Dikkat! Bu sayfadaki tüm girdiler turkcell ve isbankası aracılığı ile şahsıma sağlanmış e-imza ile korunmaktadır.

Beni koruyun!

Beni Koruyun

14 Aralık 2008 Pazar

Ben bir kurbanlık koyunum




Çölde kalan bahtsız deveden kocaman selamlar getirdim. Ki ben bi elimde negro bi elimde coca cola zımbırtısı ile ne ara blog yazmaya başladım diye düşünürkene birden mesut adında elimden çok çekmiş bir arkadaş bloguma yazarlığını koydu. Kendisine bu saçma sapan ve işeyaramaz yerde başarılar diliyorum...
Memlekete ne hayallerle gitmiş, neler bulmuşum. Çok memnun değilim. Şimdi biraz hafızamı zorlayıp 10 günlük küçük arada neler gelmiş talihsiz ve bahtsız devenin başına onları yazmayı planlıyorum. Bir dakika! Başımda dikilen ev arkadaşım sayesinde bi halt edememekten korkuyorum sanırım! :)
Bir salı gecesi o lanet olasıca minibüse bindim. Evet, bindim çünkü buna mecburdum. Beni memlekete götüren son vasıtaydı çünkü. Yanımda iki tane kıro ile yolculuk etmekten kesinlikle hiç memnun değildim. Ben tozuttuğumda dinlediğim rammsteinlerimle yolculuk ederken onlar mal mal suratıma baktılar. Çünkü onlar tozuttukları anlarda müslüm dinliyorlar! Bense sevmediğim halde yorgun düşebilmek, gece baş ağrısına kapılıp erken uyumak için rammstein dinliyorum. Gerçi müslümde dinlesem aynı etkiyi yapar eminim...
Evde sigara içemeyen tek insan benim. Herkes pöfürdetirken ben ya cama, ya evhanımı yengeme, yada terasa kaçmak zorundayım. Ne acı!
2 uydu bile sarmayınca depresyona giriyorum. Uyuyamıyorum.
Neyseki imdadıma canım kardeşim yetişiyor. Küfürbaz kankasınıda alıp koşuyoruz memleketin en işlek caddelerine. Caddeler bizim, sokaklar bizim, kafeler falan, hepsi topyekün bizim. Bizim olmayan tek şey dağlar denizler. Onlarda devlete kalsın dimi?
Biyerde oturup tavla oynayışlarını izlerken beynim fıldır fıldır dönüyor. Babama söyleyeceğim yalanlardan tutunda, etrafta tanıdık varmıdır endişelerine, annemin attığı çağrılara geri dönemediğim için akşam yiyeceğim azardan, acaba yarın ne giysem..e kadar. Bir an şöyle çevreme baktım, ulan ne yapıyorum ben be! dedim. Kaç tane salak bi kaç işi aynı anda götürmeye çalışabilirki. Hem düşünüp, hem konuşup, hem msj yazıp hem bu kadar şeyi planlıyor olmak ayda ya 2 ya 3 kere olur bana. Yoksa bilinirki zaten mıymıntının tekiyim.
O an sıkıldığımı farkettim. Amacım biraz hava almakken iş çığrından çıkmış, küfürbaz arkadaş ana avrat kaynarken bütün hanın bizim masaya şaşırmış ve rahatsız olmuş bir biçimde baktığını farkettim.
Yaptığım en iyi şey kaçmaktır. Nitekim kimseye farkettirmeden kaçtım oradan.
Gece yine senaryo aynıydı. Evdeki kadın kısmıyla çay içtik, çekirdek çitledik.
9 günlük bayram tatilini 13 güne çıkarmış biri olarak mutlu mesut yuvaya uçtuğuma pişman olmuştum. Olmuştum ama artık bir faydası yoktu.

Bayram sabahı!

Yatağamı yapıştım acaba. Tüm sesleri duymama rağmen bir türlü reele dönemiyorum. Kurbanlar böğürtüler eşliğinde kesiliyor. Kabus gibi. Tekbir getiren bir takım adam sesi duyuyorum. Bir ara acaba benimi kesecekler diye yataktan kan ter içinde zıplıyorum. Sağıma soluma falan bakıyorum. Evet mavi boyalı odamdayım. Tımarhanem benim, canımmm benimmm...
Bayramdan sonra bir hafta süre ile neden her sabah kavurma yediğimizi anlamadım hiç. Bu bize şişmanlamamızı sağlamak amacı ile aşılanmış olan bir gelenek sanırım.
O yüzden olsa gerek feci halde midem yanıyor hala...
Sigaradanda olabilir...

Bayram sancılı geçti. Et, dalak, böbrek, iç yağı, kafa tası, dana dili, kedi bağırsağı derken bittimi? Bitti bitti...
Ben yeni yağlarım, artı 3 kilomla geri geldim. Psikolojim hatun dırdırından, anamın son 3 gün yaptığı kızımı özlerim muhabbetinden bozuldu.
Anneciğim inanki burda olmaktan çok memnunum. Hiç üzülme sen.
Babamla koyun koyuna sigara içmiyorum artık. Midem yanınca sigaraya küfretmek yerine kendime ediyorum. Devrim oldu...
Ha bakalım son anı burada...
İznik yolları kesinlikle taştan. Ki zıplamaktan çişimin gelmesi çok normal.
Babamın opete küfürler eşliğinde arabayı çekmesi, benim wc denen illete girip birde cigara yakmam çok güzeldi. 10 dakika boyunca söylenen babama inat çok uzun kaldım.
Birde girince tavanı kontrol ediyorum. Dumanı algılayan cihazlar var hani (dürüstüm adını bilmiyorum), ötüyorlar, su fışkırtıyolar duman olunca. İnceledim bulamadım, o yüzden yayılarak içtim cigaramı.
Gelene dek yolları izledim. Mutluydum. Birazdan hayatımın aşkına, bilgisayarıma kavuşacaktım. Yenişehir üzerinde koskocoman ovada koyun gören annem, ayol bunları neden satmamışlar, ne güzel besili koyunlar, kocacım bitane alalımda kıza keselim (o kız kesin benim!)...
Et görmek, kesilen hayvanın boğazından alınmış kanın alnıma sürülmesini istemiyorum. Beni bu ara kan tutuyor.
Canım babam lafı yapıştırdı. Ben birazdan bir günlük hasılatı senin kıza vereceğim karıcım, okulu bitirsinde
keseriz inşallah.

Kendi adıma üzüldüm. Çünkü başıma bir iş gelmesin diye kesilecek o kurban 2 sene sonraya ertelendi. 2 sene sonra sakin bir kız olacağımdan eminken, dahada sakinleşeceğim ya, işte bu beni yaraladı birden.
Babam iyi iş çıkardı gerçekten. Şimdi iki sene dilediğim kadar koparabilirim kayışları :)
Haydi bismillah!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder