Dikkat! Bu sayfadaki tüm girdiler turkcell ve isbankası aracılığı ile şahsıma sağlanmış e-imza ile korunmaktadır.

Beni koruyun!

Beni Koruyun

12 Haziran 2012 Salı

Kalk gidelim, Ziganaya.

7 kişi izah etti

kalk ayağa çık dağlara
uğrama hiç denizlere
bilmezler ne gelmiş başa
burda ağlamak bile yasak...
tut elimden,kalk gidelim
oy gidelim ziganaya 
Ne güzel söylerdi türküyü oysa. Sesi kötüydü evet, birazda detoneydi. Bu yüzden hep ben eşlik edeyim isterdi.
Kocaman bir burnu vardı, 1.90 boyu vardı, nerden baksan 100 kilo bir adamdı. Çok çirkindi. Üstelik mahpusluk görmüştü. Baldırındada kocaman bir dikiş izi vardı. Severdim ben onu, çok severdim.  Baldırındaki dikiş izinden öptüm. Koca bedenini koynumda uyuttum. O da beni severdi, nasip değil bize vuslat der dururdu. Anlamazdım. Oysa o bilirmiş. Hep hissedermişte söyleyemezmiş. Çok ağlamıştı. Ciğerlerim patlamıştı onun nefessizliğinde. Yine de gittim. Öyle bir gittim ki, sallandı ortalık. Ben hep öyle giderim. Hani dersen ki niye canını yaktın oğlanın? Bilmiyorum ki. Bilseydim milyon tane acıyı içime atıp atıp dolaşmazdım etraflarda.
Nuray'la yıllar sonra tekrar karşılaştığımda okul zamanı hatırımda kalan embesil kızdan eser yoktu. Güçlü, evrilmiş, yüksek topukları üzerinde elini seni gidi seni işareti yapan sevimli ama çok güzel bir yüz... Nuray'la tekrar karşılaşmak benim için bir dönümdü. Hiç düşünmezdim o uzun bacaklı aşiftenin beni bu kadar koruyacağını. Bende onu bu kadar sever miydim acaba hastane bahçesi yerine herhangi bir barda, kafede veya yolda karşılaşsaydım?Faruk ona yeşil eriğim derdi, sezer kadınım. Bense kahramanım derdim. O hiç birimize şefkatle sarılmadı. Hiç birimizi şapur şupur öpmedi, hatırımda yok. Güzel yüzünün arkasında yılların izi... Dostsuzluktan veya aşksızlıktan girdi aramıza. Herşeyi geride bıraktı bir gece, 2 gün yamacımda uyudu sessiz sessiz. Yara aldı. Tekrar tekrar. Her uyanışında biraz daha güçlüydü. Bense ne zaman uyansam dahada parça parçaydım.
Bir sabah titriyordum. Kasım ayı mıydı? O saatte hastanede ne aradığını bilmiyordum, birden dikildi karşımda. Topuğunu rutin aralıklarla yere vuruyordu. "Eeee?" dedi, "Şimdi çöktük, bittik, yıkıldık, saldık ipleri öyle mi? Hani ziganada çay içecektik birlikte, mardinin her hangi bir konağına tanrı misafiri olacaktık, izmirde sabaha kadar içecek, sabah kordonda kahve zıkkımlanacak, sonra denize girecek, ardından tanımadığımız adamlarla sevişecektik. Ne oldu sana?" dedi. Gözlerimde sellerle baktım ona. Seller aldı beni götürdü ıraklara savurdu. Kafama silah dayasalardı ya...
"Ziganayı siktir et" dedim. "Bütün toprak damlara, tanrı misafirliklerine koy gitsin. Deniz bensiz kalsın, daha çok sevişiriz."
Deniz bensiz kaldı, daha çok seviştik. Ziganaya hiç gitmedim. Sırf o şarkı yüzünden gidebilirdim, koca adam atlayınca uçuruma, cesaretimi kaybettim. Ben olmaktan çıktım. Bitti galiba artık dedim dedimde yine nefes aldım. Bu benim gücüm değildi.
Geçen gece birlikte öylesine domates, soğan, marul falan doğrarken durup bakıştık. Onun gözleri hep zigana kokar. Bilmediğim bir yerin hiç görmediğim yeşil bahçeleri gibi. İçeride oturan adamı işaret etti elindeki bıçakla. "Ölürsen ölür" dedi. Sonra soğan doğramaya devam etti. Ağlayışı soğandan mıydı bilemedim. İçeri gidip inadına macır adamı yanaklarından öptüm. Domates kokan ellerimden öptü beni.
Sonra uyudum, uyurken öldüm. Ben uyurken hep ölecekmiş gibi uyurum. Uzun zamandır yarın ölecekmiş gibi yaşarım. Kulaklarım öyle uğulduyor ki, düzenine soktuğumun dünyasının normlarını duymuyorum. Duyarsam ölecekmişim gibi. Düzenin gözleri öyle kör, öyle kör ki görmüyor beni. Ben çok sevdim. Hergün başka birini sevdim. Kaçık ilan edildim. Bazen orospu diye nitelendirildim. Bazen ölümlerden ölüm beğendi kız dediler bilenler. Neden böyleydi? Neden anlaşılamayacak durumdaydım? Susuyordum, güya herkesi kendimden koruyordum.
Kalktım ayağa dağlara çıktım, deniz bensiz kaldı. Başıma ne geldi kimse bilmedi. Ağlamayı yasakladım kendime.
Bir iz istedim. Mesela dağlardaki her hangi bir kayaya hikayemi kazımak isterdim. Cesedimi bir denize bıraksalardı örneğin. Ben artık deniz olsaydım. Çok özlediğim denizime gitsem de, sulara karışsaydım. O çok aşık olduğum adama bir sarılsaydım. Devasa bedeniyle bir olsaydım. Kolumu kırdılar, acımadı. Aylar sonra romatizmal virüs gibi bir şarkıyla girdi kanıma.
Dediki, *Tut elimden, kalk gidelim ziganaya*
Bir gün gideceğim, o kadar hızlı olacak ki, farkına bile varmayacaksın. Fiziki acın, elini bıçak kesmiş, kolunu kapıya çarpmışsın, bademciklerini veya en kötü ihtimalle apandistini almışlar. Fiziki acım, 6 senedir oyuk oyuk oyuldum her Allah'ın günü. Bazen kendimi odanın ortasında acıdan bayılmış buldum. Bazen kanlar içinde. Çok ekmek tuz çevirdiler, nazar boncuklarına boğdular. Ne muskalara bağlandım. Ne korku kesicilerle sarmalandım. Tükürükçübabayla haşır neşir oldum, cinmi çıkarmadılar içimden. Yinede oydu gizli bir el oyum oyum.
Bir gün acıdan kalbim duracak. Ziganaya gidemeden, denize giremeden, köküne kadar sevişemeden. Allahaşkına, kalk gidelim artık ziganaya. Seni bana, beni sana sarsınlar. Birlikte kanatalım kendimizi. Beni domates kokan ellerimden öpmesinler, alnımdan öp, meleğim de. Kuş tüyü göğsünde, hastalıklı ciğerinde can vereyim. Baldırındaki dikiş izinden öpeyim, elini kana buladın diye değil. Kan yerine karadeniz koktun diye seveyim seni. Kalp atışlarım atmasın mı yani* diye eleştir beni, sonrada gülelim devrilen cümlene. Ben sana sabahın sıçtın mavisinde çay demleyeyim. Kokusuna ölelim. Sigaranın mıhınakoyalım yine, bana küfür et kahvaltı hazır olmadı diye. Hırçınlaşalım. Kucakla beni yine, sonra gücünle övün. Dağ gibi hatunumsun, gücüm yetiyorki bak* de.
Kalk dağlara gidelim.
Niye gittin, niye gittim diye sor bana. Gururumdan dönemiyorum, sevemiyorum ki diye söylen. Sonra elimi tuttuğun gibi elma çalalım izniğin bahar bahçelerinden. Ağaca çıktım inemedim diye ecdadıma söv. Artiz misin lan sen* diye bağrın sert sesinle, el kol yap.
Gitme, dön.

Ne domatesi, ne ellerimi, ne içmeden uyuyamadığım geceleri sevmiyorum.
Demli çayı, sabah aç karnına içilen sigarayı, elma bahçelerini, yara izlerini, nefes alamamaları seviyorum ben. Ela gözleri, küfürleri, artizzzleri seviyorum ben. Seni seviyorum. Kocaman burnunu ve ayakkabı bulamadığımız ayaklarını. Kahvaltıları seviyorum. Kuş tüylerini seviyorum.