Dikkat! Bu sayfadaki tüm girdiler turkcell ve isbankası aracılığı ile şahsıma sağlanmış e-imza ile korunmaktadır.

Beni koruyun!

Beni Koruyun

9 Ağustos 2010 Pazartesi

Hayat sana teşekkür ederim


Ne söylenebilir bilmiyorum. Yada ne anlatsam... Onuda bilmiyorum.
Bu sefer saçımı bildiğin siyaha boyattım. Sanki acımı saçımdan çıkarıyorum...
Yaniii...Pek bir alternatifim yok, o acının bir şekilde çıkması lazım, öyle veya böyle. Daha alkole zırnık dokunmadım, bu benim için oldukça önemli bir gelişme. Sanki biryerlerim et kesti böyle, hissetmiyorum, düşünmüyorum, konuşmuyorum. Hiç, ama hiç bişey yapmıyorum. İşe gidiyorum, eve gelip uyuyorum. Annemi özlemişim gözümün önünde, onu daha çok seviyorum... Falan filan.. Bildiğin saman modu yani.
Her egsoz sesine, her mavi gözlü adama takılıp kalıyorum kaç günden beri. Bana kızıyor herkes. Belli etmememe en çokta, ama yapamıyorum, mutsuz görünmeyi bir türlü gözüm kesmiyor. Sanki ben doğal davranırsam, yani içimi dışıma çıkarır, mutsuz görünürsem, birileri karşıma geçer oh çeker gibi geliyor. Biliyorum biliyorum, normal bir duygu değil bu.
Kendime tedavi aramıyorum bu sefer. Ne zaman tedavi arasam, yanlış insanlarda buluyorum çünkü. Durup dinleniyorum bu sefer, dalga geçiyorum, savunmuyorum kendimi. Öyle oturuyorum büromda süslü püslü bir restoratör olarak akşama kadar. Ak parti hükümdarlığının hemen karşı girişinde, projeleri didikliyoruz. Bahtıma bir memur çocuk çıkarmı diye dalga geçiyoruz ablalarla. Aslında içten içe bahtımda bişey çıkmasında bir süre kafamı dinleyeyim diye dua ediyorum. Ama çıkarsada bu kapımı kapatmadım. Kararlıyım. Yeniden sevip, yeniden, kaybettiğim heyecanlarımı bulacağım. Kararlıyım.
Ve bana, sadece kararlı olmak yeter. Yıllardır yapamadığımı yapmak için yalnızca...
Yaraları zaman saramayacak nasıl olsa, eskisi gibi küllenmeyecek, belki daha da azıtacak takıntılarım, ama yinede ben, yine aynı ben olarak kalacağım. Gülen, kıkırdayan, bazen hüzünlenen, genelde akşamları çakırkeyif olup öylece susan... Şimdi içince yapamadıklarımı yapmamı yadırgamıyorum aslında. Birşeyler mutlaka durulmalıydı. Buda öyşe birşey olsa gerek...
Aramadığım, çağrılarını yanıtlamadığım dostlarım eminim bana ateş püskürüyorlardır şimdi. Ama yapamıyorum işte, ötesi yok bunun. Hayatımda ilk kez bu kadar kıpırtısız kalabilmeyi beceriyorum ben. Bu dinginlik yaralarıma çok iyi geliyor. Bunun tanımı yok, hiçte olmayacak biliyorum. Şu evrede kırdıklarımı tamir etmek zorunda kalmak çok zor olacak. Sonradan çok üzüleceğim ama, insan kendini ifade edemeyipte nasıl susar, nasıl kimseyle konuşamaz, anlatamaz, açıklayamaz bunu çok iyi biliyorum.
Artık hiç birşeyin tek nedeni ayrılık acısı değil. Herşeyin açıklaması sadece yorgunluk. Ve yorgunluğum bana çok ağır geliyor. Bu yorgunluğun tek nedeni o adamda değil. Nelerin nelerin yükü var omuzumda bilemezsin... Her hayalimi gömdüm. Gelinlikler, davullu zurnalı düğünler, çok sevilen, beni çok sevecek sevgililer... Hepsi, tek tek, toprağın altında can çekişiyorlar.
İş, okul, para üçgenim ne kadar işime yarar bilmiyorum. Yararsa iyi olurmu, onuda bilmiyorum.
Özür dilerim. Böyle olsun istememiştim. Sadece mutlu olabilmekti amacım.
Biraz daha vakti var... Biraz daha.
Hayata asla eskisi gibi geri dönemeyeceğim kesin artık. Bir kol yüzlerce kez aynı yerden kırılınca iflah olmuyor. Üzgünüm...

2 yorum:

  1. Bu sıcakta iş....Aman ben almayayım :)

    YanıtlaSil
  2. blogundaki müzik yüzünden insanın okudukları zor anlaşılıyor...

    asıl konuya gelince, hepsi geçer gider...
    severmisin bilmem ama al bu sana gelsin : http://ff.im/pAPXn

    YanıtlaSil