................................................................................
Bugün biraz daha güneşsiz bir kış...Kış olduğu belli bile olmasada....
Zaman yok, dakikalar eksik...
Yürümek yada basamak basamak çıkmak hayatı....İstemiyor bile olsanda....
Bugünün yarınıda olduğunu bilmek, nasıl acıtıyorsa işte........
Eleştirilmek, eleştirileri yüzüne yüzüne çarpması hayatın...
Herşey içimde birikir, içimde kalır....Dışarıya asla çıkarmam o dünyayı........
Dağla taşla gelselerde....Kimseye göstermem...Boşuna uğraşları...
Beni bırakın kendi halime...Bırakın, ikinci şansı ben değerlendireyim hakettiğim biçimde.......
Yormayın aksak gönlümü...Yormayın, kanatmayın yüzümdeki sert yaraları....
Beni bırakın yalnızca...Öylece bırakın..Sormayın bazı şeylerin hesabını...Yormayın...
Bazı gerçekler, yalanlardan daha acıdır, bilmelisiniz...
İntikamsa, intikam alınır ama ele geçen yalnızca bir zafer sarhoşluğudur...
Geride kalanların acılarını asla bilemezsiniz...!!
Ne mi var bu acıların içinde...Yalnızca ergenlik çağının getirileri olamaz herhalde bu yaştan sonra...
Yok..Susuyorum....Bende kalsın....İçimde saklı dursun bundan sonrada...

Yada...Yada belkide baktığım her yerde bir baba özlemini aramamdır sebep...
Yada ağladığım gecelerde yalnızca kendimle olmamdır...
Gürültüye uyanıp, sabaha kadar hıçkırmaktır...
Belkide bitmişimdir...
Siz benim gibi var olan, ama yok bir babayla, yıllarınızı geçirdinizmi...
Cevap hayırsa, kesin sesinizi...Huzur istiyorum...........

25 Ocak 2008 Cuma

Ağladıkça...

0 kişi izah etti
Fikirler, düşünceler, özgürlükler farklı farklıdır...
Kimse özelliklede Ahmet Kaya konusunda uzlaşamaz..Kalıplaşmış, kulaktan dolma fikirler ne kadar doğru sizce?
Umut varsa....Umut herşeyse...Tamam....
Fikirler değil, melodiler, gönlüme dokunanlar yalnızca...
Gerisi bomboş..Bunun için kavgaya gerekte yok...Giden gitmiş, kalan gidenin arkasından küfür etmesin....Kemiklerini sızlatmayın adamın...

Paylaşmak istedim..Ben bu şarkının ortasındayım şimdi..

Ağladıkça - Ahmet Kaya

Dağlarda öfkeli başım
Serhatta hep akşam oluyor
Nasipsiz kıştan mı
Yağmurdan mı yoksa aşktan mı

Ağladıkça ağladıkça , dağlarımız yeşerecek
Görecek göreceksin , ağladıkça ağladıkça
Geceyi tutacağız , görecek göreceksin
Ağladıkça ağladıkça güneşi tutacağız
Görecek göreceksin

İlk yazda bitti telaşım
Alnımda hep kavga duruyor
Vakitsiz hırstan mı
Bahardan mı yoksa aşktan mı

Ağladıkça ağladıkça , bozkırlar yeşerecek
Görecek göreceksin , ağladıkça ağladıkça
Güneşi tutacağız , görecek göreceksin


Söyleyen : Ahmet Kaya

23 Ocak 2008 Çarşamba

Bittim, gözünüz aydın!!!

0 kişi izah etti
Başlıbaşına bir sorunum ben zaten!!!
Hiç kimse, ama hiç kimse oturup nedir demezken, aşağılayıp, iğnelerken, hiç tanımadığım yüzler intihar girişimimi duyup çılgınca arıyorlar beni...
Bumuydu iyi niyet..Bumuydu...!!!
Tansiyonumun 9 a 6 çıkmasına rağmen, yemek vaktimin üzerinden saatler geçmesine rağmen, beni 1 buçuk saat dışarıda bekletmek isteyen zihniyet, hiç, ama hiç bu kızın tansiyonu neden düştü, sorun yaşadı, intiharmı etti, hastamı oldu demiyor..
1 buçuk saat sonra aranıyorum, nerdesin?
Kocaya kaçtım..Oldumu?? Bunu demeyi ne kadar çok isterdim..
Denedim denedim ölemedim...Yarab, büroda 1.80 bayılsaydımda biraz canları yansaydı..!!!
Gizli gizli ölmeye çalışırken...Nedendi??? Niyeydi???
Korktum..Korkutuldum...
Bir yandan ev, bir yandan işyeri, bir yandan okul...
Ne yapabilirdim..Köşemden izleyemedim üzerime gelen çığı..
Peki ben...Ben sütten çıkmış ak kaşıkmıyım..Hayır..Suçluydum evet, hatta herşeyi hukuksal yanı ile düşününce hayır, tek suçlu bende değilim!!!
İnsan neden hayatını bitirmek ister, neden kendini zora sokmayı bu kadar çok ister, niye, neden bilmiyorum...
O an bilincim yoktu..Birilerinin canını yakmayı istedim...Vicdan azabı vermek istedim..
Ben kendimi bilirim..Ben düşünmenin manasını, kendim için hep en iyilerini isteyebilen biriyim..Her cümlemin başında kendime hakim olduğumu, bazı şeylerin farkında olduğumu hep söylerim..Başım kararlarımndan hiç yanmamıştır, yanmaz.................
Anlatamadım...Sadece ağladım...Ve gidip ilaç aldım..Hepsi buydu..O arada ne beni sevenlerimi, ne ailemi, ne sevgilimi düşünmeye gücüm yoktu...
Herşey bitecekti..Herkes benden kurtulacaktı..
Kimse benim için iyilik yapamayacaktı..
Bitti!!Noktayı koyuyordum..
Olmadı..Etkilemedi..Yeniden ilaç içtim..Hayır yine olmadı, yine ölemedim..
Sonra tekrar..Dozajını artırarak..Ve oldu..Yollarda fenalaştım..
Söyleyin, hangi akıl tansiyonu 9 a 6 çıkmış birini tek başına 1 buçuk saat dışarda bekletir..!!
Ya birşey olsaydı bana, ya ölseydim..
Ne olacaktı???
Bunu düşünmeyen, ama bana nedense yardım etmek için yanıp tutuştuğunu söyleyen patronlarım tarafından bu duruma sürüklendim..
Bana yardım etmeye çalışan, bu insanlar değil, onların görüşmemi istemedikleri sizlerdiniz...Neye güveneyim..!!
Kimsenin kimseye yardımı olmazmış, ama patronlarım bana yardım etmeye çalıştılar..Bu şekildemi!!!
Gerçekten birşey olsaydı bana, suçu kim üzerine alırdı..Hiçkimse!!!
Olmaz böyle şey ya..Olmaz..Ben onlara emanetim..Onlara..!!!
Sırf yapmak zorunda olduğum, eğitimimin bir parçası olduğu için tamam...Ama gerisi sadece ben..Sadece kendim...
Kimseye eski güvenim kalmadığı gibi, onlarında bana güveni kalmadı..Suç kişiselleştirildi, bazı şeyleri ben söylemememe rağmen sanki ben yapmışım gibi..
Anlatılcak çok şey var..Ama yapmak istemiyorum..
Güç, takat falan kalmadı içimde..
Sessizce işime devam ederim..
Kırdıklarımı, kırdığımı düşündüklerimi tamir ederim..Ama kimseye köle olmaya niyetim yok..
Benim için hava çok hoş..
Ama yetti..Böyle insanlar için ölmeye değmiyormuş..Aptalın tekiyim ben...
Ben istediğim sürece..Ben düşündüğüm sürece, istediğim herkes kalır benimle..İstedikleri kadar yasaklasın çevremdeki insanlar iletişimlerimi..
Bitti!!!
Dirildim, toplandım, ayaktayım..........

18 Ocak 2008 Cuma

Suçum neydi?

0 kişi izah etti

Hüzün kokan bir sabah yaşıyorum içimde...
Kırgın bir yerler var...Kırık dökük birşeyler var kalbime batan...
Herşeyi bırakıp ardımda, ardıma bakmadan, uzak, buralara çok uzak biryere gitmek istiyorum...Neresi olduğu farketmez bile...
Ait olduğum yerde değilmişim gibi hissediyorum dün akşamdan beri...
Nereye aidim ben? Kime aidim? Yerim neresi?
Neden bütün kötü şeyleri tek tek ben atlatmak zorundayım...Bütün hastalıklar neden beni buluyor..Bir insanın sabrı bu kadar denenirmi???
Üşüyorum...Kemiklerimin titreyişi, bütün bedenimi çökertiyor...
Gitmek istiyorum,, öyle uzaklara ki, bu bir kaçış olmasın, bir yokoluş olsun!!!
İnanın bana, gücümü toparlamaya çalıştıkça biraz daha eğiliyorum...Neden bilmiyorum ama yaşamaktan korkmaya başladım...
Kabahatlisi benim belki mahfettiğim hayatımın..Geri dönüşsüz durumların...
Daha çok, daha çok, biraz daha çok...
Sürekli artan bir sancı, bir hata...
Kalbimden başlayan sancı, soluk borumdan aşağılara doğru inen tıkanmışlık, içimde biyerlere kopmaya hazır kütlelelerle, şuan, şimdi, ölüme biraz daha yakın...
Bu yaşta beni bu kadar acıtan şey, içimde patlamaya hazır duran bomba, benim eserim...
Sıkıntılar, üzüntüler, duygusallık...
İnce ince takmak herşeyi kafaya..
Hayır, istemiyorum...Hiç birşey istemiyorum artık...Yeni birşeyler yaşamaktan, onlarıda yüklenmekten ben çok yoruldum..Bıktım...
Nerde kaldı verilen sözler...Canım dostlarım..Neredeler şimdi???
Yoklar...
Herşeyi önce ben mahfettim..Cezasını çekmeliyim...
Yada yeniden acıları göze alarak atılmalıyım hayata...
Şimdi biraz düşünme vakti...Uzun uykularda fikirleri oturtma vakti..
Ya bir sabah tamamen pes etmiş olarak kalkamam, yada savaş için süngüleri tekrar kuşanırım...!!!
Yapmayı istediğim yalnızca, sıcacık bir dost omzunda uzun hıçkırıklara boğulmak...
O bile yok..Neden yok..Neden olmuyor, bilmiyorum...
Hızır acillikten istifa ettim...
Yardım etmekten kendimi çektim..
Artık yaralarımla baş başayım...
Tüm gücümle iyi etmeye çalışmak için, biraz daha düşünmek..
Herşeyi yeniden süzmek, tartmak....
Yapmak istemiyorum, ama mecburen yapıyorum...
Beni yoran bu...!!!
Yarın ne olurum bilemem..Bildiğim, bir daha eskisi gibi olamayacağım...
Çocuk kalbim, beni bırakıp çok uzaklara kaçtı...!!!



13 Ocak 2008 Pazar

Sitem...

0 kişi izah etti
Bu sabah uyandığımda, çevremdeki bir çok insanın ne kadar iyi gün dostu olduklarını anladım..Bir kaç kişi hariç!!!
Kaç gündür bekliyorum...Kaç gündür telefonumun çalmasını, insanların bir mesaj, bir kaç saniye bile olsa nasılsın demelerini bekliyorum...
Msne, internet ortamına güvenen ne çok dostum varmış benim yahu...
Ben bir insanım...Sanal dünyadaki bir çizgi kurgusu değilim...
Evet sanalla fazla içli dışlı olabilirim ama, artık insanlar her aradıklarında sanaldada olmayacağım...
Çok ağır hastaydım...Hatta artık bitti bile dedim..Ciğerlerim dökülmeye başladı..
Sigara içme diyorlar, hadi gelde sen içme!!!
Çokmu şey istedim ben arkadaşlarımdan bilmiyorum..Hani derler ya, dost dediğin kötü günde belli olur diye..Evet oluyorlar ufaktan..
Yerim belli, adresim belli, telefon numaram belli..Bana 24 saat ulaşılabiliyor diye, ne bu güven..
Herşeyi kapattıracaksınız bana artık...Birileri yardım istiyor koşuyoruz, birileri ağlıyor bizde ağlıyoruz...Yeter, yetti..Boğazıma kadar dayandı artık...Ben yokum, oynamıyorum bu oyunda...Herkes bakar bundan sonra başının çaresine...Herkese gereken muamelede çekinmeden yapılır bende...Küçükte değilim eskisi gibi, kocaman oldum sayenizde..Hiç gocunmam, hiç üzülmem açıkçası..Beni kaybeden üzülsün!!!
İnsanı hayattan soğutmayın derim..Zaten ucundayım herşeyin, bırakıp gidesim var zaten...
Canımı yakmayın artık..Olmak istemiyorsanız benimle, gidin...Beni benimle bırakın...
Ümit verip kaçmayın..Şamar oğlana döndüm...
Bir kez yaptım hata..Bir kez daha yaptım..Bir kez daha..Ama bir kez daha yapamam..Aynı acıyı çekemem bile bile...
Yani bir kişi kalmış görüyorum..Tek bir yüz kalmış bana...Utku'da olmasa, derdimi kimle paylaşırım istediğim an bilmiyorum...
Kısaca yanıyor canım...
Beni bana bırakın...Yada benle kalın...
Yada ben çeker giderim zaten...
Üzgünüm...Çok üzgünüm hayat...
Ben istediğin gibi biri olamıyorum..Çok üzgünüm...
Yalnızmıyım bundan sonra, evet...
Kıkırdayan, moral verici yüz gitti....
Görsünler sert mizaçımı diyebiliyorum ancak...
Ağlıyorum...Ve gözyaşlarımı sadece kendim için akıtıyorum....

12 Ocak 2008 Cumartesi

Aşk ve Kadın...

0 kişi izah etti

Uzaklar nasıl sevilirdi bilmezdim ben...Sabahları garip bir parfüm kokusunun ışığıyla nasıl uyanılırdı bilmezdim..Üzerine xl gelen bir kazak, sırf onun teri değmiş diye saatlerce nasıl üzerinden çıkmazdı bilmezdim...Yemek yerken, duş alırken, ders çalışırken, odanda, yatağında, cep telefonunda, yaşantının her anında, her dakikasında, gözün kulağın haberlerde nasıl olurdu bilmezdim..Telefonun çalar diye, ucundan bir ip sallandırıp tuvalete bile girerken boynuna asmak nasıl bir duyguydu, kalbine yada iç organlarına etki eder korkusunun aklına gelmemesi nasıl bir duyguydu bilmezdim...Atkısız beresiz dışarı çıkarken, hava eksi bilmem kaç derece bile olsa üşümemek, hasta olduğunda, ateşin çıktığında duyduğun 40 derece sıcaklığın kalbinden fışkırdığını sanmak nasıl bir duyguydu bilemezdim...Geceleri 3-5 nöbetine dikilip, onunla aynı anda dakikaları saymak, hatta abartıp yatağın başında dikilip yarı uykulu telefonla konuşmak, yakalanır korkusuyla fısıldayan sesini duymak zorunda olmanın nasıl bir duygu olduğunu bilmezdim...Sırf özenmesin diye, telefonla konuşurken, bilgisayarın her türlü genel sesini kısmak, msni kapatmak, hatta gerçekten abartıp bilgisayarın fişini çat diye çekmek nasıl bir duyguymuş bilmezdim...Hasta olduğunu hissettirmemek için ağrıyan yerlerine inat gülmek, öksürmemek için yanında 5 çeşit öksürüp şurubu bulundurmak nasıl bir duyguymuş hakikaten bilmiyorudum...Öğrendim..Öğretildim..Bir şarkı vardır hani..Aşk için ölmeli, aşk o zaman aşk...O konuma bile düşürür insanı bu sevda denen hastalık..Bilinen bir reçetesi yok..Tek ilacı sevgi ve sevgili...İkisi birlikte olunca iyi gelir insana...Aşk varsa her türlü abartı mümkündür..Anormal gelmez insana..Eskiden bilinmeyen milyonlarca duygu tek tek öğrenilir, hepsinden zevk alınır..Sonra sevilen cisim gidince, hepsini yaparken ağlanılır...Bazen abartılır, ağlarken morarılır bile...Koltuklar yatak olur, köşe başlarında görülen sevgililer gözyaşı olur akar içinize biryerlere...Siz siz olmaktan çıkarsınız bazen..Başka bir kimlik oluverirsiniz..Sizi tanıştıranlar, bunlar çok zıt, anlaşamazlar derken, biraz zaman sonra dillerini ısırmaya başlarlar nazar değmesin diye..Araya giren 3. tekil şahısları şehrin göbeğinde evire çevire dövebilecek, saçlarını yolup eline verebilecek kadar çirkef bile olabilirsiniz...Sevgi, duyulan insana gerçekten layıksa, sizde bu sevgiye layıksanız, o zaman siz gerçek bir dişi olabilirsiniz...Dişiliğin sınırlarını zorlayıp, sevginiz için koruyucu dişi kaplan bile olabilirsiniz...Yaparsınız, siz kadınsınız...Sizin önünüzde durabilecek bir savaşçı yoktur...Tüm zorluklar size emanettir..Hep onlar giderler siz kalırsınız..Siz Kadınsınız..Ufacık bedeninize kocaman bir yürek sığdırmıştır Allah...Omuzlarınız çok güçsüz ve ince olmasına rağmen, tonlarca yük kaldırabilir...Siz manevi hazinesiniz...Aşk sizin için hazırlanmış bir ödül..Çoğu zaman hiç bitmeyen bir ödül...Ödülü ne şekilde kullanacağınız tamamen size bağlı..Eğer ödülü açacak anahtarı bulamıyorsanız bu erkeğin sorunu olmayacaktır...İyisimi biraz daha düşünün...Yarın sabah kalktığınızda, ben bir gücüm diyerek uzun bir soluk alın..Sizin taşıyamayacağınız bir yük göremiyorum...Eğer bir bebeği sapasağlam dünyaya getirip, buna rağmen yaşayabilme kudreti size verilmişse, bir kez daha düşünün yarın sabah...Çünkü siz harika bir düzeneğe sahip olan tek varlıksınız....Şimdi bütün sıkıntıları bir çuvala sokalım, ilk çöplüğe boşaltalım..Bırakalım kalsınlar orda..Biz yaşamayı fazlası ile hak ediyoruz....

11 Ocak 2008 Cuma

Değerli taşlar...

0 kişi izah etti
Hayat, ellerimizin bu kadar arasındayken, Dünyanın milyonlarca kilometre ötesindeki bir madene el attım, içinden avuç dolusu taş çıktı..
Astrolojiye olan inancım beni bu araştırmayı yapmaya zorladı..Harika bir tabiatla karşı karşıya kaldım...
Bu kadar çok taş, bu kadar çok ışık ve renkle karşılaşacağımı tahmin etmemiştim..
Ama araştırırken müthiş bir haz duydum..Umarım seversiniz..Burcunuzun taşına bakmadan geçmeyin derim...


İnci... (Yengeç burcu taşı..)
Dünya çapında asırlardır en çok tercih edilen kıymetli taşlardan biri olan inci; organik bir madde olarak diğer taşlardan ayrılır. Çağlar boyunca saflığın ve masumiyetin simgesi olmuş, bu sebeple de ideal bir evlilik hediyesi olarak kabul edilmiştir. “Ayın gözyaşları” olarak da adlandırılan bu taş, cennetin bulutlarından geçen meleklerin izine benzetilir. Geçmişte çoğu medeniyette, kalp hastalıklarına ve pek çok rahatsızlığa iyi geldiğine inanılmıştır. Aslına bakılırsa incinin ana maddesi olan kalsiyum karbonat, bugün de ilaç olarak kullanılmaktadır. Doğal süreçlerle ya da “kültivasyon” denilen suni yöntemlerle oluşur
Doğal inciler: Doğal inciler, istiridye ya da midye gibi deniz canlılarının kabuklarının içerisine kum, kabuk parçası gibi küçük yabancı materyallerin girmesi sebebiyle, kendiliğinden oluşur. Yabancı materyal istiridye ile kabuğu arasına sıkıştığında, hayvancık kendini korumak için ilk olarak konkolin (conchiolin) adı verilen, siyah renkte bir salgı üretir. Daha sonra nayker (nacre) adında beyaz renkli bir salgıyla da maddenin üzerini iyice kapatır. Bu istiridyeler, derinliklerden inci avcısı da denilen dalıcılar ya da geniş ağlar vasıtasıyla çıkarılır. On binlerce istiridye arasında yalnızca küçük bir kısmı inci içerir ve bunlardan da sadece bir kaç tanesi mücevher kalitesindedir. Doğal inciye çok seyrek rastlandığı için, fiyatı da on binlerce doları bulabilmektedir. İncili istiridye pek çok okyanus ve denizde bulunur, fakat en çok bulunduğu bölge Basra Körfezi’dir. Hint Okyanusu’nda Manaar Körfezi ve Sri Lanka Adası çevresi ile Kızıldeniz de binlerce yıldır doğal inci çıkarılan yerlerdir.
“İnci”ye dair...
Bir tutkudur inci, herkes bilir... Ve bu tutkunun serüvenidir inciyi değerli kılan. Denizlerin derinliklerinde istiridye, sabırla ve tutkuyla kum taneciklerini parıltılı ve değerli bir taşa dönüştürürken, aşktır aslında parıldayan. Aşkla oluşur inci istiridyenin gövdesinde, sabırla, tutkuyla... Oldukça etkili ve şiirsel bir serüvendir bu oluşum ve dikkatinden kaçmaz insanların. İşte bu yüzden her dönemde ve her kültürde bahsedilir inciden, binbir gece masallarında, inci tanesini getiren kavuşur prensese, Mevlana’nın Mesnevi’sinde gönüller inci gibi berrak ve saftır. Şairler inci gibi mısralar döktürürler sevgililere. Seyyahlar inciyle özdeşleştirirler güzel memleketleri . Sanatçılar bahsetmeden edemezler inciden. İncedir çünkü sanatçının kalbi, değerini bilir incinin, onunla kurar en güzel cümleleri, onunla dizilir şiirlerin mısraları, onunla resmedilir parıltılı sevdalar, sevgiliye inci ile iltifat edilir en güzel ve her zaman inci gibidir gözyaşları aşıkların. Boşuna değildir inciyle yapılan benzetmeler çünkü en güzel inci anlatır aşkı, masumiyeti, berraklığı, gizemi ve zerafeti... Ve inci en güzel takıdır hep kadınların üzerinde, parıldayan ve tamamlayan güzellikleri. Ve en güzel hediyedir her zaman. Çünkü kolay ortaya çıkmaz inci, zor ve uzun bir serüvendir yaşanan ve tamamlanan. Ve kolay olmayan değerlidir, herkes bilir... Ve ne mutlu bize ki bu serüvenin son halkasında inciye şekil verip takıya, dolayısıyla sanata dönüştürüyoruz. Bu parıltılı çabanın hazzını ve keyfini yaşıyoruz; aşkla sabırla...


ELMAS (Diamond) (Koç burcu taşı)
Elmas, kıymetli taşlar arasında en uzun geçmişe sahip olanlardandır. Dünyadaki en sert mineral olmasının yanısıra çıkarılması en güç taş olması, benzersiz parlaklığı ve parlayan ateşi, elması tüm değerli taşların en kıymetlisi yapar.İngilizce’de de “diamond” ifadesi, Yunanca’da “hükmedilemez, gerçek hakim” gibi manalara gelen “adamao” sözcüğünden türetilmiştir. 4000 yıl önce Hindistan'da bulunmuştur. Saf, renksiz elmas en bilinenidir; fakat içeriğinde mevcut olabilen farklı maddeler nedeniyle sarı ve kahverengiden yeşile, maviden pembe ve kırmızıya, çeşitli gri tonlardan siyaha kadar çok farklı elmas çeşitleri de bulunur. Elmasların önemli bir kısmı, dünyanın ateş içinde kavrulan derinliklerinde 3 milyar yıl önce oluşmuştur.
Çoğu en az 100 milyon yıllıktır. Elmas çok yüksek basınç (70000 kg/cm3) ve sıcaklıklarda (2000 ºc) kristalleşen karbon atomlarından oluşur. Böyle bir ortam, yaklaşık 150-200 km derinliklerde bulunur ve bu şekilde oluşmuş maddeler ancak volkanik patlamalarla yeryüzüne itilirler. İçerisinde elmas bulunan volkanik maddelere kimberlit ve lamproit adı verilir. Bu maddeler, yanardağlardan püsküren lavların soğuyup katılaşmış halidir. 1 karat ağırlığında traşlanmış bir pırlanta elde edilebilecek ham elmas kütlesinin çıkarılması için ortalama 250 ton toprak kazılması gerekir.

ZÜMRÜT(emerald) (Boğa burcu taşı)
Tarihten bu yana pek çok toplumun kültüründe zenginliği simgeleyen zümrüt, içeriğindeki krom ve vanadyumdan aldığı eşsiz yeşil rengiyle hayranlık uyandıran bir taştır. Parlak yeşilin yanı sıra, sarıya çalan yeşil ya da karanlık yeşil renklerine de rastlanır.Zümrütler nadiren kusursuzdur, bu yüzden çoğunlukla yağlanarak çatlak ve boşluklarının dolması, kusurlarının gizlenmesi, renginin canlılaşması sağlanır. Materyal kaybını azaltmak için genellikle düz-kesim uygulanır ki buna zümrüt kesimi de denir. Oymacılık ve kabartma yöntemleriyle kusurlar atılarak en iyi sonuca ulaşılır. Günümüzde zümrüt laboratuar şartlarında da üretilebilmektedir. Bugün en iyi zümrütler Kolombiya’da çıkarılmaktadır. Diğer kaynaklar Avusturya, Hindistan, Avusturalya, Brezilya, Güney Afrika, Mısır, ABD, Norveç, Pakistan ve Zimbabwe’dir.

YAKUT (ruby) (Aslan burcu taşı..)
Yakut, mücevher tutkunlarının en favori taşları arasında yer alır. Teknik ismi “kızıl korindon”dur, ancak diğer renkteki korindonlar gibi safir adıyla anılmaz. Kırmızının çok çeşitli tonlarında olabilen yakut, içerdiği krom ve demir oranına göre pembeden eflatuna ya da kahverengimsi kırmızıya göz alıcı bir renk yelpazesi sunar. Yapısındaki kristallerin sık çizgiler halinde olması sebebiyle kırılmaya yatkın gibi görünse de, elmastan sonra en sert mineral olarak fazlasıyla dayanıklıdır. Kristal prizmaları üçgen ya da altıgen biçimde, uçları sivri veya yassıdır. Kristaller geliştikçe üzerlerinde yeni tabakalar oluştururlar; bu tabakalarda jeolojik şartlara ve mevcut minerallerin cinsine göre kuşaklaşma adı da verilen renk varyasyonları oluşur.
Dünyanın hemen her yerinde, volkanik ve başkalaşım kayalarında ya da alüvyon tortularında aşınmış çakıllar olarak bulunur. En kaliteli doğal yakutların Tayland-Burma’dan çıkarıldığı, mücevher tüccarları tarafından kabul edilegelmiştirÇoğu kahverengimsi kırmızı bir renge sahip olan Burma yakutları, 1500’lü yılların sonlarından beri bilinmektedir. Bunun dışında Afganistan’da, Vietnam’da ve özellikle de Pakistan’da çok kaliteli parlak kırmızı yakutlar çıkarılmaktadır. Hindistan, Rusya, Avusturalya, Norveç ve ABD-Kuzey Karolina’da bulunanları ise çoğunlukla koyu renkte, hatta bazen opaktır.


SAFİR (sapphire) (Terazi burcu taşı..)
Mücevher kalitesinde olup da kırmızı renkte olmayan her korindon safir olarak adlandırılır. Ancak bu isim, en çok mavi renkliler için kullanılmaktadır. İçerisindeki demir ve titanyum katkıları dolayısıyla rengi çeşitlilik gösterir, ancak en kıymetlisi berrak ve derin mavi olanıdır. “Renk değiştiren safir” adı da verilen bazı safirler, doğal ve suni ışık altında mavinin farklı tonlarını ortaya koyar
Ayrıca çeşitli doğal eklentilerle “yıldız safiri” türleri oluşabilir ki, bunlar genellikle yuvarlak “cabochon” kesimle işlenir ve oldukça değerlidirler. Bunlar feminen görünmediği için pek çok erkeğin de tercihidir. Renklerine göre taşların kaynaklarını ayırd etmek mümkündür. Kaşmir safirinden sonra en iyi mavi safirler Burma’da, Sri Lanka’da ve Hindistan’ın diğer yörelerinde, pegmatit yapılarda ve alüvyal tortularda çıkarılmaktadır. Tayland, Avusturalya ve Nijerya menşeli safirler koyu mavidir, neredeyse siyahmış izlenimi verir. Bunlara “gece mavisi safirler” de denir. ABD-Montana’da üretilen safirlerde ise çekici, metalik mavi bir ton hakimdir. Bunlar dışında Kamboçya, Brezilya, Kenya, Malawi ve Kolombiya diğer safir yöreleridir.
Agat (Akik) Taşı.. (İkizler burcu taşı)
Bir merkezin çevresinde çeşitli renklerde halkalardan oluşmuş görünümdeki taştır. Halka şeklindeki damarlar ana renkten ton olarak farklılaşır. Serttir ve renkli kısımları saydam olmamakla birlikte ışığı geçirgen bir yapıya sahiptir. Eski çağlardan beri, süs eşyası, mücevher, bazen de olumsuz enerjilere karşı koruyucu veya olumsuzlukları ortadan kaldırıcı etmen olarak kullanılmıştır. Agat veya Akik olarak ünlenen taşlar, kırmızı, gri, beyaz, mavi, kahverengi ve yeşil karışımı renklerdedir. Mineral halindeki Akik taşı, sanki çevresindeki varlıkların veya manzaranın enerjisini emerek, bu enerjiyi tablolaştırmış gibidir.
AGATIN YARARLARI
Taşın yararının görülebilmesi için bedene temas etmesi, en azından güneş enerjisi başta olmak üzere doğadaki enerjinin taştan geçerek bedene ulaşabilmesi gerekmektedir. Gümüşten yapılmış yüzük, kolye veya broş taşı olarak kullanılması yararını artıracaktır.
Genel olarak akik taşı, güçlü bir iyileştiricidir (terapi aracıdır). Bünyesinde bulunan ve taşa rengini veren çeşitli mineraller, farklı hususlarda şifa kaynağıdır. Oksijenin hayati öneme sahip olduğu herkes tarafından bilinir. Kan dolaşım ve solunum sistemlerinin temel elemanıdır. Silisyum, hücre zarlarını ve dokuları güçlendirir. Böylelikle kanamaları ve erken yaşlanmayı önler. Beyin yorgunluğunu giderir. Yaraların çabuk iyileşmesine yardım eder. Böbreklerde taş oluşumunu engeller. Kemik, kıkırdak ve bağ dokularının sağlıklı kalmasına yardım eder. Demir, ihtiyacımız olan oksijenin akciğerden dokulara taşınması ve hücre solunumunun sağlanması, hücre ve dokulardaki karbondioksitin vücuttan atılması işlevlerine sahiptir. Ayrıca demir, anti-oksidandır, bakteri ve virüslerle savaşan hücreleri, yani bağışıklık sistemini güçlendirir. Dinç bir beden, sağlıklı bir algılama yeteneği sağlar. Yeterli ve sağlıklı bir kanın varlığı da demire bağlıdır. Bedende demir mineralinin azlığı anemi hastalığına, soğuktan kolay etkilenmeye, nefes darlığına, kalpte çarpıntılara, sindirim sisteminde problemlere, baş dönmesine, kemiklerin zayıflamasına, saç dökülmesine, kolay kilo almaya, bellek karışıklığına, algılama zayıflığına yol açacaktır. Magnezyum minerali, C vitamini ile kalsiyum, sodyum ve potasyumun etkili biçimde kullanımına yardım etmektedir. Magnezyum, anti-stres minerali olarak bilinir, kasların gevşemesini, sakinleşmeyi, rahatlamayı sağlar. Üç yüzden fazla enzimin işlevinde rol alarak, çeşitli türde enerjinin üretilmesini, saklanmasını, kullanılmasını ve aktarılmasını sağlar. Kandaki şekerin enerjiye dönüştürülmesi, dişler dahil kemiklerin gelişmesi ve sağlıklı kalması, sindirim sisteminin düzeli çalışması, kalp damarlarının esnekliğini muhafaza ederek kalp krizlerinin önlenmesi, beden sıvılarındaki asit baz dengesinin sağlanması da magnezyumla doğrudan ilişkilidir.
Akik (Agat) taşının, yüzyıllardan bu yana deneylere dayalı diğer genel yararları ise şöyle özetlenebilir: Bedeni güçlendirir. Lenflerin sirkülasyonunu rahatlatır, bu nedenle kan dolaşım siteminin sağlıklı çalışmasına ve mikroplarla savaşacak antikorların bedende gerekli yerlere ulaşmasına yardım eder. Düşük tansiyonu dengeler, normal seviyeye getirir.
Ayrıca, vücuttaki fazla veya olumsuz enerjiyi boşaltır ve böylece stresi yok eder. Kişiyi sosyalleştirir, çevre ve insanlarla uyum sağlamasına yardımcı olur. Korkuların yenilmesinde, cesaretin artırılmasında yardımcıdır. Akıl ve mantık gücü ile algılama yeteneğini geliştirir.
Bunlara ek olarak Kırmızı Akik taşı, kalbi korur, kan dolaşım sisteminin düzenli çalışmasını sağlar. Dikkati toplamaya ve ihtiyatlı hareket etmeye yardımcı olur. Duygu ve sevgi aşılar, kendilerine duyulan sevgileri algılatır.

Agat’ın genel yararlarına ek olarak Yosunlu akik taşı, göz sağlığı için yararlıdır. Uyku verir ve korkutucu rüyalar görmeyi engeller. Bitkiler ve madenler alemini tanıma, kavrama ve birleştirme gücü verir. Güzel konuşma ve yazma yeteneği sağlar. Fiziksel ve ruhsal enerjimizi yeniler.
(Başak burcu taşı..)
*Sardoniks, Yementaşı denilirken, yine bir agat türü olan ve Kırmızı Çizgili Akik...


Opal.. (Akrep burcu taşı)
Opal Yunanca "renk değişimini görmek" (opali ious) anlamına gelir.Opal, bir kristobalit silis kürecıklerınin düzenli ve düzensiz bir kafes yapısına sahip ve %3 ile %21 arasında su içeren bir sulu amorf silıkasıdır. Opal, amorf bir yapıya sahip olmasına rağmen silisin kristal olmayan bir şeklidir. Opal 100°C altında oluşmuş bir silika jelidir (çökelimıdir). Bu jel sedımanter tabaka çatlak ve yarıkları içine sızarak oluşmuştur. Metorik sudaki silika, buharlaşmayla konsantre haline gelir ve bunun sonucundan kolloidal silika jeli yani opal oluşumu gerçekleşir (Simandl, 1998). Opalin bilinen klasik jel dokusu yanında taneli agregalar gösterebileceği ve bu doku ile krıstobalite bir geçiş gösterdiği bilinmektedir (Andaç, 1976).

Topaz.. (Yay burcu taşı)
Çesitli renklerde bulunur. Şeffaf ya da yarı-şeffaf olabilir.
PSİKOLOJİK ETKİLERİ
Turuncu renkteki topazlar; cesaret, nese ve hoşnutluk duygularını kuvvetlendirir.Şeffaf topaz, ruhsal bakımdan gelişmeye yardımcı olur. Bilinmeyene karşı kişiyi yüreklendirir.
FİZİKSEL ETKİLERİ
Zihin karışıklığı ya da kan dolaşımı bozukluğu nedeniyle ortaya çıkan uykusuzluk problemlerinde, boyun bölgesinde kullanılan topaz; zihni sakinleştirir, bedeni gevşetir ve böylece onu kullanan kişinin gün sonunda dinlendirici bir uykuyla uyuyabilmesini sağlar.

Ametist taşı.. (Oğlak burcu taşı..)
Rengi sarı-yeşilden mavi-yeşile değişen feldspat. Ender de olsa şeffafları bulunabilir.
Menekşe ya da mor renkli olan kuvars kristali. Mor yakut ya da mor necef de denir.
PSİKOLOJİK ETKİLERİ:Bulunduğu çevredeki olumsuz enerjileri temizleyip dönüştürür. Sadece odanın herhangi bir yerinde durması bile olumsuz enerjileri toplayıp pozitif enerjiye dönüştürmesi için yeterlidir.
Kişiyi rahatsız eden takınaklı düşünceleri uzaklaştırıcı ve yatıştırıcı bir etkiye sahiptir. Koyu mor ya da çok açık renkli olan ametistler en güçlü enerjiye sahip olan ametistlerdir.
Uykusuzluk çekenlere iyi gelir. Eğer uykusuzluk sorunu yaşıyorsanız; ametisti yatmadan önce bir süre elinizde tutun ve sonra yastığınızın altına koyarak yatın. Sorununuzun nasıl düzeldiğini göreceksiniz.
Enerji dolu bir taş olduğu için çoğu insan üzerinde canlandırıcı bir etkisi vardır. Sürekli üzerinizde taşıyabileceğiniz bir taştır. Yaydığı enerji her zaman size fayda sağlar ve olumsuzluklardan korur. Özellikle düşman tavırlı insanların arasında bulunacağınız zamanlarda bu taşı üzerinizde bulundurmaya gayret edin. Böylece sadece pozitif enerji alacağınızdan emin olabilirsiniz.
Enerjisinin odaklandığı kişide uyum ve denge oluşturur. Yaydığı enerji doğrudan sinir sistemini etkiler. Ancak ciddi bir kişilik bozukluğuna sahip insanlar bu enerjiyle uyuşamayarak, onu rahatsız edici bulabilir.
Pembe kuvars ile birlikte kullanıldığında aklı güçlendirir ve kalbi korur.
FİZİKSEL ETKİLERİ:Göz hastalıklarına, alerjiye, baş ağrılarına ve kalp rahatsızlıklarına iyi gelir. Negatif elektrik yükü taşıdığından dolayı; bedendeki fazla elektrik yükünü toplayarak beyin gücünü yükseltir.


Akuamarin.. (Kova burcu taşı..)
Zümrüt gibi, beril grubunun üyesidir. Deniz suyu (yeşilimsi), mavi ve sarımsı renklerde bulunur. Şeffaftır.
PSİKOLOJİK ETKİLERİ:Bereket ve uğur taşıdır.Cesaretinizin kırıldığı, emeklerinizin boşa gittiğini hissettiğiniz anlarda, akuamarin sizi yüreklendirir ve güveninizi tazeler. Beden ve zihin ilişkisini güçlendirerek, sezgileri kuvvetlendirir. Kendisini taşıyan kişileri negatif enerjilere karşı korur.
FİZİKSEL ETKİLERİ: Solunum yolları rahatsızlıklarına, astım ve tirotid bezi rahatsızlıklarına iyi gelir.


Kan taşı... (Balık burcu taşı...)
Tabiatta ender olarak bulunan bir çesit hematit taşıdır. İnanışlara göre bu taşın para getirdiği söylenir.
PSİKOLOJİK ETKİLERİ
Kişinin sıkıntılarını sabırla atlatmasına sebep olur. Hiç bitmeyecegi düşünülen sıkıntılı dönemlerde, ve umutsuzluğa kapılınan anlarda kişiye dayanma gücü verir. Mücadele fırsatlarının farkedilmesini sağlar.İnsani zayıflık ve cesaretsizlik duygularından kurtarır. Kendisini taşıyan kişinin kendisiyle ilgili duyduğu kuşkularını yoketmesine yardım eder.Engellenme duygusundan kurtarır. Anlayışı ve hafızayı kuvvetlendirir. Zihni karmaşık düşüncelerden temizler. Duygusal ve zihinsel engelleri ortadan kaldırır. Para getiren bir taş olduğu söylenmektedir.
FİZİKSEL ETKİLERİ
Hafızayı güçlendirir.


Ay taşı...
Yari seffaf, grimsi ya da süt beyaz renklerdedir. Isik kaynagina karsi tutuldugunda mavi-beyaz piriltilar yayar.
PSİKOLOJİK ETKİLERİ
Aytaşı, kişinin duygusal gerilimden kurtulmasına ve duygularini kabullenmesine yardımcı olur. Aşıriı tepki verdiginiz ve endişeli oldugunuz durumlarda aytaşı sizi dengeler ve diger insanların hislerine karşı duyarlı olmanızı sağlar.İnsanlarla aranızdaki şefkat ve sempati duygularını karşılıklı olarak artırır ve kendisini taşıyan kişiye sempati kazandirir. Duygusal dengeyi saglar ve egoya karşı iyi gelir. Sezgileri ve iletişimi kuvvetlendirir.Yıldızı düşük olanların taşıdır. Nazara karşı etkilidir. Sevgililerin daha ihtiraslı olmasını saglar
FİZİKSEL ETKİLERİ
Kramplara, bacak ağrılarına ve sırt ağrılarına iyi gelir. Oburluğa karşı faydalıdır.


Mercan...
Organik bir taştır. İlkel organizmalar olan mercan poliplerinin kireçlesmiş iskeletlerinden oluşur.
PSİKOLOJİK ETKİLERİ
Kişinin ruhsal anlayışını güçlendirir.Saflığın ve dengenin korunmasını sağlar. Aile içinde ve arkadaşlar arasında saygınlığın güçlendirilmesine yardımcı olur. Atılacak adımlarda bilinçli ve kararlı olmayı, olumsuz yargılamalara karşı güçlü olmayı sağlar. Onaylanmama korkusu ile girişilemeyen baslangıçlar için kişiyi yüreklendirir.Elestiri ve zitlasmalar ile karsilasildigi durumlarda kararliligin sürmesini saglar.Nazara karşı kullanılır. Konsantrasyon eksikliğini giderir.
FİZİKSEL ETKİLERİ
Başta sedef hastalığı olmak üzere, pek çok cilt hastalığının tedavi amacıyla kullanılır.Kalbi ve dalağı kuvvetlendirir.



Zirkon..


Asıl rengi kahverengi olup, kullanım için genelde ısıtılarak şeffaf ve renksiz hale getirilir.
PSİKOLOJİK ETKİLERİ

Duygusal dengeyi sağlar.Ruhsal olarak huzur ve sakinlik veriri.
FİZİKSEL ETKİLERİ

Zihni kuvvetlendirir. İnce ve kalın bağırsak hareketlerine faydalıdır. Uyumayı kolaylaştırır.

8 Ocak 2008 Salı

Aşk üstüne bir kaç satır...

0 kişi izah etti
"Okuldayım... önceden sınıfın en başında oturan ve cırcır konuşan ben
kendimi sınıfın en son sırasına cam kenarına vurdum.... içimde yaşadığım acıları
sen bile bilemezsin.... Bir şey yokmuş gibi davranıp herkesi kandırmaya
çalışıyorum ama kendimi bile kandıramazken onları nasıl kandırayım ki.....
etrafıma baktığım her şeyde; gülüşümde, konuşuşumda, yaptığım hareketlerde her
şeyde acı çekiyorum..... suç kimde bilmiyorum ama beni bu hale getiren
insanlardan nefret ediyorum ........ ve çoğu zaman sevimli çok konuşan dilimle
kendimi sevdirsem de bu kez pişman oluyorum......bir ceza hak ettim mi
bilmiyorum ama gerçekten yaptığım art niyetli bir şey görmüyorum ve buna inat
bir fatura kestiler, ödeyeceksin bedelini dediler... faturama da onu kestiler,
bana onsuz yaşayacaksın dediler, ödemek zorunda mıydım bilmiyorum ama mecburdum,
sonuçta ben istemesem bile o gidişiyle zaten faturayı ödetmeye başlatmıştı
bana.......her saniye her nefes alış verişimde canım acıyor, içimdeki yaranın
sızısını durduramıyorum.... en çok üzüldüğüm benle beraber oda yansın diye
düşünüyordum ama yanıldığımı anladım, meğerse oda onlarla bir olmuş beni
yakıyormuş ama ben o yüzünü görememiştim onun, fakat şuan o kadar pişmanım
kii..... o yüzünü gördükten sonra o kadar yıkıldım kii...... hayatına girdiğim
ve onu her şeyim sandığım için lanet ediyorum kendime, neden diyorum neden
yine kendi kendine bir masala girdin...... neden herkesi birer masal kahramanı
zannedip onlara gereksiz değeri verdin......cevabını bulamıyorum.....ve hala onu
düşünüyorum, artık gereksiz biliyorum ama dedim ya bazen gereksizde olsa
yapıyorum işte............. önceden onla dinlediğim şarkılara vurdum kendimi
ağlamaklı gözlerimle yatağımın bir köşesinde sızıp kalana kadar dinliyorum ve
deliler gibi hala seni sevdiğim söyleyerek ağlıyorum… nasıl canım acıyor
bilmezsin.. girdiğim karanlık ve çıkmaz sokaktan biran önce çıkmak için
çabalıyorum..... .eskisi gibi beni kurtaracak ellerini aramıyorum ve artık
aramıcamda...... insanlar bir şeylerin bedelini hak etmese de muhakkak ödüyor
belki şuan rahatsın ama biliyorum acın büyük olacak ama bu sefer o acıyı senle
paylaşacak küçücük aşkın olmayacakkkk......................."
Hande Karan...


Biraz daha zaman gerek belkide...
Herşeyin bir zamanı vardır..Herşeyin bir geçiş vakti...
Biraz daha zaman belkide handecim..Biliyorum kolay olmadığını, biliyorum herşeyin lafla sözle işleyemeyeceğini ama biraz daha sabır..
Gücüne inandığım sayılı insanlardan biriysen..Biliyorum ben...Kimse yaptıklarının ödülünü almadan ölmez...

5 Ocak 2008 Cumartesi

Benimsin........

0 kişi izah etti
Benimsin...Ellere söyle...Benimsin...............



Nedendir bilinmez...Benimser insan...
Oysa o, hiç kimsedir belki...Kanını taşımıyordur, soyadını, aileni ve daha bir çok şeyini paylaşmıyordur seninle...Sen onu kanın gibi seversin..Damarlarından akışını hissedersin....
Sabah uyanırken, güzel gözlerini kapalı gördüğünde, ellerin ile saçlarının arasında süzülürken, kokusuyla, nefes alıp verişleri ile..Herşeyi ile senindir...
Hayatının en önemli şeyi haline gelir...Hayatındaki en değerli varlık..
Elbette sanada gülenler çıkacaktır..Seninle alay edenler, aptal olduğunu düşünenler olacaktır....
Senin suçun sevmektir...Herşeyi ile benimsemektir...
Dışlanırsın...
Kanını paylaştığın insanlar onu sana vermezler..Taşlar dizerler önüne dağ gibi...
Yüreğin kocaman ya....Küçücük ellerinle taşları çekmeye çalışırken anlamazsın yorulduğunu, bitap düştüğünü..Zamanla daha büyükleri çıkar karşına...Onlarıda çekelersin..Ama bilmessin, anlamassın sabit ve ağır yüklerin küçük bir kızın uğraşları ile kıpırdayamayacağını...
Ağır gelir..Dinleneyim dersin biraz durup..Avcılar hazırdadır..
Seni engellerden uzaklaştırıp, kendi emellerine çekelerler..Gidersin..Dinlenmek umudu ile..Bir bardak suyun özlemi gibi..
Aklına o gelir..Kusarsın..Midendekiler, bu olanları kaldırmaz...Seni çekeleyenlere acı acı kusarsın...
Dönersin..Küçük adımlarla savaş alanına yeniden girersin..Belki taşlar hafiflemiştir..Ama ağırlaşan birşey vardır..KALBİN.............
Patlar yoğunlukların vücudunun her tarafından..Döner sana illet olarak geriye...
Ağlarsın..Susarsın...
Ağlarsın..Susarsın...
Ağlarsın..Susarsın...
Sabah olur..Sabahlar nefesini keser..
Bakarsın geleceğe doğru...Güneş ne zaman doğar yeniden...???
Elinde kalan nedir..???
O.......................
Bütün saflığıyla, senin yaşadıklarından bir haber, senin nefesinle mutlu kalan geriye O'dur...
Hadi kalk..Kalk yeniden...Kaldığımız yerden devam hayata..
Devam ediyoruz ağır yükleri geriye çekmeye çalışmakla...
Ve ben susarım...Zaman bana yenisini yaşatana kadar susmak zamanı...
Tek dileğim...Onu benden almasınlar..Çünkü her denemelerinde çok ağlıyorum..
Karlar bahçeme dökülürken, son söz..............
Yaşıyorum........Meydan hala benimdir............