Dikkat! Bu sayfadaki tüm girdiler turkcell ve isbankası aracılığı ile şahsıma sağlanmış e-imza ile korunmaktadır.

Beni koruyun!

Beni Koruyun

14 Haziran 2010 Pazartesi

Mezun oldum, gel(ebil)dim! mi acaba?



Hepsi bitti. Yani kepimi attım, balomada gittim. Hepsi tamam.
Geriye kalan 7 verilmemiş dersi saymazsak tabiiki :)
Daha ilçe sınırlarına girdiğim andan itibaren içime oturan elbise krizimi atlatmam çok uzun sürmedi. Kendi kendime devamlı, sanırım en kokoş ben oluyorum diye söyleniyordum ama balo salonuna girdiğim andan itibaren, bir yığın kokoş olduğuna çok sevindim. Gerçi elbisesi en çok parlayan bendim sanırım. Ama o elbiseden çok çektim. Fermuarını 3 kişi kapatabildik.
Allah'ım o ne çok partnerli bir geceydi öyle. En yakın kankalarımdan tut, düşmanlarıma kadar herkesin kolunda en az 1.80 yakışıklı beyler, ben ve bir kaç hatunla beraber saplar takımıydık. Allah kahretsin kısaca... Faruk bilmemkimin özel tasarımı, 2 renge sahip ve benim siyahını, beni zayıf göstersin diye aldığım elbisemi, truva atının muhteşem prensesi helenin saç modeli, parıl parıl bir makyaj, 7 cme varan topuklardan sonra 1.80 olan boyumla beni her gören "Oooowww" dedi. E tabi gariplerim alışık değillerki. Hayatlarında ilk kez beni öyle gördükleri için şaşırdılar. Ama bu benim sap olduğum gerçeğini değiştiremedi ne yazıkki. Sevgilim eğlenmem gerektiğini, kendisini düşünmemem gerektiğini belirtti. Ahahaha! Bak yaaa!!
Acayip dans ettik diyebilirim. O dereceki, gece sonunda ne saç kalmıştı, ne makyaj, ne elbise, nede beyin. Önce 25 metrekareyi geçmeyen restoranda dans etmeye çalıştık, sonrada bahçeye yayıldık. Baştan pop falan çalıyorlardı sonra tam benim kafa güzel olmaya yakındı sanırım, çiftetelliden girildi, ankara havasından çıkıldı, horondan girildi, roman havasından çıkıldı. Ayakkabıları fırlatıp ayağımızı toprağa bastık. En son o kadar ablamın düğününde döktürmüştüm herhalde. 3 biranın sonunda acayip bir durumdaydım. Devamlı oynuyordum. Bir ara okulumuzun artist kızı, bir arkadaşla beni tutup lavaboya götürdüğünde, kapı kollarını bulamayacak durumdaydım. Bize mukayyet olmaya çalışıyordu ama biz gırtlağımız yırtılana kadar gülüyorduk. Masada daha önce hiç muhabbetim olmayan ama içkinin tesirinden dolayı kanka, hatta asılma moduna kadar geldiğimiz bir çocuk, bana tatlı yedirmeye çalıştı. Bende masada ne kadar rakı bulduysam mideye indirdim. Önce okul başkanının rakısını içtim, arkadan o çocuğun rakısını. Sevgili arkadaşım Y, hiç sarhoş olmamasına rağmen hem sevgilisini, hem beni topladı. İkimizde sahoştuk, hatta sevgilisi benden daha az içki içmişti. O çocuk bana asılırken ben sadece kahkaha atıyordum. A-a! Benim bahçekapısı nerede? Boyu posu devrilesice, teneşirlere gelesice diyordum 5 dakikada bir. Ben bahçekapısı dedikçe, Y ve sevgilisi M sürekli güldüler.
Çocuk sandalyemi yamacına çekmeye çalıştıkçada güldüm. Garibim 90 küsür kiloyu acaba nereye çekmeye çalışıyordu? Tatlıyı sürekli, "bidenem sende ye" diyerek ağzıma tıkmaya çalışıyordu. Bir bayan arkadaş M.Ç, rakı şişesinden tatmaya çalışıp, 1 bardağa yakın sek rakıyı içtikten sonra ve hemen ardından oracığa yıkıldığı için, o kısımda artık altıma işemek üzereydim. İçmeyi bilmeyenlerle içmek daha bir zevkliydi sanki ya :)
Benimki tamamen sarhoş olmak istemekle alakalıydı. Ben karıştıra karıştıra neler içtim sarhoş olmadım. Beni yıkan tek durum, bi şişe şarabı 2 saatte içmek ve 8 shot tekila. Başka durumlarda tam olarak olmuyorum ben. Yan masada öğretmenlerimiz oturuyordu ve bizim masaya çok güldüklerinden adım gibi eminim. O bidenem furyasıda, sevgili arkadaşım Y'nin çocuğu kenara çekip, "O kız sahipli, hani sevgilisini tanımasam..." diye başlayan cümlesi ile son buldu. Çocuk yanımdaki sandalyeyi tek edip daha beter içmeye devam etti. Çıkıştan sonrasını bilmiyorum ama çok merak ettiğim kesin.
Taksiye kadar yürümek zorunda kaldığım 200 metrelik mesafeyi Y'nin sevgilisi ve benim arama girmesiyle gerçekleşti. Bizi resmen o topladı. Yazık kıza ya :) Beni yurda bıraktılar. Bizim yurt bekçisi cadalozun "uykumu böldünüz" feryatları arasında Y'nin boş odasına çıktım.
Bunların katının ışıkları pek yanmıyormuş. Normalde insan görünce yanan lambalardan, saat 3.00, ben abiye elbise ve çıplak ayaklarlayım, elimde sürüyle anahtarlığın içinde tek bir anahtar olan şeyin içinden o sap anahtarı bulmaya çalışıyordum, lambalar yanmıyordu ve ben o kafayla korku filmi yaratıyordum. Uzun koridorun sonunda terasa açılan o kapı, kapıdaki ay ışığı falan derken, şimdi o zifiri karanlıkta bişiy beni tutup bopucak, allahım alkollüyüm, allahım günahkarım ben diyerek kafamda bir ampul yanmasını bekliyordum. Yandı sonra. Aklıma odanın çarprazındaki çamaşırhanenin ışığını yakmak geldi. Oda başka zaman yanmaz normalde. Yandı evet! Hiç o kadar mutlu olmamıştım lan ben :) Sonra ah-ha! aslında evet sarhoşluğu kendim yarattığımı farkettim. Bir uyuşukluk dışında bütün görüntüler yerine oturdu. Odanın kapısını açmamla arkama bakmadan içeri daldım. Derin bir oh çektikten sonra elbisemi çıkarmaya odaklandım. Tabi çıkarana kadar odanın içinde 4 tur attım diyebilirim. Fermuarı açmam çekmesi gibi, hiç kolay olmadı. Duş alıp uyudum ve baş ağrımla başbaşa bıraktım kendimi....
Hayatım boyunca en hüzünlendiğim ve en mutlu olduğum geceyi aynı andan yaşadım. Bahçekapım olsada beni oynatmasa keşke dediğimi hatırlıyorum. Kendime içmemeye dair söz vermiş olmama rağmen, yinede köpek gibi içmiş olmamı buna bağlıyorum. Tam tadında ve kararında kaldı ama. Mezuniyet yemeğide böyle olur bizde işte. Kiminle takılacağını bilirsen herşey yolunda gider. :) Eğlenirsinde, coşarsında, geberirsinde... Aklımdaki en hüzünlü tablo, kış güneşi çalarken, salatayı deşmemdi. Sağa sola bakmadan hemde... Zaten bakıncada vıcık vıcık birsürü çift görüyordum. Aklımdaki en kıkırdak tabloda çocuğun bana tatlı yedirişiydi. Bidenem... güzel bir sözcük, üstelik şiveli söylenirse...
Bahçekapımdan kalan şey ise, sessizlik, yoğun bir sessizlik ve barışmamız. Dün barış ilan ettik. Mezuniyet videomun eline geçmemesini umuyorum... :)
İşte böyle... Kep törenimden pek bir detay yok. Çok sıcaktı ve ailemle geçirdim. İlçeye gittik geldik ailecek. Resim çektirdim stüdyoda, o kaldı elimde hemen hemen sadece. Güzel ve yoğun bir hafta geçirdik. Sınavlar ve törenler içeren eğlenceli bir haftaydı... Şimdi okulun bitirilme aşamalarına gireceğim. Önce staj yapılacak, ardından kalan dersler verilecek falan. Sonrada kısmetse bitecek.
Kumrall'ın okul macerası henüz bitmedi, devam edecek... Beni izlemeye devam edin canlarım...

6 yorum:

  1. Öğrenci değilmi aklı bir karış havadaydı zaten, aşk-meşk çalışmaktan dersler nanay belli oluyor..7 dersle mezun oldum mu diyorsunuz? OLMAMIŞSINIZ TABİİ.Gözüm görmesin minübüs arkasına zincirli takılmış tenekesi bira kutulusundan tembel öğrenci sizi. Ver öyle gel, TATİL MATİL YOK sana. Bütün yaz ders çalış da aklın başına geli'vesin gari.... :)

    YanıtlaSil
  2. Hiiiiiç öyle bi niyetim yok valla zapere. Bu yaz stajımı yapiiciiim. Önümüzdeki kış 7 dersi dağıtılmış halde alıp vericiiim :D harikayım ya! Öğrenci budur işte :)

    YanıtlaSil
  3. Günde 3 öğün kahvaltı yapmayana ben örenci demem kardeş :))

    YanıtlaSil
  4. Ohoooo ben aylarca makarnadan başka birşey yemediğim günleri hatırlıyorum :D

    YanıtlaSil
  5. Makarnacı n'olcak... :))

    YanıtlaSil
  6. Makarnacı n'olcak... :))

    YanıtlaSil