Dikkat! Bu sayfadaki tüm girdiler turkcell ve isbankası aracılığı ile şahsıma sağlanmış e-imza ile korunmaktadır.

Beni koruyun!

Beni Koruyun

24 Haziran 2011 Cuma

Hayattaki Boşver'ler

Genelde bu saatlerde yazı yazdığımda sabah bir ton yorum buluyorum panelde. Manyağın biri bana uzun uzun kayıyor. En güzellerini seçip size sunuyorum. Sizde okuyup bizimle övünüyorsunuz falan.. O bana kayan adamla acayip iyi ilişkiler içindeyiz. Ben ona "asrın sapığı" ismini koydum, oda kendisine muhtemelen cihad neferi diyordur.
Neyse konumuz bu değil.
Aslında konumuz falan yok. Hava çok güzel bu akşam. Sanki yıldızlar ayağının ucuna dökülüverecekmiş gibi duruyor gökyüzünde. Hani böyle masallarda anlatırlar ya, o biçim yani.
Böyle gecelerde hatırlanacak çok sağlam hatıralarım olmasına rağmen onları hatırlamak istemiyorum. Kötüleri hatırlayalım. Mesela bir gece kırıp döküp dağ evine, kız arkadaşımın yanına kaçmıştım. Enteresandı. O gecede böyle müthiş bir manzara duruyordu karşımda. Kolumu çenemin altına alıp, masanın üzrindeki kahve fincanını dürtüyordum kaşıkla, hıncımı kaşıktan alır gibi. Altı yemyeşil ağaçlarla dolu olan balkonda uzakta kalmış küçük şehrin ışıklarını izlemiştik. O bana, "-Boşver" demişti. O an, "Neye veya kime boşvermemi istiyor acaba" diye düşünmüştüm. Boşvermek nasıl birşeydi? Kim boşverirdi? Neleri boşverebilirdik? Öyle herşey boşverilebilir miydi acaba? Zaman ilerledikçe boşverilebileceğini farkettim. Çamaşır asmak, temizlik yapmak, mutfağı çamaşır sularıyla beyazlatmak, bastıra bastıra evi süpürmek bir boşverme şeklidir benim için. Önemli birini boşvereceksem temizlik yapmaya başlarım. Ama öyle oturmuş küçük bir harita gibi kalan şehri izlerken boşveremem mesela.
Küçük insanlar ise boşverme alanıma girmez.Onlar zaten boşolmuşlardır.

Hayatım boyunca düzenli bir adet ilişki kurabildiğimi farkettim mesela. Bir gece hiç unutmuyorum (o zaman tatildeydik) kumların üzerine serilmiş gökyüzünü izliyorduk. Aklımda hayatın ne kadar boş olduğu vardı. Boş işte. Anlamsız. Hayatın boyunca birilerini mutlu eder durursun. Birileri sana öğütler verir. Birileri seni çirkince karalar falan. Neden? Sende bilmezsin. Kimseyi kaybetmek istemediğinden başta çok ağır gelir. Zaman ilerledikçe hayatında sadece ailenin önemli olduğunu, birtek onların kaybedilmemesi gerektiğini anlarsın. Sonra yeni bir ailen olur. Bir koca, bir çocuk, belki iki veya üç. Olur. Zaman devam ettikçe yeni şeyler olur. Ailen değişir mi? Hep bunu merak ederim. Kalbi ikiye bölünmez mi insanın? Kimse sana neden aile reisinin ailesine -ne yaparlarsa yapsınlar- saygı duyman gerektiğini açıklayamaz. Öyle gelmiştir, öyle gidecektir. 
Sonra giyimine karışır insanlar "göğsünü bağrını açma" derler. Neden dersin? Kaide böyledir der öteki. Erkeklerin göğsünün azıcık açık olmasından neden bu kadar etkilendiğini anlatamaz kimse. Bunu erkekler bile açıklayamaz sana. Öyledir işte. Erkek yapar, yapmalıdır. Yapmazsa yaşayamazmış gibi..
O gece kumlara uzanmış gökyüzünün gülümseten ve huzur veren renklerini izlerken sordum ona. "Beni nasıl seviyorsun?" dedim. Başını yüzüme çevirip baktı biraz, sonra "Hani arabadan inerken ayağını burkmuştun" dedi. Başımla onayladım. "İşte o gün anladım seni sevdiğimi, çünkü sen kardeşim kadar önemliydin. Ayağın burkulmuştu. Canın yanmıştı ve belli etmesende biraz sızlanmıştın. O an sen benim için önemliydin çünkü senin canın acıyınca benimkide acıdı" diye noktaladı. O gün canan kelimesinin anlamını anladım.
Mutlu olamamış ruhlar var çevremde. Mutlu olamadıkları için durmadan acı çektirmeye çalışan, acı çekmekten haz alan insanlar onlar. Bildikleri ve sahip oldukları tek şey o. Bazen internetteki sosyal paylaşım ağlarında dolaşırken acı çeken ruhları görüp onlara acıyorum. Düşünsenize, hepimiz görüyoruz, aşka düzülen methiyeler, aşk için olunan körlükler var. Aşkla doğmuş bir halleri var. İnsan yıldızları izlerken aşk mı düşünür yalnızca...? Mesela iktidar düşünmez mi? Hayal kurmaz mı? Gelecek planları yapmaz mı? Yada derin derin nefes alıp ohhh be! demezmi?
Neden insanoğlu aşk için ölmeye hazırda, aşk için ölmek lazım geldiğinde kaçar olmuş?
Bu akşam kelimeler kifayetsiz çünkü yıllardır dönüp durduğum noktalardan birindeyim.  Bu ara çok fazla kitap okuyorum. Bu yüzden kafam karışık. Bütün gece baş ağrısıyla cebelleşip kendimi terasa atana kadar da herşeye sinirlendim. Yıldızların bir anlamı var. Beni, hepimizi izlediklerini, sabrımızı denediklerini biliyorum. İsyan etmeyeceğim. 

Keşke şu hayatta tek derdim iki kişilik ilişkiler olsaydı. Bazen düşünüyorumda, iyiki başka dertlerim, hastalıklarım var. Yaradan beni unutmuyor. "Çek kızım" diyor. "Çek ki sabırlı ol, ileride tökezleme"
Haklı belki de. İleride tökezlemek var işin ucunda.
Bu yüzden bugünü de mutsuzluk ve mutluluğun arasında bir bağlam oluşturmaya çalışırken tükettim.

Not: Küfürler içten içe iade ediliyor. Ben aptal değilim, karşımdaki bir öküz bile olsa onunla aynı seviyeye inmem.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder