Dikkat! Bu sayfadaki tüm girdiler turkcell ve isbankası aracılığı ile şahsıma sağlanmış e-imza ile korunmaktadır.

Beni koruyun!

Beni Koruyun

2 Şubat 2009 Pazartesi

Dedem kuma istiyor!


Bloglara misafirliğe gittim bu akşam, uzun zamandır blog okumaya imkanım yoktu, şöööyle bir gezinti yaptım, okuyamadığım bütün yazıları okudum diyebilirim. İyi geldi iyi! Bu kadar rahatlamamış, bu kadar kafam dağılmamıştı ne zamandır. BK ve Siminya'ya, o el emeği, göz nuru, doğuştan gelen yetenekli yazıları, geniş ufuklarını bizlere sundukları için çok teşekkür ediyorum kendi adıma. Bunu ne olarak alırsınız bilmiyorum ama, içimden geldi bunları yazmak, okuduğum en kaliteli bloglar bu iki blogdur. Şiddetle tavsiye ediyorum sayın arkadaşlarım. Okuyunuz-Okutunuz!

Aslında feci derecede yorgunum, göz kapaklarımı tutamıyorum şuan. Evi taşıma işlemine geçtim bugün, garip bir hüzün esti içimde. Sanki evden son kez izlerken o kadar derin çevreyi, dalıp gittiğim derenin gece ışıkları, gölün akşamüstü manzarasını, oradaki havayı çok özleyeceğim sanki. Herkese mutlu görünüyorum ama itiraf ediyorum, yurda alışmakta çok zorlanacağım! Hatta kıl olacağım eminim! Ama artık tamam, bitti bu iş, geri dönüşümüz yok.
Babama ağlaya ağlaya bilgisayarımı getirttim gelirken. İsyan etti, gözlerinden ateş fışkırıyordu. Ama kırmadı beni ilk kez, ayrı kalmak yaramış bizim ramazan davulu göbekliye, pek bi insancıl yaklaşıyor bana gittiğimden beri. Eskiden adıma bin çeşit lakaplar uydurup öyle seslenirken, şimdi canımlı cicimli, benim için yabancı dilden olan garip kelimeler telaffuz ediyor. (Aslında ben bütün bu kelimelerin anlamlarını biliyorum lakin babam telaffuz edince sanki dünya üzerinde daha önce hiç kullanılmamış bir dilmiş gibi geliyor.)
Yan taraftan aynanın yansımasından kendimi görüyorum. Öyle tuhaf geldi ki şimdi bu halim bana, bilgisayarıma kavuşmanın ahengi var üzerimde, zaten odamı işgal ettikleri için koymaya yer bulamadığımdan, utanmasam kasaya oturacağım, o haldeyim, kucağımda klavyeyle yazı yazıyorum.

Sırada ananemin hikayesi var!
Bizim aile çok masum göründüğünden herhalde, atraksiyonsuz bir hayatım var sananlar yanılsınlar. Yanılın ulan!
Benim 70 lik nenem ve dedemin hikayesi tipik gelebilir hepinize ama püf noktaları var şaşırtan, hatta bazı masum görünüşlü insanların ne kadar sinsi olabileceğini gösteren.
Ben onları kendimi bildim bileli, aşırı cimri, ama mal mülk sahibi, genelde iyi anlaşan bir çift olduklarını bilirdim.
Yıl 1952 ye isabet eder tahminen. Nenem köyün en zengin ailesinden birinin kızı. Dedemse en yakışıklısı denebilecek kadar boylu poslu, kaslı maslı, bir bakışıyla yedi sülaleyi mest eden bir delikanlı.
Dedeme kalsa ohooo, herkesi götürecekte, ar namus meselesi falan derken, neneme gönlünü kaptırır ama tövbede etmez yani.
Evlenirler, ilk çocukları annem, ikinci çocukları büyük dayım (kendisiyle hiç ikamet edemedim, yıllar evvel bir trafik kazasında kaybetmişiz, allah rahmet eylesin diyorum) sonrakisi küçük dayımdırki, kendisiyle ikamet etmeme rağmen göresim hiç yoktur, hiç sevmem.
Nenemin büyükleri vefat edince, neneme bir kaç arsa bahçe kalıyor bütün kardeşleriyle beraber. O zamanlar çok değerli olan bu topraklar, susuzluktan ve ekilip biçilmemekten zamanla çorak arazi oluyor.
Bu arada dedemle nenem 15 yıl sonra büyük şehre göç ediyorlar. Dedem otomativ devlerinden birinde çalışmaya başlıyor. O zamanın şartlarına göre iyi derecede mal ediniyor, ama ne varsa üzerine yapmayıda ihmal etmiyor, eşine iki metrekare yer vermiyor. Nenem garibim, köy kadını, bildiği doğrular zamane kadınlarına göre çok başka tabiki, kocamdır diyor yıllarca çekiyor.
Dedem son 6 yıldır panik atak hastası, bu aralar ufaktan bunamış durumda.
Bunu nasıl anladık dersiniz?
Karı isterem, kuma isterem, hatun isterem diye tutturmuş. Nenem iki gözü iki çeşme. Anlatıyorda anlatıyor. Kendisi köye gitmek istiyor, neneme şehirde kal diyor. Hatun getirecekmiş.
Bunu köy kahvesindeki hırvatlar sokmuştur dedemin aklına. İşi gücü yok bu milletin.
Bizse bu konuda yorumsuzuz. Teneşirlere gelesice diyoruz sık sık. Tövvbe!! Evlendirme programlarınada çıkar bu vallahi!
Torunu olarak tanınmamayı tercih etmek istiyorum. Beni hiç alakadar etmez yeminle. Biraz genç olsa bilirdim ben yapacağımıda, kaç yaşında adam, neyin ne olduğunu benmi öğreticem.
Annem yavrumda, ah baba ah demekten başka birşey yapamıyor.
Dayım bu arada ne iş görüyor diye aklıma gelsede, onunda dedemden farkı yok. Oda teneşirlere gelir inşallah, allahım, sen bu erkek milletini yola getir..!
Bu bizim Türk erkeklerindeki arayış beni kıl ediyor. Gül gibi karın var otursana evinde! Hadi tamam sevmiyor olabilirsin, o zaman herşeyin bir adabı, usulü vardır, git boşa kardeşim, aldatma işte!
Offff of!

Mart kedilerini duyuyorum, şubatın başında başladı bu terbiyesizler yine. Bizim mahallenin kedileri pek bi azıtık, ayıp ama, olanı var olamayanı var..!!

Recep amcayıda gördük bir kaç gün önce, nitekim oy benim canım oy, oy, oy, diyeee diyeeee, ne yapacağını şaşırdı. Ben kendisini gördüğümde kaçmayı tercih edenlerdenim. Açıkçası kendisini T.v de görüncede zaplarım. Onun herhangi bir sesine, görüntüsüne tahammülüm hiç yok. İşte sağdan soldan okudukça biraz bilgi ediniyorum ama, tesadüf değil israile çıkışması, onu sevenler siyasi görüşüm yüzünden böyle konuştuğumu söyleyecekler, ve yine onu seven bir kısım insan gibi ileride bana hak verecekler. Ben yalnızca ülkemi çok seven bir bireyim, gerisi fasa fiso!

Bugün bu yazıyı okuyan herkesi mimliyorum,,,
Şimdi sağa dönün ve ilk gözünüze çarpan şeyi bilokunuzda seslendirin, şiddetle öğrenmek istiyorum. (Ne işime yarayacaksa!)

2 yorum:

  1. Kumralcım bir kişinin bile böyle düşündüğünü bilmek bana yetiyor, bütün umutsuzluğum atmosfere karışıyor ve tüm yaşadıklarımı gülümseyerek tekmeliyorum, saol :) Senin hayatınında az buçuk benimkine benzediğini hissediyorum, yaş değil yaşam tecrübesi insana ard arda cümleler kurduruyor.

    Dededin yeni eş istemesi mesela. Ve çevremizdeki tüm erkeklerin girebildikleri kadar deliğe girme gayretleri. Erkekleri anlamak için üzerinde düşünüyorum nasıl bişey ki o taşıdıkları soyka, bu kadar doyumsuz ?
    Ha belki benimde çüküm olsa böyle olurdum bilmiyorum ki organla ilişkisi olabilir mi :)
    Kadınlarda azgın diyorlar o halde bu işin organla değil yediğimiz gıdalarla ilgisi var :)))

    neyse ben iyice çamura batmadan kaçayım kendimle çelişiyorum anacım, çok teşekürler sözlerin için yavruş ;)

    YanıtlaSil
  2. Seni okuduğumda bende aynı şeyi hissetmiştim, aha bana benzer bitane daha var yaşasınnn demiştim :)
    Erkekleri ben hiç anlamadım gülüm. Bende aldatıldım mesela, çüklerine sahip çıkamıyorlar evet. Genelleme yapamayız elbette ama doyumsuzlukları kesin.
    Hayatta herşey olabilir, her türlü çamura bulaşabilir insan, önemli olan biraz gayretli olmak, bir sabah güneş doğar elbet. En kötüsü ölerek kurtuluruz çamurdan, çirkeften.
    Ben sende o potansiyeli gerçekten görüyorum. İmkan olsada yazsan o hayatını, eminim cilt cilt roman olur :)
    Sağlık ve mutlulukla şekerim...
    Aman fazla çelişme ;)

    YanıtlaSil