Dikkat! Bu sayfadaki tüm girdiler turkcell ve isbankası aracılığı ile şahsıma sağlanmış e-imza ile korunmaktadır.

Beni koruyun!

Beni Koruyun

29 Ocak 2011 Cumartesi

Akşam Hatırası - Sanat Aşkına!

Bu akşamın bombası, biz bize yazışırken ortaya çıkan sanat eseri. Kırmızı resimli olan bendeniz oluyorum, diğeride can arkadaşım.
Sadece bir duvar sözüyle başlayan ve şair olmamıza neden olan o sözler. Hikaye gibi, sanat eseri gibi.
Harikayız evet :)

Orjinal metni veriyimde çalmak isteyen resim aşırmasın :)

Duvara yazılmış metin: aşk filmlerde güzel,romanlarda güzel,şiirlerde güzel,gerçeğe pek uymuyor uyduramıyoruz...(a.Ş)

Ben: Sen kurgularıma oturttuğum adam, yağmurlu ve fırtınalı havalarda camdan baktığımda hep biyerlerde sinip sigara içermişsin gibi, ansızın şiir okurmuşsun gibi, enteresan güney batılı bir gitar sesi gibi...

Alicim: her sigarayı çekişinde dumanıyla yalnızlığı boğar gibi,sessizliğini biriktirip hiç susmayanların suratına çarpmayı kafasında kurar gibi,sevdiği bir şarkıyı söylerken ıssız bir sokakta kaybolur gibi,yaşadığı günler için duvara çentik atıp kaç kere öldüğünü sayar gibi...

Ben: Birazdan aşkı bulacak gibi yaşar, bulduğundan kavrulur gider akşam sıcağında, döner durur beyaz sabun kokan çarşaflarda gam ve ter içinde...Köşebaşlarında sayar korkuyu, yalnızlığı ve müphem geleceği...

Alicim: o da kaçmak isterdi ölümden ,sevmek isterdi yaşamayı delicesine,ama hep kaçışı yaşamdan ölümeydi,ne gerek bilmiyordu bilmiyordu bu tersliği düzeltmeye...

Ben: Öğrenmek istedi sabahları güneşle uyanmayı, hep alacakaranlıktı sebebi, sustu, söylemedi... Her mutluluğun şimdi sahte olduğunu öğrendi sahibi tarafından yazılmış bir tiyatro sahnesinde oynanan bir oyun gibi. Polyannasını gömdü soğuk sulara ve hiç oynanmamış bir adamı oynadı. Mutlu ve mutsuz, sıcak ve soğuk, kararlı ve kararsız.

Alicim: uyu çocuk uyuydu en sevdiği ses,çünkü rüyalarıydı yarım dünyasını tamamlayan,uçurumlar korkutmasın,korkutmasın insanlar,vur,kır,dök,parçala,say,söv,hepsi rüya,ama hazır ol uyanınca yarım bir dünya...

Ben: Başak tarlaları sürgününü veremeden, kiraz ağaçları çiçeğini açamadan, anne bebeğini doğuramadan kurumuş bir dünya... Yine de hep aynı hikaye, insan yıkardı dünyasını ona göre... Hayal etti sevdiğini başak tarlalarında, kiraz ağaçlarının diplerinde, bir bebeği şefkatle gömerken göğsüne.

Alicim: bazen mutlu bir çift gördüğünde,resmini çeker onların saklardı zihninde,kalınca yalnızlıkla baş başa,sererdi o resmi gözlerinin önüne,kazırdı erkeğin yüzünü resimden,yapıştırırdı kendi yüzünü o resime,kadın yüzünü kazımaya korkardı,yenik düşerdi başsız kalacak o gövde hissine,kadının resmi kalırdı ve işte öyle, başkasının mutluluklarından pay biçerdi kendine...

Ben: Ve sonunda anladı mutsuzluğunu. Hayallerini bir yana, mutsuzluklarını öbür yana fırlattı. Özgürleştirdi ruhunu, temiz bir "ohh" çekti. Yine de hayalini kurduğu "el ele fotografları" nı atmaya kıyamadı. Çekmecelere kilitledi hayatını. Tuttu ...fakir bir kızın elinden gitti.

O günden beri sormadı kendine geçmişini ve özlemlerini.

Sustu.

2 yorum:

  1. kumrall sende ne cevherler varmış söylemiyorsun da hiç :D böyle facebook sayesinde mi haberimiz olacaktı :P diğer arkadaşa da saygılar, ikiniz okunası bambaşka bişey çıkarmışsınız cidden ortaya :)

    YanıtlaSil
  2. Teşekkürler tubacım :) Arada çıkıyo işte, böyle zamansız olunca daha güzel oluyo :)

    YanıtlaSil