Dikkat! Bu sayfadaki tüm girdiler turkcell ve isbankası aracılığı ile şahsıma sağlanmış e-imza ile korunmaktadır.

Beni koruyun!

Beni Koruyun

12 Mart 2011 Cumartesi

Şehir Efsanesi


Böyle şeyleri hep şehir efsanesi zannederdim.
Midem yanıyor şuan. Çünkü karşısında ağlamamak için zor tuttum kendimi. Biliyorum. Ben ağlarsam çok üzülür. Anne yarısı çünkü o.
Sözleri söylerken boğazım düğüm düğüm oldu. Konuşmamak için hadi görüşürüz diyip telefonu kapattım. Evin biyerine altınlarını saklamış. Bi küçük altını bi cumhuriyet altını varmış. "Ben ölürsem kızıma sahip çık" dedi. "Biliyorum sen dünyayı başlarına yıkar alırsın kızımı" dedi. Bende anne yarısıyım öyle değil mi? Bende anne yarısıyım... Nereye sığınacağını bilemeyen bir anne yarısı. Kendimi sorguladım. Benden anne yarısı olurmuydu acaba? Hakikaten ben o kadar büyüdüm mü?
İlk defa te ne kadar zamandır böyle gözyaşlarım yuvarlana yuvarlana akmamıştı boynumdan. Ruhsuzluğumun acısını biyerlerden çıkarıyorum, yada birileri sebep oluyor.
Birilerinin cezasını çekmek zorunda kalmak ve duygusal şehir efsanelerine girişmek... Ha birde tencerenin içinde para biriktirmek gibi bir boktan duygusallık. Bazı kadınların hüznü mutfaktaki havalandırma boşluğundan süzülür yaradanın mavi ve umutlu gökyüzüne doğru. Lanet ettiğin o boşluğa bakar gözlerindeki yaşların buharlaşmasını beklersin. Gerçekten mavi bir gökyüzü var mıdır, yoksa hep şiddet ve acımıdır herşey, bilemedim. Bildiğim çok önemli birşey var. Ona birşey olursa bir kız çocuğu bana emanet, ve küçük bir kesede biriktirilmiş altınların geleceğinde yatan hüzünler.
Yinede ona birşey olmasın.
Çünkü gerçek şu ki, sanırım ben hala küçüğüm. Anne yarısı olmak için biraz erken. Benimde bir anneye ihtiyacım var.
Neyse...
Buraya ağlamayı hiç sevmiyorum.
Güzel anılarımı biriktirmek istiyorum.
Zira birgün büyüdüğümü hissederseniz, o gün bana küçük bir bebek emanet etmişsiniz demektir. Ve ben muhtemelen bir bebekle başbaşa kalmışım demektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder