Dikkat! Bu sayfadaki tüm girdiler turkcell ve isbankası aracılığı ile şahsıma sağlanmış e-imza ile korunmaktadır.

Beni koruyun!

Beni Koruyun

8 Eylül 2011 Perşembe

Yolun sonu

0 kişi izah etti
Hüzünleri isimlendiremezsiniz, istesenize yapamazsınız.
Günün birinde benim gibi biri olursanız eğer, yani, neyi nasıl yaşayacağınızı sapıtmışsanız, artık içinize atmaktan içiniz şişmişse haklısınız, hayat normalde anormal, gülmekten dişleriniz her çekilen resimde daimi görünmeye başlamışsa, sigarayı ve alkolü artırmışsanız, her insanın morali ve çaresi sizdeyse, mütemadiyen akıl vermekle geçiyorsa ömrünüz, bunları tek tek yaşamışsanız, buyurun bir kahve içelim, bendensiniz.
Bu şey beni boğuyor.
Bu güne dek bazı konularda başarısızdım, hayatımdaki insanları hüsrana uğrattığım gerçek. Hele ki ilişkiler konusunda berbat olduğum hepten bir gerçek.
Olayı sizinle paylaşmak istiyorum. En azından ne hissettiğimi anlatmak, belki bir parça rahatlamak... Çünkü burası benim için bir anı yumağı artık. İleride oturup okuyup anımsayacağım bir yer gibi. Önemli.
Hastaneye gideceğimden bahsetmiştim bir evvelki yazımda. Tıp fakültesine...
5 yıldır devam eden bir cilt hastalığım var. Gerçi gözle görünürde cildim çok sağlıklı. Gözle görünmeyen bazı bölgelerdede yaralar çıkıyor. Çiban gibi. Başta pek umursamadık. Ailedede var çünkü. Bir kaç tane çıkar geçer dedim. İlk olarak lisede üç beş tane hastane dolaştım, antibiyotikler bilmemneler. Geçmedi tabi. Sonra baktım olacak gibi değil, bütün vücuduma yayılıyor bu meret, geçen kasım onkolojiye gittim. Doktorum roaccuten verdi. Bilenler bilir. Deli bir ilaç. Çok ağır yan etkileri var. Neyse kullandım ettim, yine geçmedi. Hatta azıttı.
Bunun üzerine sıkılıp ilacı bıraktım. Komşu tıp fakültesine git dedi.
Neticede salı günü gittim.
Korkuyordum. Hani başıma ne geleceğini biliyor gibiydim. İçimden hep beni bunlar bir ilaçla savmaz, baya bir deşecekler, arayacaklar diye geçiyordu.
Annemlere, evdekilere hep söyledim, bana aşırı bunalımlı muamelesi yaptılar. Büyüttüğümü söylediler, dalga geçtiler falan.
Aç acına gittiğim hastanede bir buçuk saat sıramı bekledim. O koydu bir kere zaten. Hani ne diyecekler diye kara kara düşünüyorsun zaten, üzerine o gerilim li bekleme... Stajyer tıp öğrencileri muayene ediyor genelde. Öyle de oldu. Kız muayeneden sonra koridora aldı beni. Ardından bir prof girdi odaya, sonra beni çağırdılar. Odanın kapısından geçerken bindi üzerime bir yük. Profesör falan.. İnsan ürküyor haliyle. Neyse birde prof muayene etti. Bunlar kendi aralarında latince konuşuyorlar ama benim aklım kayıyor. Bir ufak kağıda bir şeyler karaladılar, prof bana seni bir kaç gün misafir edeceğiz dedi. Biyopsi sırası almasını falan söylüyor asistanına. Benim orda şaftım kaydı zaten. Hayatımda ilk defa başıma böyle bir şey geliyor. Ben dişimi bile çektirmiş insan değilim. Bir ayağımı burktum kaç saat ağladım hastane köşelerinde. Bu bana biyopsi diyor, hastanede yatacaksın diyor... Neyden şüpheleniyorsunuz diye bile soramadım. Odadan kaçmak istedim o an. Telefon numaramı bıraktım, dönecekler bana klinikte yer boşalınca. Bir kaç gün (artık allah bilir kaç gün) fare gibi arayacaklar içimde ne var ne yok.
Odadan sessizce çıktım. Suratımın buruştuğunu hissettim. Koridordan nasıl döndüm, merdivenlere nasıl yürüdüm o kısmı hatırlamıyorum. Sadece tenha biyere gidip hüngür hüngür ağlamak istiyordum o an. Hayır birşey olacağından da değil, içimden koptu geldi ya o ağlama ihtiyacı, onu orada akıtmak istedim. Annem peşimde olmasaydı tabii... Kadn panik oldu ne oldu ne oldu diye koşuyor peşimde. Mecburen geleni geri yuttum, kendimi tuttum, çabucak kestim ağlamayı. Kantine girip birşeyler yedik.

Şimdi ne olacak diye sorarsan bana... Bilmiyorum. Kanser falan çıkma ihtimali var işte. Hayır kafaya takmıyorum, gerçekten. Olacağı budur işte. Sen insanlar için uğraşırsın, didinirsin, gelecek hayal eder seversin, hiç biri seni sevmez aslında, kukla gibi oynarlar seninle ve olan sonunda sana olur. Bunu da atlatırım ben. Atlatır temiz bir sayfa açarım. Ha belkide basit bir alerjidir. Her ihtimal vardır ve gerçekten artık umurumda değil. Olayı incir reçeli gibi, hastalık-sevgili-ben sana yar olmam romantizmine çevirecek halim yok. Yıllardır bir ventoline bağımlı olmanın bile ne denli boktan olduğunu bilen ve duruma alışmış biriyim ben. Ha eğer ki ben o şartalan bahçekapısı yüzünden sağlığımdan olduysam sıçtım ağzına. Şehir, hatta ülke değiştirsin. Bu sefer katili olurum.

Şimdi arkama bakıyorum da, gerçekten ne kadar hızla aktı gitti. Mezun oldum, hasta oldum, aşık oldum, oldum da oldum. Hep aynı şeyi sordum kendime. Değdi mi bunca maskaralığa? Savaştığım insanlar değdi mi? Kendini bir bok sanan bir sevgili, üç beş .rospu yüzünden şu olanlara değdi mi acaba? Deymedi. Pişman değilim diyemeyeceğim artık. Biraz daha güçlü olabilir, insanların ne olduğunu, ileride nasıl g.t gibi ortada bırakılacağımı, sonra herkesin anlık yaşadığını farkedip bir takım şahsiyetsiz insanlar tarafından duygularımın sömürülmesine müsade etmeme ve başıma şuncacık bile olsa abuk sabuk şeylerin gelmesine değdi mi?
Deymedi.
Bundan sonrasını anlatayım.
İki seçenek var. Basit bir yanlış yiyecek alerjisi olabilir. Ya da ne bileyim basit bir yağ dengesizliği.
Ama o lanet olası biyopsiye girdiğim, o psikolojiyi çektiğimle kalırım.
Yada...
Kanser veya ona benzer ağır bir hastalık olabilir. Kemoterapi gibi uzun ve zor bir tedavi sürecine katlanmak zorunda kalabilirim. İyileşebilirim veya iyileşmeyebilirim. Yanımda hiç kimse kalmayabilir. Hatta ben herkese eyvallahı çekebilirim...
Deymedi.

Hiç kimse için, en iyi dostum için bile verdiğim bunca fedakarlık ve çaba bu kadar saçma sapan şeyler yaşamam için bahane olmadı. Şuan keyfine keyif çatıp aramayan, sözde kapris yapanlarada deymiyor. Sonradan bana orta yol bulmak içi n arayacak orta yollara açacak bir telefonum, cevap verecek herhangi bir iletişim adresim bile kalmayacak. 2 gündür düşünüyorum. Artık kimse için kendimi tüketmeyeceğim. İşte o kadar. Canı isteyen beni sevmez, canı isteyen aramaz sormaz. Umurumda değil. Artık bitti. Bu iş yolun sonudur.
Ve öğreneceksin bir gün dikenli telleri tutmayı
Kollarına kan bulaşabilir, ellerini acıdan hissetmeyebilirsin
Özgürlük varsa işin ucunda eline batan çivileri hissetmemeyi öğrenirsin
Ve bileceksin gitmenin ne kadar kolay, kalmanın ne kadar şiddetli ağrıdığını
Şimdi bir sonbahar yaprağı daha düştü
Ve ben hala kiraz mevsiminde!

2 Eylül 2011 Cuma

Öyle duralım biraz

2 kişi izah etti
İlk defa içim daralıyor. Cidden. Yıllardan beri anlık gözyaşları dışında birşey dökemedim, kusamadım. Bu çok garip bir duygu. Bazen kollarımdan ya da bacaklarımdan biri kasılıp uyuştuğunda veya karın boşluğuma bir sancı saplandığında hissediyorum etimi, organlarımı, beni yaşatan uzuvlarımı...
Onlara soracağımı hissediyorum, soracağımı, sorgulayacağımı hissediyorum. Sonra gerçek bir acı gelecek ve omuzlarıma oturacak. Hissedeceğimi biliyorum, şimdiden. Bu çok tuhaf.

Acaba senelerdir üniversite hastanelerinden bu yüzden mi çok korktum? Bunu öğreneceğim için miydi?
Diyebilirsin ki boşa sıkıntı seninki... Keşke gelip hissettiğimi hissedebilseydin.

Dönüp bakasım geliyor bazen. Son günlerde anneme sarılıp uyumak istiyorum nedensizce. Duvardaki mantar panoya astığım resimlere bakıyorum ve ne kadar sıradan ve sıkıntısız bir hayat gibi diyorum. Gülen suratlar sinsilesi... Birer birer sararıyorlar sigara dumanı yüzünden. Nedensizce bir yıl sonram karanlıklara gömülü gibi. Rüyalarım ya çok sıkıntılı, yada bomboş... Acıyı belimde, karnımda, bacaklarımda hissettikçe yok, bu normal değil diyorum. Aylarca düzenli olunan tedaviler boşa çıkıyor. Herşey boş aslına bakarsan. Hiç bir şey eskisi gibi mutlu değil.
Öyle işte.
En azından kalbime sorma olanı biteni. O kadar çok alıştım ki sessizliğe... Bozmayalım boşver. Öyle duralım biraz. Ben düşüneyim, sen gözlerime bak. Gördüğümde yüreğimi ağzıma getiren benim olan bakışlarıma. Kin dolu, kusamamış zehirli bakışlarıma.


Öyle duralım biraz.