Dikkat! Bu sayfadaki tüm girdiler turkcell ve isbankası aracılığı ile şahsıma sağlanmış e-imza ile korunmaktadır.

Beni koruyun!

Beni Koruyun

17 Mayıs 2011 Salı

Girende sağolsun çıkanda.

12 kişi izah etti
Bazen kendi kendime sorduğum zaman bile alamadığım cevapları aldığım bir buçuk saatlik eylemler yaşıyorum. Basit ama büyük. Küçük ama parlak. Şeytani ama iyi.
İnsan hayatını ne kadar debdebeli ama karmaşık, ne kadar basit ama sağlam yaşasada; herşey aynı işte. Yaşam ile ölüm arasındaki ince çizgide günleri sayıyoruz, hepsi bu.
Bir rüya gördüm dün gece. Beyaz bir gelinliğin içinde sokakları dolaşıyordum. Rüya bu ya, düğünüm olacak ama olmuyor. Herkes benim için giyinip süsleniyor. Hatta hiç tanımadığım, daha önce hiç görmediğim birine el öpmeye gidiyorum. Düğün olmuyor, vazgeçiyorum. İçimde serin bir acı hissediyorum. Gelinlikle yatağa girip kafama kadar çekiyorum yorganı. Sonra normal hayata uyanıyorum. gelinlik yok, gelin yok.
Hayatta hep daha fazlasının olduğunu bildiğimden sürekli susar bir halim vardı. Küçük şeyleri dert etmezdim veya aşktan canım yandığında ağlamazdım. Bunu kendime neden yaptığımı bilmiyorum. Büyük hıçkırıklarım olduğunda genelde sebepsiz yere, eften püften şeyler için oldu. Bu beni yıprattı, biliyorum.. İçimdeki kini kusmak için bağırdım, sinirlendim yada sebepsiz kahkahalar attım. (Uykumda attığım kahkahaları buna dahil edebiliriz)
Bugün, 22sine bir ay kalmış biri olarak şunu söyleyebilirim, hiç bir zaman insan kinini içinde tutmamalı. Keskin sirke küpüme zarar verdiği gibi canımı yakan küplere de zarar veriyor. Ettiğim ahlar veya içimdeki o çok alınmış veled yüzünden, allah'ın takdiri mi desem ne desem artık, kimsenin iki yakası kavuşmuyor. Tek istediğim huzur. Huzuru bana yapılanların aynısının onlarada olması, mala veya cana zarar gelerek bulamayacağımı farkettim. Benden özür dilemelerini istemiyorum. Hatta kimseyi istemiyorum. Çünkü insanlar sizin ne hissettiğinizi anlamaz. Bunu anlatmaya çalışıyorum. Herkesin kimyası farklı dayanıklılık katsayısında olduğu için, farklı bakış açıları gelişir. Biri sizi kötü kız olmakla suçlarken bir diğeri yaşadıklarınızı dayanılmaz bulabilir.
Herşeyi baştan sona anlatmak isterdim. Hiç tanımadığım, bir daha hiç görmeyeceğim birine kusmak isterdim.
Bir arkadaşım aşktan yana dert yanıyordu geçen gece. Bana, "senin mükemmel bir ilişkin vardı, kendin kaşındın" dedi. Huzurbozan'mışım yani.
Gözlerinin içine baktım ve "Sen benim yaşadıklarımı yaşasan şuan ya akıl hastanesinde olurdun yada intihar etmiş; mezarda olurdun. Konuşma!" dedim. Bilmiyorlar ki... Zaten ne yaşamış olursam olayım ya kendim hakemişimdir, yada müstahaktır.  Sırf bu yüzden sustum, sustum, sustum. Allah ömür verdikçe susacağım. Tabiatım böyle değil, yapmam gereken ve üzerime düşen bu.
Tek istediğim, kimse bana dokunmasın. Sessizce resimlerimi izlemek ve içinde biriken anıları uzun uzun seyretmek istiyorum. Hepsi bu. Buna ihtiyacım var çünkü.
Yoruldum artık. Kim olduğum, ne olduğum kimsenin umurunda değil. Canımı istiyorlarsa gelip alabilirler. Allahın verdiği bir can, nerede biterse orada musalla taşı...
Nasıl bir hayatımın olacağını bilmiyorum. Ama şunu biliyorum, her pişmanlığım yalnızca rabbime. Kişisel pişmanlıklarım yok artık. Ne olursa olsun. Artık biri bana, seni çok iyi anlıyorum desin. Gerçekten, içten.

Dip: Her seferinde buraya kasıntı şeyler yazmayacağım desemde engel olamıyorum, bir süre daha bu boktan halimi okumak zorunda kalabilirsiniz. Girende sağolsun çıkanda.

Edit: 17 mayıs 2011 15.29
Bu yazımı, dün gece bu yazıyı yazdığım vakitlerde hakk'ın rahmetine kavuşmuş olan, karşı komşumuz, hacı amcaya ithaf ediyorum. Yazımı yazarken kendisinin vefat ettiğinden haberim yoktu. Önceleri çok sevdiğim biri olmasına rağmen, sonraları tartışmalarımız olmuştu. Helallik istemeyi çok istemiştim ama nasip olmadı. Allah rahmet eylesin, taksiratını affetsin. İnşallah hakkını helal etmiştir.

4 Mayıs 2011 Çarşamba

Kahrolası ellerim, niye yazıp duruyorsun?

0 kişi izah etti





 <<<<<< Herşey bu cenabet yüzünden oluyor!













Yazıma aynı norm ve aynı temada başlamayacağım. Şuan sanırım 225. yazımı kaleme alıyorum ve bundan oldukça memnunum.. Öncelikle belirtmek isterim meraklılarına, zaten eğer çok kötü görüşler alsam 225. yazımı değil 2. yazımı bile kaleme almazdım.

Sanırım sonunda bir roman yazdığımı ilan etmenin zamanı geldi.
Evet, sonunda kendimden bile gizlediğim romanımı yazdığımı rahatça açıklayabilirim. Çünkü okuttuğum 5 kişiden müthiş güzel övgüler aldım. Aslında "Nasıl olmuş?" sorusunu sorarken, "Edebi bakımdan nasıl?, Hikayede bozukluk var mı?" şeklinde sorular vardı hep ardında. Bu akşam 340. sayfamı tamamlayıpta geldim. Yazmaya ihtiyacım var. Hayal etmeye ve uğraşmaya, hatta kafamda oluşturduğm kadınla yaşamaya ihtiyacım vardı. Oturup profesyonel bir yazarla, bir kitap yazarken neler hissettiğini sorup, kendi hislerimle karşılaştırıp, tahlil etmek isterdim. Tabii profesyonel yazar tanımıyorum şahsi olarak. O yüzden birşey diyemem.

Artık ülkedeki siyasi muhabbetlerden soğudum. Bu yeni olmadı. Uzun bir süredir ampul patlatmak için kendimi yırtmıyorum. Herkesin herşeye verecek bir cevabı var mirim, kimse karşısındakini dinlemek istemiyor. Varsa at gitsin, yoksa salla gitsin.
Tavrından 45 yaşında sanıp küfür bile etmediğim adamların 15inin biraz üzerinde atarlı ergen olduklarını farkettiğimde sevindim. Hayır madem ablalarınla sidik yarıştıracaksın, beklede bıyıkların terlesin bre andaval?! Neyseki ergenliği geçip, kısmet olupda daha medeni yerler gördüklerinde düzeleceklerini biliyorum.
Tecavüz olayını merak edenler olduğunu biliyorum. Kızın ailesini aramak zorunda kaldım çünkü kimseyle iletişim kurmuyor, bir haftadır yemiyor içmiyordu. Ailesi gelmiş ve artık kızlarına sahip çıkmışlar. Yarın sabahta savcılığa suç duyurusunda bulunacaklarmış.
Bu olay içinde böylece içim rahatladı.

Bakalım başka neler varr...
Annemler umreye gidiyor evet. Bugün annemin umre kıyafetlerini giydim. Amanin! Yakıştı lan. Açtı yüzümü gözümü. Başörtüsünüde taktım, hazır olanlardan almışlar, hani şu bağlama gereği olmayan, direk başa geçirilenlerden.Tabiki hayatımda ilk kez örtü takmıyorum ama özellikle türban stiline ölümüne karşı olduğum için bu stil başörtüsünü çok sevdim. Sanırım her ne kadar kişiliğim ve yazılarım bunu hiç yansıtmasada, örtüye soğuk bakmıyorum. İleride, belki bir on sene sonra artık yaşımı başımı alıp, evime çocuklarıma karıştığımda bunu yapabilirim. Çok insan bana, madem içinde var gençliğinde yap diyor. Birşeyi yapacaksam tam tekmil yapmalıyım. Okulda örtünmek fikrine karşıyım ve şuan üniversite okuduğum için bunu asla yapamam. O zaman fikirlerimle çelişirim. Allah ömür verirde, çoluğuma çocuğuma karıştığım, elimin ekmek tuttuğu günleri bana gösterirse, kapandığımı ve kapalıyken bile aydınlık bir insan olabileceğimi, türban takmayacağım için,  türbanlı genç hatun fantazisini en azından kendi adıma kıracağımı ve fikirlerimin hiç değişmeyeceğini göstereceğim. Bu arada burdan tartışma şimşekletmek isteyenlere sesleniyorum, türban ve başörtüsü aynı şeyler değil.
Yaşım ve aklım yettiğince 5-6 senedir ülke çapında yapılan dengesizliğin, öldürülen kadınların, sırf bileklerinin gücü yettiği için dövülen kadınların, amcası-dayısı yakınlığında akrabaları tarafından istismar edilen erkek-kız çocukların ve daha binlercesinin hikayesini kaygıyla dinledik. Kitaplarımız basılmadan toplatıldı, sebepleri bazen cemaatlere yapılan saygısızlık oldu, bazen önemli bir siyasi isme yapılan karalamalar oldu. Fikirlerimiz sırf islam dini ile karşıt diye ağzımıza bir tomar kirli bez tıkılmak suretiyle susturulmaya çalıştık.Allah biliyor ya, bazen korkuyorum. Hele şu internet filtresi konusu çıktıktan sonra dahada uyuz olmaya başladım.
Herkes bilim istiyor. Teknoloji istiyor. Bunları yapanlara, kardeşim iki gün kombini kapat, internetini ört, ışığını söndür desen allah allah nidaları ile türkan saylan gibi eşsiz bilim insanlarına saygı duymaya başlayacaklar. Be salatalık turşusu. Ar namus timsalisin, interneti filtreliyorsun, dekolteli kadınlara namussuz diyorsun. Tecavüze uğrayan, dövülen ve öldürülen kadınlara bir kulp takıyorsun. Allah'a inanmayan, tanrıtanımaz kişilere ver allah küfür ediyorsun ve sevap kazandığını zannediyorsun. Sen tüm bunları yaparken aynı zamanda bilimde olsun diyorsun. Bilimide yapıyorsun tamam. Bu seferde insanların özgürlüklerine çelme takıyorsun. Blogları kapatıyorsun, internetin yüzde doksanını filtreliyorsun. Doğalgaz bitiiyor diye tutuşup nükleerler dikiyorsun. E senin nerde kaldı işlediğin sevap. İki kuruş özgürlüğü, yaşama hakkınıda gasp ediyorsun. Bak bana dünya batacak tüm elektroniklerini göm deseler gömerim abi. Ama onlar yapamaz. Belki dünya nüfusunun yüzde 10u benimle aynı cesareti gösterir.
Kimse bana yarım aklı, ergen yaşıyla beyitler okumasın. Ben mesneviyi , kuran-ı kerimin mealini okumuş insanım. Evet, ben, ben, ben. Hep ben diyeceğim çünkü ister kabul edersin ister etmezsin beni zerre kadar ırgalamaz. Burası benim alanım. Ben burada bir erkek arkadaşımla ortak yazıyorum. Burda ben diyeceğim çünkü bu blog ahlak namus dersi verdiğim biyer değil. Ben burayı insanlar okusunda aman ders alsınlar diye açmadım. Ben burayı uzun zamandır gün içinde yaşadıklarımı ve düşündüklerimi yazmak için kullanıyorum. Ve ister eleştiriye açık olurum, ister olmam. Kimse beni sevsin benden ders alsın diye uğraşmıyorum. Canım ister konuşurum, canım ister söverim. Birilerine destur vermek veya vermemek benim elimde. Zaten eğer canınız sıkılıyorsa gidin yeşil montlu adamların açtığı sapık yeni nesil, yön tota bilmez solcu kardeşlerimin forumlarını eleştirin, onlara ar namus din devlet öğretin. Onlar sizinle müthiş tartışır ar namus kelamlarını. Benim en az 5 yaş altımda, ergen veledlerden ders almaya ihtiyacım yok, hiç olmadı.
Çok merak edenler var, bacağımın arasındaki toplumu kurtaracak sanırım. Açıklıyorum: ben toplumun huzurunu kaçıracak birşey, bir düzensizlik yaratmadım. Yani kimseyle elleşmedim. Bu bağlamda elleşip elleşmeyeceğimde bana kalsın. Tez zamanda erkekler benden faydalanamasınlar diye demir telle malum edavatımı diktirmeyi planlıyorum ki, aman ha hiç bir zevk-i sefa yaşayamayayım. Lan bıktım. Normal hayatımdaki insanlar bile bu kadar kafaya takmamıştı cinsel ilişki yaşayıp yaşamadığımı. Hayır sanki işleyeceğim günah herkese girecek, yapsam bile giren bana girecek çıkan benden çıkacak. Sanki ben üzülünce bütün ülke mi üzülecek? Kocam bende et parçası olmasa da beni öldürse, herkes arkamdan kuran mı okuyacak günahlarım affolsun diye? Anca laf salatası anasını avradını.
Ahhh ah işte, hayatımın zerzevat boyu kadar boy alamamış hikayelerini bir ben bilirim bir Allah. İki yorum attırdım diye yazdığı tek bir yazı ile yüzlerce yorum alıp, üzerinde tartışacağını sananlar; yıllardır yazıyorum daha 99u göremedim. Sıkılacaklar. Bize sataşmaktan, günahımızı almaktan, koyup koyup kaldırmaktan sıkılacaklar. Bizde normal ve sevişgen hayatlarımıza geri döneceğiz. Hal böyleyken bir sabah uyandığımızda sokaklarımızda panzerler dolaşıyor olacak ve ben o gün harbiden evde mezdeke yapacağım. Bu yüzden oyum sanadır osman pamukoğlu. İnşallah başlarına zebellah gibi çökesin!

Dipşeysi: 1001 gece masalları neden arap ülkelerinde yasaklanmış diye merak ederdim. Kitaptan okuduğum 13. masaldada aynı tekdüzelik vardı; bütün şahlar ve bütün cariyeler sevişiyor. En son baktım, arap şehy tacü-l mülke sulanıyor hamamda. Bu kitap beni kopardı. Haklıymış bizim her gün 50 avradla sofralar kurdurup saçı göründü diye idam hükmü veren arap prensleri. Toplumun ahlakı bozuluyor; çünkü foyaları ortaya çıkıyor. Aman okumayın, böyle şeyler gençlerimizin sağlığını bozar, tek karıyla yaşayamaz olurlar.

2 Mayıs 2011 Pazartesi

Tecavüz Senaryosu

4 kişi izah etti

Artık vücudumda çıkmaktan usanmayan yaralarımı pek umursamıyorum galiba. En azından öyle hissediyorum. Her gece kabus görmekte beni pek usandırmıyor açıkçası. Kötü eleştiriler almak, herşeyin boktan gitmesini de umursamıyorum. Tek hissettiğim şey üzeri örtülü bir acı. Bunu yaşarken etrafıma zararda vermiyorum artık. Kimseyle konuşmuyor, fazla düşünmemeyi yeğliyorum.
Artık bahçekapısını unuttum. Diğer tüm öküzlerimide unuttum. Hiç biri "hadi len" kıvamından öteye geçmiyor. Zamanı geri alabilseydim, belki herşeyin daha iyi olması için daha çok çabalar, bazı hataları yapmaktan sakınırdım.
Gökten birdenbire bırakılmış, ama bir türlü çakılamamış gibi hissediyorum kendimi. Hızla düşüyorum. Ama bir türlü mutlu sona ulaşamıyorum. Berbat bir duygu. Bazıları şımarıklık ettiğimi söylese bile buna pek kulak asamıyorum. Sanırım hızlı yaşadım birçok şeyi.

Kendimi sorgulayıp durmak şöyle bir kenara dursun, sanırım bende bu düşme ve çakılma hislerini uyandıran şey bir kaç sabah önce yaşadığım şoktan kaynaklanıyor.
Annemler 5 günlüğüne İsbanbula gidince evde tek başıma kalmaya başladım. Gittikleri gecenin sabahında, benim için çok erken bir vakitte telefonum çalmaya başladı. Adetimdir, asla bakmam o saatte telefonuma. Hatta bazen uyku sersemine telefonu kapatırım. Uyku benim için herşeyden önde geliyor bazen, elimde değil. Hasta varmış, acil durummuş hiç takmam.
O sabah nasıl oldu bilmiyorum, telefonumu elime aldım ve arayana baktım. Eski ama yakın bir arkadaşımın aradığını görmemle yatakta doğrulup bir kaç saniye düşündüm. Çünkü çok sık aramazdı beni. Neyse hemen açtım tabii. Sesi oldukça kötü geliyordu, kötünün ötesi berbat geliyordu.
-Kumrall, acilen görüşmemiz lazım, filanca yerdeyim ne olur çabuk gel* dedi. Sesi ağlamaklıydı ve ilk defa böyle birşey yaptığından biraz korktum. Yataktan çıkıp giyinmeye çalışırken aynı zamanda ne oldu falan gibi sorular soruyordum ama fazla ayrıntıya girmedi. Yalnızca "bana sadece sen yardım edebilirsin" dedi.
Hemen giyindim ve öylece çıktım. Çünkü o beni böyle sabahın köründe çok önemli birşey olmadan çağırmazdı.
Yanına gittiğimde hiç adeti olmadığı halde köşeye biryere oturmuş, büyük gözlükler takmış, bir çay söylemiş, bir dal sigara yakmış öylece oturuyordu. Normalde sigarada içmez, asla içmemiştir bilirim. Beni görünce ayağa kalkıp boynuma atladı. Ne olduğunu şaşırmıştım.
Karşısına oturup yüzüne dikkatlice baktığımda yüzünde fondotenle kapatılmış, yalnızca karşısında duracağınızda görebileceğiniz kocaman morluklar olduğunu farkettim. Büyük bir şok geçirdim o an. Hemen gözlüklerini çıkardım gözünden. Sol gözünde kocaman bir morluk vardı. Elimden gözlükleri alıp "ne olur çıkarma" dedi. O an en az onun kadar korkmuştum. "Bunu sana kim yaptı?" diye sordum. Ağlamaya başladı.
Bana kimseye anlatmamam için yeminler ettirdi. Sadece bana anlatabileceğini söyledi. Aslında bu yazıyı buraya yazarken çok tereddüt ettim.
Bir gece önce uzun süredir birlikte olduğu erkek arkadaşıyla bara gitmişler. Oradan çıkıncada erkek arkadaşının evine gitmişler. Bu bahsettiğim arkadaşımın ailesi 2 sene önce izmire taşınmıştı. Kendiside taşınmadan önce buradaki üniversiteyi kazandığından burada 2 arkadaşı ile ev tutmuştu. Neyse çocuğun evine gitmiş bunlar. Kız çocuğa o kadar çok güveniyordu ki, ona birşey yapacağı aklının ucuna bile gelmemiş. Çocuk buna defalarca cinsel ilişki teklifinde bulunmuş. Fakat arkadaşım kabul etmemiş. Sonra kavga etmişler. Arkadaşım taksi çağırarak eve dönmek istemiş. Erkek arkadaşı birden delirmiş. Telefonunu elinden almış, kapıları kilitlemiş ve bunu zorla yatağa bağlayıp ağzını kapatmış. Sonrası malum. Müthiş bir dayak yemiş. Defalarca tecavüze uğramış. Ve erkek arkadaşı sabah bunu ailesini aramakla tehdit edip kapı dışarı etmiş.
Bunları bana ağlayarak anlattı. Ne yapacağımı şaşırdım. Hastaneye veya polise gitmeyi reddediyordu. Eve götürdüm, duş almasına yardım ettim. Gün boyunca titredi. Arkadaşlarından birine durumu anlattım. Akşam eve dönmem gerekiyordu. Eve götüremiyordum çünkü dayımın eşi bizde kalıyordu. Gece bir kez daha sinir krizine girmiş, bayılmış. Ayıltamayınca hastaneye götürmüşler. Tabii hastanede olay anlaşılmış ve polis soruşturmuş. Şikayet etmesede sanırım kamu davası açılmış. Ertesi sabah ve cuma sabahına kadar ziyaretine gittim. En son bıraktığımda hala boş bakıyordu etrafına.
Konu hakkında yapacak bir yorumum yok.Konu baştan sona bir tartışma konusu olabilir ve ben bunu düşündükçe deli oluyorum. Konu beni çok bunalttığı için yazmak istedim.
Hep kendime söylüyorum. Kumrall, yeter artık boş beleş adamlar için üzüldüğün, insanları bu kadar çok kaale aldığın... Hayat öyle bir ellerinden alınır ki, bugün düşündüklerinin bir tekini bile düşünemez hale gelirsin...