Dikkat! Bu sayfadaki tüm girdiler turkcell ve isbankası aracılığı ile şahsıma sağlanmış e-imza ile korunmaktadır.

Beni koruyun!

Beni Koruyun

21 Şubat 2009 Cumartesi

Akustik malzemesizlikler


İçine tükürdüğümün dünyasının güzel kadınları, toplaşın!
Lanet olsun dediğim anlardan birinde, tamda birinin en muhteşem noktasında, insanlığımdan utandığım, borcun dibini gördüğüm, kahrolsun faşizm! diye inlediğim, aç kaldığım, yoksul bırakıldığım, sevişmeyi unuttuğum, 1 saatlik yolu yürüdüğüm, çok, çok korktuğum, umutsuzluğa düştüğüm o günlerden birinde... İnsanın kusası gelir ya bazen içten içe, insanların yüzüne baktığınızda miğdeniz bulanır, göğsünüzde keskin bir daralma hisseder, gelmişine geçmişine küfredip kendinizi bir başınıza sahillere vurmak istersiniz ya...
Korkma arkadaşım. Bir gün öleceğiz emin ol. Bir gün kaderimizin tükendiği yerde öleceğiz. Ölümlerimiz sıradan insanlarınki gibi olmayacak. Bizim ölümlerimiz tıpkı büyülenmiş, dikkat çekmeyen ama karanlıktan kudurmuş insanlarınki gibi olacak. Yol kenarında ağzımızda bir parça kan, bir parça ışığın vurduğu parçalanmış yüzlerimizle. Kısa film senaryosuna dönmüş hayatımızın sona erdiği son portreler. Ama inan arkadaşım, inan ki biraz sonra güneş batmasın. Haberimiz olmadan sona ermesin gün. Biz evlerine çekilmiş iş başındaki fahişeler gibi değil, güneşin batışında sevişen güzel kadınlar gibi ölmeliyiz. Günün battığı yerde bile alabileceğimiz bir zevk olmalı. Başka çaresi varmı?

Nedense içimde uçuşan yapraklar, saplarının değdiği yerlerde açılan yaralar, bir ton huzursuzluk var. Durmamam gerekiyordu. Hep uğraşmam, çabalamam, birşeyler üretmem lazımdı. Yine durdum. Yine hazıra alıştım. Nedenini bilmediğim bir şekilde acıyor canım aslında ama sallamamaya çalışıyorum demek, bu demek olsa gerek.

Sorma okuyucu, birşey yaşamıyorum son günlerde. Eski anılara giresim hiç yok. Öylesine bir yurt odasının camından hayata bakıyorum. Okula gidiyorum, boş kafalar görüyorum. Boş insanlarla muhattap ol(m)uyorum. Dersime girip çıkıyorum. Sevgilimi özlüyorum memleket tarafındaki dağlara bakıp. Yabani otlara döndüm sevgili okuyucu. Merhaba bütün otçullar. Merhaba tarlalar, zeytinlikler, göl, dere, dağ, bayır...
Merhaba yurdun önündeki ağaç..
Merhaba okuduğum kitaplar...
Merhaba yalnızlığım...

Ne oldu?- Kalın bir enseye sahip ingilizce hocam var artık. Şeker hastası üstelik. Sanıyorum ki artık sık sık buralarda yazacağım kendisini. Allah iyiliğimi versin. Oysa ki gülmeyecektim bizim mesutu sınıftan attığında. Ama güldüm. Çok güldüm...
Mesut İstanbul'a giderken kapıda saygısından elimi öpüp alnına koyduğunda, arkada duran bir hatunun bakışları çekti dikkatimi. Yedi sandım. Allah akıl fikir vere.
Vesaire...
Bugünde bitti. Haydi gidelim sahile!

Malzemem yok abi, o yüzden şettiremiyom!

1 yorum: