Dikkat! Bu sayfadaki tüm girdiler turkcell ve isbankası aracılığı ile şahsıma sağlanmış e-imza ile korunmaktadır.

Beni koruyun!

Beni Koruyun

17 Mart 2010 Çarşamba

Yüreğim onu çok sevdi


Bu girdimi girerken kimseyi aşkın özlü sözleriyle boğmayacağıma! söz veremiyorum. Çünkü duygusalım. Bu sefer lafı dolandırmayacağıma söz veriyorum sadece.

Bir insanı deli gibi sevdiğinize ne zaman karar verirsiniz biliyor musunuz? ; çok olmadık bir anda, çok olmadık bir yerde.

İki yerde onu çok sevdiğime karar verdim. Aynı günün iki ayrı noktasında.

Hiç unutmam, hiç unutamayacağımda zaten. Bir sabah öylece çıktım yurttan. O kadar doluydum ki anlatamam. Evde bin türlü sorun vardı. Kime dokunsam paramparça oluyordu. Uğursuzluğumun arkadaşlarımın bile hayatını mahfettiğini düşünmeye başlamıştım. Birisini sevdiğime inandırmıştım kendimi. Onun için çırpınıyordum. Hiç sevmediğimi bildiğim halde ve sevdiğimi inadına düşünerek... Hiç birşey iyiye gitmiyordu o yönde de. Annem hergün ağlıyordu telefonda, babam çok içiyormuş diye. Ablamın evliliği kötüydü, en sevdiğim kız arkadaşım aşk üçgeninin içinde kayboluyordu, onunda ailesi berbat durumdaydı. Herşey üst üste gelmişti ve herşey daha da kötüye gidiyordu.

Her Allah'ın günü yapmaya çalıştığım şeyi yapmaya çalıştım tekrar. Küçük sorunlar yaşıyorum, herşey daha güzel olacak, bunların hepsi geçecek. Hiç unutmuyorum. Her gün dirayetle söylediğim bu sözler o gün hıçkırıklarımla boğuluyordu. Gücümün son noktasındaydım. Ölecek gibi hissediyordum. Sanki birden ağır bir hastalık çıkacak ve beni alıp götürecekti.

O sabah o gözleri hatırladım. Ben hayatımda daha derin bakan başka bir göz görmemiştim. Sanki annemin karnından sıyrılırken görmüştüm o gözleri, beynime öyle bir kazınmıştı ki, sanki son 4 senem değilde, bütün hayatım o mavi-yeşil gözlerle geçmişti. O olsaydı bana asla zarar vermek istemezdi diğerleri gibi. Kolunun altına aldığı gibi götürürdü memnun olacağım, sakin kalacağım ve huzur bulacağım biryere. Mutlu olurdum. En azından aşk yönünden huzur bulurdum. Ama olmayacaktı. O yoktu, gelmeyecekti ve ben her zamanki gibi hep yalnızdım, öyle kalacaktım.

Bunların arasında ağladım, ağladım, açılamadım. Daha çok ağlamam lazımdı ama insanlar beni deli sanmaya başlamışlardı.

O gece yattığımda çok geçmeden bir rüya gördüm. Onun öldüğünü, gömüldüğünü falan...Cenazesini izliyordum sevdiğim adamın. Bağırıyordum ama kimse sesimi duymuyordu. Hayatımda içime öyle bir ateş düştüğünü hatırlamıyorum. Uyandığımda saatin o kadarda geç olmadığını ve yeni yattığımı farkettim. Gittim su içtim, aynada kendime baktım. Alnım şişmişti. Acaba kafamı nereye vurdum rüyanın hırsına, diye düşündüm. O gece uyuyamadım. Bir kaç saatlik uykuyla sabaha kadar döndüm durdum.

Aslında konuşuyorduk ama sadece arkadaştık! Ah ne güzel... Onunda acısı vardı içimde. Kendimi tutuyordum. Onun benimle işi olamazdı zaten. Bir hata kaçıncıya yapılabilirki düşün! Biz kaç kere ayrıldık kaç kere barıştık. Tekrar mı? Asla diyordu ve bende öyle umuyordum. Yine ailem karşı çıkacaktı nasıl olsa. Tekrar uğraşmaya hiç niyetim yoktu. Ah annem! dedim içimden. Biraz daha anlayabilirdin kızını. Bir bilseydi beni soktuğu durumu, hak verirdi belki ama, yok yok hak vermezdi, daha doğrusu veremezdi. Neden? Çünkü, annem çekiyordu, güya bizimde çekmemizi istemiyordu. Ama asıl kızları çekiyordu çileyi. Annelerine uygun damat arayışı içinde paranoyak tipler olmuşlardı. Çooook uzun zaman anneme uygun, hacı hoca bi tip aradım ama bulamadım. (Ekstra olarak, evi olacak, arabası olacak, en az 2 bin lira maaşı olacak, yada siktiret sen onu bunu, içkisi, kumarı, sigarası, karısı-kızı olmayacak, ama beş kuruşu olmasada olur. Birde ablamın şartını ilava edeceksin, çooook yakışıklı olacak.) Bunların topluca olduğu bir adam yoktu. En az bir iki özellik aradım, ııh çıkmadı. Hadi dedim çok zengin olsun, onuda buldum, adam karı köylü çıktı, bir dediğimi iki etmedi diye sıkıldım. Ulan erkek dediğin biraz maço olur be. Ne yapayım yanımda karı gibi bi adamı?

Benimkinde benim sevdiğim herşey vardı ama içki içiyor diye istemediler. O da içkiyi bıraktığında çok geç olmuştu ne yazık ki.

Neyse ki ben o 24 saatlik zaman dilimi içinde onu ilk kez çok özlediğimi ve çok sevdiğimi hatırladım. Bundan 2 ay kadar önceydi bu olanlar. Aslında tekrar barışmamız bile bi faciaydı. Düşünsene, bütün ailem üstüme çöktü. Arayan arayana, çemkiren çemkirene... Bu sefer sallayıp laf anlatmak yerine suratlarına telefonu kapatıp numaralarını engellemeye başladım.

Bir haftasonu oda arkadaşımla bize gittik. Bu fettan karı nasıl etti eyledi ablamı sevgilim konusunda onca yıl sonra ikna etti. Konuşmaların detayını dinlemek bile istemedim. Ablam sonunda kabul etti. Biraz süründürmeye ant içti ama yinede onun gülümseyen onayını görünce nasıl bir mutluluk hissettiğimi bilemezsin. Ablam onaylamışsa annemde onaylar. Babamı hesaba katmıyorum o onay işlerine karışmaz. Adam, bizim kocalarımızla mutluluğumuzdan çok, içki şişeleri ve lig tv'nin mutluluğuyla ilgileniyor. Zaten bende onu pek sallamıyorum.

Birini sevmek için çok uğraştı yüreğim, ki ben kimseyi sevmem kolay kolay. Kimseye kolay kolay da alışmam öyle, bu adamı sevdi benim yüreğim. Her şeyini benimsedi. Yanında fiti fiti, zevcesi gibi takılmayı, hanım hanımcık durmayı çok sevdi. Hayat bu ya, yinede biz bir daha ayrılmamaya söz verdik. Bütün zorlukları aşmayada... Ama dedim ya, hayat bu. Artık benim kalbim mutluluğu sevdiği gibi, acıya göğüs germeyi de öğrendi.

Konunun ana teması, kişiye verdiği ders nedir bilmiyorum, anlam çıkaramadıysan anlamaya çalışma boşver. İçimden geldi yazdım. Sevdiceğimin resmi karşımda durunca, duygularım sürekli dürtledi bu gün beni :)

Sevgiler canım...Kendine iyi bak!

2 yorum:

  1. unutmak bazen zor bazen kolaydır..
    ama çoğu zaman en iyisidir...

    YanıtlaSil
  2. Ben savaşmayı seçenlerdenim, sonu ne olursa, nasıl olursa olsun deniyorum...

    YanıtlaSil