Dikkat! Bu sayfadaki tüm girdiler turkcell ve isbankası aracılığı ile şahsıma sağlanmış e-imza ile korunmaktadır.

Beni koruyun!

Beni Koruyun

22 Haziran 2009 Pazartesi

Aşkın tedavisi yok!


Bir aşk hikayesi yazılmış biryerlerde....

Biz aşka saygısı olan bir familyadan geliyoruz. Her daim aşk, her zaman aşk, ölümüne aşk aşk aşk.
Bir yerde aşk varsa, bir yerde özgürlük varsa, bir yerde kafa tutma varsa biz tak ordayız. Sezen ablanın bir şarkısı, "uzak diyarlarda evli barklı, mutluluk en çok onun hakkı" demiş. Bizim ailenin kaderi, aileye boyun eğmek, gerektiğinde aile için aşkı ters yüz etmekten geçer. Kafamıza aşk gider, sevgi, sevgili gider, aile kalır kalıbı iyice yerleştirilmiş. Biz bu yüzden nice sevgilileri sildik, ezdik. Zaten cesaret göstermek gibi bir alternatif maalesef yoktu. Evlatlıktan reddedilmeyi, yıllarca annenle babanla görüşmemeyi göz önüne alıyor, sindirebiliyorsan, naha aşk orda gidebilirsin. Her boku yemeye müsaittimde bunu yemeye değildim. İçim acıya acıya bıraktım çok sevdiğim adamı. Ayıldım bayıldım, acılar içinde kıvrandım olmadı. Geri dönüşüm yoktu.
Onaylayabildikleri birini bulduğumda ise çok aşık olamadım. İllaki belaya varacaksın. Hedefte bu sonuçta.
Hayal dünyasında yaşamamalı dedim. Alıştırıyordum tam kendimi. Bela fırladı geldi yamacıma. Uzun süre kafam allak bullak oldu.
Bazen gece sıkılıyorum. İçmekten vazgeçmediğim kahvemi, son dalı kalmış sigaramı, beyaz geceliğimide alıp terasa çıkıyorum. bacaklarımı 3. kattan aşağı sallandırıp şehir manzarasının gece yarısı ışıklarını izlerken kendime hayret ediyorum. O an yasak koyulan aşk köşebaşından dönse 3. kattan zıplarım üzerine. Öyle bir cesaret geçiyor içimden. Ama imkansızlıklarla dolu o köşebaşı, o aşk, ne o saatte gelebilir oluyor ne ben gidebilir oluyorum. Terasta kalıyor aşk.
Tamda bu yüzden bir dönem aileme nefret beslediğimi hatırlıyorum. Yeni anladım belkide benim için büyük bir iyilik yaptıklarını. Belkide sondaki gidişleri, can acılarını bildiklerinden...Tamda bu yüzden evet...
Birini tanıdım yakınlarda. Uzak diyarlarda evli barklı birini.
"Kadın bulunduğu şehirden yüzlerce kilometre uzağa tatile gider. Orada barmenlik yapan birine tutkuncasına aşık olur. Yaz aşkının devam ettiği görülmemiş bir vukuatken, bununki sanki sonsuza dek sürecekmişçesine devam eder. Tatilden dönülür, bir süre görüşülür. Bu kadın uzaktaki sevdiğine elinden gelen yardımı yapar çünkü adamın maddi durumu iyi değildir. Bir gün kadın evlenme işini ailesine açmayı dener. Annesine anlatır durumu. Annesi reddeder. Ancak beni çiğnersin evlenmek için der. Kadın bunun ardından büyük bir çaresizliğe gömülür, çıkış bulamaz. Mecbur hisseder kendini terk etmeye. Ve bunu yapar. Adam bu ölesiye aşık olduğu kadının şehrine gider. Aşkı için herşeyi göze almıştır. Kadını kaçırmak ister. Kadın reddeder. Olay bir süre sonra soğur. Kadın iletişim araçlarını değiştirir. Sil baştan yapar ne kadarda zor olsa.
Adam belki bunun hırsıyla, belki Allah'ın lütfuyla işlerini düzeltir. Dükkan açar. İyi yerlere gelir.
Kadında bu arada evlenir. Bir kızı olur. Mutlu olduğunu zanneder. Evlendiği adamı ailesi çok sever ama o...O, o kadar aşık değildir. Tamamen mantığıyla hareket etmiştir.
Sonra, yıllar sonra tesadüf eseri karşılaşırlar."
Hikayenin geri kalanı ise, acı, hüzün, umutsuzluk. Çaresizlik yada. Yapılacak birşey yok çünkü.
Aşka saygısızlığın sonucu doğan daha büyük kargaşalar ve mutsuzluklar.
Şimdi ben bunları yazdım. Sen git ananı babanı ez demiyorum. Önce mantıklı düşün diyorum. İlerde halin ne olur onu hesapla diyorum. Eğer ortada haksızlıklar varsada boyun eğme diyorum.
Çünkü zamanı geri alamazsın. Çünkü son pişmanlıkların faidesi yok diyorum.
Ben yaptım çünkü yüzde 99 haklıydılar. Bunu da düşündüm. Şimdi pişmanmıyım? O kadarda değilim aslında...
Ama insanın içi yanıyor yinede. Aşkın tedavisi yok nede olsa.
Şehirler geçiyor, yollar geçiyor, aşklar geçiyor. İnsan eninde sonunda kendine kalıyor. Kendine kalıp takkesini koyuyor önüne ve nerede hata yaptığını düşünüyor. Bulabilene aşk olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder