Dikkat! Bu sayfadaki tüm girdiler turkcell ve isbankası aracılığı ile şahsıma sağlanmış e-imza ile korunmaktadır.

Beni koruyun!

Beni Koruyun

8 Mart 2008 Cumartesi

İntihar...


Gece koyu karanlıktı...
Eylül artık çıkmazların son demini yaşamaya başlamıştı...Vakit geç, etraf karanlık, hiç kimsenin dokunmadığı bir yalnızlık ve çaresizliğin ortasında elinde bir avuç hapla bulmuştu kendisini...
Masasının üzerindeki mumu yaktı buz gibi bir cesaretle...
Nedense düşünemiyordu..Düşünmek inanılmaz zor geliyordu o an...Tek tek son zamanlarda yaşadıklarını düşündü...Avucundaki ilaçlara bakıp gülümsedi...Ertesi sabah annesi işe göndermek için tam 8.30 da kaldırmaya çalışacaktı, o cevap veremeyecekti...Annesi yine uyanmamak için numara yaptığını sanacaktı..Ama olmayacaktı...Belkide eli annesinin ellerinden kaydığında anlayacaktı kızının bu yaşama sonsuza kadar veda ettiğini....
Soğuktu..Buz gibiydi...Açık cam onu üşütmüştü...
Son sigarasını yaktı mumun kısık aleviyle...Derin bir nefes aldı...Sigarası bitene kadar tek bir noktaya kilitlendi...
Avucundaki 20 küsür ilacı tek tek içmeye başladı...5...8...10...15...20....(!!!!)
Yatağına uzandı...Üzerine son defa (!) yorganını çekti...
Uyumak istiyordu...Mümkünse biyeri ağrırsa duymak istemiyordu Eylül...
Acısızca, yumuşacık bir uykuyla ölmek huzurunu yaşamak istiyordu...
Uyudu...Gülümseyerek uykuya daldı...Ve iyi hissetti..Hafif bir baş dönmesiyle uyuyakaldı...

****************************************************************************

Geç olmalıydı...Kanar gibi acıyan gözlerini açtı...Başını kaldıramıyordu...Delirten bir ağrı ve bulantı hissediyordu...
Zorla kalktı...Görüntü kristeller şeklinde kayıyordu adeta...Zorla lavaboya ilerledi...Çok kötü ve sancılı bir ölüm onu bekliyor olmalıydı...Bu kadar acı çekeceğini hiç düşünmemişti...
Ellerini lavobaya dayadı..Ayakta zor duruyodu...Zorla aynaya baktı...Kan çanağına dönen gözleri, sapsarı olmuş benzini gördü...Muhtemelen tansiyonu 5e 2 falan olmalıydı...O an aynada askerdeki sevgilisini, canını, bitanesini görür gibi oldu...
Ailesini düşündü...Hepsi muhtemelen krizlere gireceklerdi..Belki sevgilisi öğrendiğinde alnına silahı dayayıp intihar edecekti..Annesi kalp krizi geçirecekti üzüntüden...Ablası karnındaki dünyalar güzeli yeğenini kaybedecekti...
Ve babası...Herşeyden habersiz tabutuna sarılıp neden diye isyan edecekti...
O an gözyaşları lavaboya dökülmeye başlamıştı...Zorla salona geçip ışığı yaktı...Saati görmeye çalıştı...İntiharının üzerinden neredeyse 2 saat geçmişti...Ve muhtemelen artık bitmişti...
Ağlayarak kusmayı denedi defalarca..Olmadı..
Kendini cesaretlendiriyordu her seferinde..."Hadi...Kusmalıyım..Dönmeliyim geriye...Bu yaşamı hiç bişey için bırakmamalıyım..Sevgilime, anneme bağışlamalıyım kendimi..."
Olmadı...Yapamadı...İçindeki zehri çıkaramadı bir türlü...Artık bitmişti işte...Çok pişman olduğu halde dönemiyordu..
Tekrar yatağına girerken artık bayılacağını hissetmeye başlamıştı...
Ne ölebiliyordu, ne yaşayabiliyordu...Kafatası çatlayacak gibi ağrıyordu...Elleri uyuşuyordu..Bacakları kesiliyordu...
Bir süre bekledi...
"Bu böyle olmayacak" diye düşündü..."Ölemem" dedi...
Yataktan kalktı tekrar...Annesi ve babasının odasının kapısına dikildi...İçeriye baktı...Yapamazdı bunu onlara...Ne kadarda masum uyuyorlardı...Bunu onlara nasıl yapabilirdiki...
Bir süre cesaretini toplayamadı..İçeriye bakakaldı...
Annesinin yanına doğru bir kaç adım attı..Hali kalmamıştı artık..Hızlıca dizlerinin üzerine çöktü...
Annesi gözlerini açtığında şu iki kelimeyi fısıldayabildi..."Annecim, ölüyorum."

********************************************************************************

Herkes şaşkındı..Babası sürekli başına dikilip ne olduğunu soruyordu...Annesi ağlamaklı ayran içirmeye çalışıyor, Eylül bayılıp bayılıp gidiyordu...
Dayanamadılar...Annesi ağlamaya başlamıştı..Kadın korkusundan eşine kızımız canına kıymış diyemiyordu...Artık götürelim biyerlere, baksınlar demeye başladı...Babası yarı uykulu arabaya indi..Ardından demirliklere tutunarak Eylül indi...
Yol boyunca ağrıyan başıyla savaştı Eylül...Aklına sevgilisi geldikçe ağlıyordu...
Acilde biyere yatırdılar...Uykusu vardı..Başı ağrıyordu..Midesi deliniyor gibiydi artık...Karışık bir beden sancısıyla kalmıştı...Hastabakıcı tekerlekli bir sandalye getirdi...Çok üşümüştü...Çok ıslaktı vücudu...Dayanılacak gibi değildi...Muayeneden geçti önce...Herkes sakindi...Bir türlü müdahale etmiyorlardı..Sinirleri çok bozulmuştu...
10 tane içtim dedi önce...Sonra aklına 20 olduğu geldi...
Bir hemşire kolundan kan aldı...Serum takıldı...İğne yapıldı...Birisi burnundan hortum taktı...Bir diğer kollarını tutmaya başladı...Bir diğeri başında yut diye bağırıyordu...O ise artık kurtulmaktan ziyade ağır bir ruh savaşı vermeye başlamıştı...
Hortumu yuttu..İlaçlar temizlendi...Rahatladı..Başının ağrısı geçti...
Sürekli ağlıyordu koridorlarda...
Kurtulmuştu...
İnsanlar ona tuhaf tuhaf bakıyordu...
Babası, annesi başında sorgular gözlerle onun uyuyuşunu seyrediyorlardı...
O ise rüyasında sevgilisini görüyordu...Kocaman kolları bedenine sarılmıştı...
Dışlanmışlığın acısı onu intihar ettirmişti...Sevgilisi, "ben senin yanındayken, hep senleyken neden yaptın bunu, neden kıymaya kalktın ikimize" diyordu..Oysa sadece annesini düşünüyordu...Onunla hiç konuşmamıştı haftalardı...Yaptığı hatayı affedemiyordu...Dışlamışlardı onu içlerinden...O ise artık çıkmaza girdiğini hissedip, istenmediğini düşünüp bu yolu seçmişti...
Sonra aslında bunun çıkış olamayacağını, aslında bunun sadece kaçış olduğunu anlamıştı...Tabiki çektiği acılar ve vücudunda kalan hasarlarla....Ruhu ise asla unutamayacağı bir acıyı çekmişti...Ruhu artık hasarlıydı...Ve belkide bunu ömrü boyunca her hatırladığında gözleri dolacaktı...

"Kimse için gidilmez...Kimse için ölüm seçimi yapılmazmış...
Vefa yoksa, gücün yoksa dur...Biraz dinlen yalnızca...
Asla ölmeye gitme...Yaşayan biri anlatıyor bunu..Ölmek hiç kolay değil...
Yaşamaksa, zorluklara rağmen çok güzel..."


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder