Dikkat! Bu sayfadaki tüm girdiler turkcell ve isbankası aracılığı ile şahsıma sağlanmış e-imza ile korunmaktadır.

Beni koruyun!

Beni Koruyun

30 Mart 2008 Pazar

Yakamoz

0 kişi izah etti

Küçücük ellerim vardı benim...
Savaşamazdım onlarda...Yapamazdım...
Büyüdüm...Büyüdükçe kendime duvarlar ördüm...
Hapsettim kendimi bir yığın dolusu karanlıklara...
Çıkmadım yarattığım hapisaneden dışarı..
Gözlerimi açmadım kötülükleri görmemek için...
Sığındığım her limana fırtına vurdu..
Battım...
Gök yarıldı, içinde kaybolurcasına ağladım...
Sevdim..Yakışıklı bir delikanlıya gönlümü verdim....
Gitti arkasına bile bakmadan..Gitmek istedi...
Kaldım..
Çocuk hayallerimi savurdum dört bir yana...
Duvarlarımı yıktım...
Kabuklarımı soydum kanaya kanaya..
Kahrımı kimse duymadı...
Kendi kaderimi yazmak istedim...
Yapamadım...
Sabah olmadı...
Güneşten kendime oyuncaklar yaptım..
Yandım....
Ateşi bedenime verdim...
Arınmak için...
Yandım....
Savurdum kendimi uzak yollara...
Gittim...
Ölesim tuttu bir şarkıda....
Öldüm...
Günah bir hayalde ölmeyi denedim...
Öldüm....
Sonra sıyrıldım.....Sıyırdım sabah olmayan gecelerimi bedenimden...
Biri aldı beni benden...
Sarıldı acıyan yaralarıma merhem gibi...
Nerden bilecek yanan ateşimi dedim...
Bildi...
Ellerini bana siper etti...
Gözlerindeki uçurumları sakladı bensiz yalnızlığıma...
Sevdim kahramanımı....
Kurtuldum...
Diplerden biyerlerden çekti ışıklarımı...
Işıklarım oldu...
Ölmedim...
Yanmadım...
Korkmadım...
Bir yakamozun karanlığına hapsettim onu ve beni...
Ay'dan bile sakladım...
Sevdim...
Günah değildi....Ayıpta olmadı......
Şimdi yakamozlarımda saklı umutlarım....
Sönmeyecek gecelerin yakamozlarında..........

28 Mart 2008 Cuma

Avuç içi kadar mutluluk yeter...

0 kişi izah etti
Aşk bitermi...I ııhhh..Bitmez...
Bağıra bağıra söyledik o şarkıyıı...Avaz avaz...

Sabrettim bekledim
Hiç sorun etmedim
Bunlar ykmaz beni
Ben daha bitmedim aşkım

Ufak tefek ayaktayım hala
hayattayım

Aşk hiç bitmez derler yanlış
Seven gözden düşer mi? Düşmez derler yanlış
Kabullenmek zor oldu
Bir göründü bir kayboldu
Varsın kaybolsun

Aynı ses tonuyla, aynı akorlarla bağırdık birbirimize deli gibi bu şarkıyı...Ben senin kurtarıcınım dedi...Senin kılına zarar verecek olanı önce ben mahfederim dedi...Haklıydı...Beni boş yere üzen, üzmeye çalışanlara, bana zarar vermeye, beni çekemeyenlere verilecek cevap basittir...Çok basit...Çünkü bazıları insanların kullandığı cümleleri anlayamazlar...Onlara anlayacakları dillerde cevaplar verilir..Vermek zorundaydım...
Bazen sadece güler insan olanlara...O kadar komiktirki olanlar...Yapanlar o kadar aciz, acınacak duruma düşerlerki...Kendileri ne yazıkki bencilliklerinden farkedemezler durumu..Kabullenmek lazım, bazı insanlar böyleler...
Neyseki bu insanlar bana zarar veremezler...O kadar harika bir insan varki hayatımda...Onunla aramızdaki bağ olmasaydı ancak zayıf kalırdım....O bana böyle insanlar için elini bile kaldırmayacaksın dediğinden beri ben sadece ağzım ve extra başka bitarafımla gülüyorum artık...Alkışlar huzurunuzda efendim...Bazı insanlar böyle şeyleri ancak rüyalarında görebilirler...

Biz avuç içi kadar mutlulukla yetinmeyi biliyoruz, mutluluk, sevgi arsızı değiliz...
Siz kendi derdinize yanın...Sevgi arsızı bencil insanlar...
Beni dövün, pişman edin, kalemimi kırın...
O zaman başınıza gelecek olanlardan ben sorumlu değilim..
İşte o zaman aklınız varsa dünyanın öbür ucuna kaçarsınız...
Sevgiler....

26 Mart 2008 Çarşamba

Araştırdımmm...Karıştırdımmm...Buldum, yazdım :)

3 kişi izah etti

Hande karan...O benim canım..O benim hayatımda tanıdığım en gerçek dostlarımdan biri...Oda bir blog yazarı...Ve belkide en cesaretli yazarlardan birisi...Peki neden burada? Elbette hem benim değerli okurlarımın can dostumu tanıması için hemde onu çok sevdiğim için :) Şimdi onu biraz tanıyoruz ve biraz canlanıyoruz, hadi bakalım :D
www.handekaran.blogspot.com

Önce sizi biraz tanıyalım hande hanım…:)


Tabi tanıyalım. Aslında kendimi anlatmayı sevmem. Bilirsinki beni tanımak isteyenlerin benle yaşamasını öneririm. Yaşayarak tanımak daha güzeldir ama ne kadar cadı olduğumu herkes bilir. Bıcır bıcır konuştuğumu. Fakat bilmedikleri tek şey gece oldumu o gecenin karanlığına ve sessizliğine nasıl teslim olduğum....
Ahhh..Bilmezmiyimm...Benden iyi kim bilebilirki...Normal hayatınızda neler yapmaktan hoşlanırsın tatlım?

Kimseye hesap vermeden yaşamayı, bide elimde bi kitap yanımda bir bardak sade kahve, loş ışıkta kitap okumayı çok severim. Sevdiğim insanın yanında olduğum zaman duyduğum huzuru hiç bişeye değişmem....

Ne güzel...Her zamanki gibi düşünceler ortak:)Uğraştığın ekstra bir etkinlik varmı?

Açıkçası şuan yok sende bilirsin, 3 senedir tiyatroyla uğraşıyordum ama devam ettiremedim bu sene sonu yine kaldığım yerden tiyatroma devam edicem..

Şimdi biraz özele gireceğim….Biraz yakın bir arkadaşlığımızın olmasına ve seni okuyan, takip eden biri olmama sığınıyorum…Özel hayatını deşifre etmeden konuşalım…Nasıl bir yaşam tarzın var ve günlük yaşantından biraz söz edermisin bize?

Arkadaşlığımıza biraz yakın demeyelim oldukça yakın diyelim..
Günlük yaşantımı sende bilirsin, bir kaç şey harici misal yataktan kalkarken önce sevdiğim şeyleri aklıma getirir ve güne gülümseyerek günaydın derim. O günlük ne yapmam gerekiyosa yaparım iş ise iş okul ise okul fakat eve geldiğim anda önce bi köşeye yığılır günün yorgunluğunu atarım yatma saatim yaklaşıncada bilirsin, malum kara kaplı defterimle yine bir araya gelirim içimdeki acılarımı derin derin paylaştığım 2. şeydir, diğeride sensin :P

Ne güzel...Herkes bu kadar açık olabilse keşke...Pekiii,, Sana bir çılgınlık yap desem, bu ne olabilirdi?

Sana da söylemiştim burda sölemeyelim istersen, çok iyi anladın sen onu ama benim içim dışım bir söylicem rüzgara karşı işemek olurdu hem büyük bi çaba hemde cesaret...

Hay Allah iyiliğini versin :) Peki, Hayattan beklediklerin…Olanlar..Olamayanlar…?

Hayatta hep mutlu olmayı ve başarılı olmayı istedim ailemi benden daha iyi biliyosun. Dış etkenler harici hiç mutsuz olmadım. Girdiğim bi ortamda ise kendimi ve başarımı göstermeyi başardım. Yani istediğim çoğu şey oldu. Diğer ufak tefek şeyleride kendim yapmam gerektiğini biliyorum. Sanada söylemiştim hayat bi tiyatro gibi. Ya 2 perdeliktir yada tek perdeliktir ama ne olursa olsun bu bir oyun ve herkes kendi oyununun başrol oyuncusu. Eline öyle bi senaryo veriyolar ki okuman ve ezberlemen imkansız bilmeden tahminler üzerine oynuyorsun. Ne olursa olsun oynuyorsun. O yüzden hep derim sahne senin oyun senin başrol senin replik alma şansın ise hiç yok oyununu öyle bi oyna ki perdeler çekildiğinde ayakta alkışlanabilesin...

Çok anlamlı bir söz gerçekten...Devam edelim...Yeni bir hayata merhaba demek için hazır olduğunu hissetseydin, yanında kimleri bırakırdın?

Yeni bi hayata aslında hergün merhaba diyoruz ama biz farkında değiliz. Neyse öyle bi şansım olsa ilk ailemi, hayatta hiç vazgeçmediğim bilalimi ve bide seni minik kuşum...


Canım benim..:) Biraz gündeme dönelim..Kardeşin olduğu zaten gündemde ? Ondan bahsedermisin biraz bize?

Sorma cadı hemde ne gündemde. Ama bi avantajı var gören bana benzetiyo bu yüzden bende gündemdeyim :) Öncelerde böle olacağını hiç tahmin etmezdim onu ilk gördüğüm ve dokunduğum anı hiç unutmıcam. Benim için hayata yeni bir adım oldu. Minik eliyle parmağımı tutup sanki ablacım ben geldim der gibiydi. Hatta az önce uyurken yine gidip usulca kokladım onu küçük kızım o benim...

Eminim harika bir duygudur.. :) Yazmaya nasıl başladın handecim?

Yazmaya dışardan aldığım darbelerle başladım. Aslında böle yazılar değildi, akşamdan akşama tuttuğum gülük tarzı şeylerdi ama acılar büyüdükçe yazıların anlamlarıda büyüdü. Pişmanmıyım o acıları boş yere çektiğim için, evet ama yaşadık genede artık yeni yaşam ama yazılara devam :)

Elbette devammm.. :) Blogunu sürekli takipteyim ama, ziyaretçilerimde duysunlar değilmii ? ne tarz yazmayı seversin?

Açıkcası bi tarzı yok sadece içimden gelenleri yazıyorum. Hepsi bu beni gören bunları senmi yazdın saçmalama öyle bir tipin yok desede, evet ben yazdım :)

İnan insanın içinde dışa vurmayan o kadar çok şey vardırki...Şimdide içinden gelenleri aktarmanı rica edicem senden ?

Minik kuşum seni ne kadar sevdiğimi bilirsin. Anlatmama gerek yok. Hayat acımasız oyunlarını sergiledi biraz yıkıldık ama başımız hala dimdik. Savaşıyorsak daha gidecek çok yolumuz var demektir :)

Umarım bu yollarımız yine yan yana beraber yürürüz...

Hayat aslında bir roman gibi...Okudukça okuyasın gelir, bazen ağlarsın, hüzünlenirsin..Ama bir gerçek vardır, kahramanlar asla ölmezler...Hiç ölmememiz dileğiyle bitanem...Seni çok seviyorum....

21 Mart 2008 Cuma

İnsanlık parayla satın alınmaz kardeşim!!!

0 kişi izah etti

Problemli insanlar neden sürekli etrafımda yaaa!
İnsanlar neden psikolojik sorunlarını kabul etmiyorlar diye konuşuyorduk bir arkadaşla...Gitgide çirkinleşen bir sıfat, hırçın, agresif, kıskanç tavırlar....
Herbişeyi üzerine alınmaya münasip bir takım arkadaş grubum var..Gruptan saymasamda...!!
Merak ettiğim birşey var...Paylaşılamayan nedir?
Dostluklarımız neden hayatımızda herşeyden önce geliyor..?
Bizim bir ailemiz, bir hayatımız, bir geleceğimiz yokmu?
Korkak insanların güçlü bir çehreye sığdırdıkları acizlikler karmaşasını anlayamıyorum..Neden insanlar kendileri gibi davranamıyorlar?
Büyüklere saygı nerede kaldı?
Herşey arkadaşlara adanmış kocaman hayatlar...Satılmış ruhlar...İki kuruşluk sevdalar...
Gururlarımızı unuttuk biz...Saygı değerlerimizi unuttuk..Herkesin yeri birbirine karışmaya başladı...
İnsanların psikolojik problemleri varsa onlara deli gözüyle bakılmaya başlandı...
Çağa ayak uyduralım derken sapıttık...Ortaya aptal insanlar çıktı...
Kitap bile okumaktan korkan, araştırmayan, hedefini bilmeyen bir yığın insan...
Nasıl birikecek tecrübeler bilemiyorum açıkçası...Saplantılarımızdan nasıl kurtulacağız, hatalarımızı, yalnışlarımızı ne zaman farkedip kabul edebileceğiz bilmiyorum....
Ortalıkta bu kadar çok sorun varken, insanlar şu bugün bunu yapmış, bak o bununla geziyor, amanda arkadaşımı kaybediyorum olaya bir el atmalıyım derken o kadar çirkin ve utandıran boyutlarda şeyler görüyoruzki...Alışkanlık haline geldi artık..Normal geliyor...
Fesatlık bir ruh hastalığıdır..Birşeye o kadar çok sahiplenirsinki, onun sürekli elinin altında olmasını istersin...Kaybetmeye başlayınca suçu kendinde aramazsın, "kimbilir hakkımda neler konuşuyorlar" demeye başlarsın...Peki bunu dedirtecek ne yaptın allahaşkına sen? Hiç düşünüyormusun, bir kere dahi aklına geliyormu, hatalıyım demek...Gelmiyor...Gelemiyor...Psikolojik problemlerimiz bunu dememizi engelliyor...
Aciz olduk!!!
Düşünmeye bile korkuyoruz...O kadar tez canlıyızki...Laf sokmayı beceri gibi algılayanlara burdan alkış tutuyorum...
Yalnız kalmaya ebediyen mahkum insanlar vardır...Onlar geceleri yatağa girdiklerinde vicdanlarındaki ağrıyı aşkın ateşi sanırlar saplantıları yüzünden...
Sağlıksız düşünceleriniz varsa, bunu kendiniz tespit edemiyorsanız şayet, en yakın psikoloğa gidin...
Psikologlar kimseye kafa raporu imzalamıyorlar...Onlar sizin hayatınızı kolaylaştırmak için çabalıyorlar...
Ve lütfen çevrenizi sağlıksız düşüncelerinizle kirletmeyin..Kimse sizinle ebediyen uğraşmaz....
Ve Kumrall bu yazıdan itibaren susar...
Not: Kimse üzerine alınıp kapımı aşındırmasın...Bu yazdıklarım kimseye hitaben değildir...Gördüklerim, yaşadıklarım ve birikimlerimden ibaret...Kimseyle yazdıklarım yüzünden uğraşmam...

18 Mart 2008 Salı

Psikopat olmak...

0 kişi izah etti

İnsanın zaman zaman psikopat olacağı tutar...Zor anlardır...


"Yağmur bütün şiddetiyle başımı delercesine yağıyordu...Şemsiyemi cafede unutmuştum aceleden...Önüme gelen herkesi kesebilirdim...Çantamda bir bıçak olsaydı, kesin yolda omzuma çarpan birini oracıkta doğrayabilirdim...Gözlerimden alevler fışkırdığını hissediyordum.."

Bakın aynı kişi önceki gece neler yaşamış..


"Güzel bir akşamdı...Oldukça pozitif bir akşam...Camı açmıştım...İçerisini lodosun sıcaklığı dolduruyordu...Hafiften canlı bir müzik....Gülümsemem yerinde...

Telefonum çalmaya başladı...Arayan sevgilimdi...

Açtığım an kapandı telefon...Bir anlam veremedim...

Arkasından bir mesaj geldi... 'Canım..Birazdan arayacağım..Seninle konuşacağım şeyler var..'

Duraksadım tabiki...Benle ne konuşabilirdiki? Önemli birşeymi olmuştu acaba? Bir kabahatmi işlemiştim? Yoksa....Yoksa düşündüğüm şeymiydi?..Tanrım ayrılacakmıydık...?"


Paranoyaları tavan yapmış bir insana söylenecek en son şey 'birazdan seninle birşey konuşacağım.'dır...Aradan geçen süre 1 dakika bile olsa bu insan kafasında konuşalacak şeylerin bütün olumsuz listesini çıkartmıştır...Nitekim korkulan da başa gelir...Kara bahtım kör talihim denir buna....


"Aradan geçen yarım saatlik süre esnasında kafamda öyle şeyler kurmuştum ki, ayrılırken nasıl ağlayacağımı, hangi hapları içerek intihar edeceğimi...Ertesi gün kim intihar ettiğimi haber verecek ona, onuda düşündüm... Onun tekrar beni araması için telefonumu montuma koyacaktımki, gece hastaneye giderken montumu aldıklarında telefonda evde unutulmasın...

Bunları düşündüğüm yarım saatlik bir süre...Yarım asır gibi!!

Yarım saatin sonunda beklenen telefon geldi...Sesi çok iyi geliyordu..Demekki benden ayrılcağı için oldukça mutluydu..Belkide son zamanlarda gündemden düşmeyen eski kız arkadaşıyla barışmıştı...

Kısa bir günlük konuşmadan sonra vakit kaybetmeden benimle ne konuşacağını sordum ona...Beni rahatlatmak istiyordu...'Anlatıcam ama bölmeyeceksin sözlerimi, en sonunda istediğin kadar yorum yapabilirsin!' demesiyle ben senaryoları yazmaya başlamıştım...

O anlattı ben dinledim...O anlattı ben dinledim...Hiç sesimi çıkartmıyordum ama aynı zamanda mini bir kalp krizi geçirmekle beraber kafamda milyonlarca sahne kuruyordum...

Eski kız arkadaşıyla 7 günlük dağıtım izninde buluşmuşlar...Aynı zamanda yakınlaşmışlarda..Birbirlerine neden biz beraberken bu kadar yakın olamadık diye sormuşlar(!). Olayları o kadar tane tane anlatıyordu ki hiç bir extra olayı kaçırmıyordu... Otururken 6'lı bir grup oldukları için masada sıkışmak zorunda kalmışlar...Bu kızda maalesef sevgilimin yanına denk gelmiş...Yakınlaşma böyle olmuş yani...

'1- Neden kalkıp gitmedin o masadan...?

Yanıt: Gitseydim, beni hala eski sevgilime aşık sanacaklardı..

2- Sana böyle birşey yaptığın için aferin dememi beklemiyorsun değilmi?

Yanıt: Tabiki hayır aşkım, bilmen yeterli... (((Hadiii yaaaa geberiyorum ben burda...)))'

Eşşek gibi katlanacaksın..Başka bir yolu varmı bunun...Seviyorsun, çekeceksin..Sevmiyorsan da kapı orda...

Ben hata yaptım yok..Özür dilerim yok...

'Kızıım anlatıyoruz işte, dürüstüz, Allah'tan belanımı istiyorsun..'

Yol kafasındaki asker tıraşı tüylerini...Yol, psikopatlık anım diye kavanoza koyup sakla!"


Ve hüsrandır sonu..Bütün gece uyunmaz...Aslında alınan antidepresanların hatırına deliksiz uyunur ama, rüyada yolunan saçlarla uğraşılır muhtemelen...

Al sabah çarpılan kapıları eve götür!dür bunun türkçesi...Yolda yağan yağmurları hissetme!dir...

Kendini birden orda burda buluver!dir...Bir kafede saatlerce iletişim yollarını anlatan bir yazıyı klimanın sıcağı eşliğinde okumaya çalış!maktır...Anlamadığın yerleri tekrardan oku!maktır...

İşten kaçaklığın anlaşıldığı vakit annenden azarı ye!dir...İşyerine gidip sobanın başında bütün sinirinle ısın!dır...

Milletin yüzüne gülüp, arkalarından bıçakla saldırasın gelsin!dir...

Psikopat olmaktır kısaca...

Temel neden sırf tek gece yaşanan bir hadise olmasada, bütün hırsın bi kerede kendinden çıkar...

En çok kendini yaralarsın böylece...Olan sadece sana olur...Biraz daha zedelenmişsindir..Birazda incinmişsindir...Sürekli büyüyor diye hesap ettiğin sevgiler yığını birden tepene çökmüştür...Kandırılmışsındır..Ayakta uyutulmuşsundur...Sonra tanrından rahmet dilersin, acil şifalar istersin...

En iyisi baştan hatalara göz yummamaktır belkide...Tek kalemde silmek herşeyi, güzel bir başlangıç olacaktır herkes için..

Yapamazsın...Bu dünyaya çile çekmeye gelmek çok güzel diyerek övünürsün...

12 Mart 2008 Çarşamba

"Benim onlardan neyim eksikti?"

0 kişi izah etti


"Benim onlardan neyim eksikti?"


Bu soruyu sordurdu sabah çayı bana...Masasında keyifle sigarasını içen güzel hanım yüzde binbeşyüz 2 bin lira maaş alıyor...Bense sabahın köründe çamaşır suyu ile tuvalet yıkıyorum..


Tek yapmam gereken iyi bir konuma gelebilmek, işimi iyi öğrenebilmekken.....Ben üniversite hayallerimi gömmüş kocaya varma hevesinde olan biri haline ne zaman gelmiştim...Depresyonmuydu beni bu noktaya sürükleyen, yoksa benmi sürükleniyordum hızla...


Çocuk yapmak kolayda, kariyerde yapabilecekmiydim...?Hangi sulara kapılmıştım..Aşka mı, yalnızlığa mı..?


Derken çizgileri daha bir hevesle atmaya başladım...Sesim acıdı...Yüreğim acıdı...Acıdım kendime...Ve tükenen hayallerime....


Yapabilirdim...Yada zorlada olsa yapmalıydım...


Oysa ne kadarda özenir bana insanlar...İyi bir ailem, mükemmel bir sevgilim, iyi bir mesleğim, harika bir duruşum var diye...Peki ben....


Aradığım soruların cevaplarını bulamadım...Bulamadıkça battım...Battığımı hissettim...


İlaçlar sıkıntılarımı aldı..Daha kararlı düşünmeye başladım...


Ve karar verdim....


Olacak...Olmalı....Yada tuvalet yıkamaya devam edersin kızım dedim...


Varırsın bir kocaya, ağız kokusunu çeker oturursun....


Bol bol çocuk doğurursun..Aldatılınca susmak zorunda kalırsın....


Sende o sesini çıkartamadığı için kızdığın kadınlardan biri olursun....


Yada sabahları keyifle sigarasını içen o güzel bayan gibi...


Sen seç dedim kendime...2 yolda sana ait...İstediğinden yürüyebilirsin...


Hangisi kolay sen karar ver şimdi...Özgürsün.....


Son söz....


Hayatıma en iyi şekilde yön vereceğime söz veriyorum....

11 Mart 2008 Salı

Ve metropollerin rezaleti...

0 kişi izah etti

(Şekil 1)

Onun muhtemelen 80'li yıllara ait bir belediye otobüsü olduğunu sanıyorsunuz..Hatta aklınıza şuan müzede durduğu geliyor...Peki yanılıyorsunuz desem ne kadar şaşırırdınız..?

O kadar yorgundumki, çizim yapmanın verdiği aptallıkla bir an önce otobüse binip, en arkalarda bi koltuğa oturup eve kadar uyumak istiyordum...
Otobüs gecikmeye başlamıştı...Durakta elimde sigara her an birine dalacak gözlerle etrafıma bakınmaktaydım...Ama bir türlü beklenen otobüs gelmiyordu...
Büyük bir şehrin bir uçtan bir ucu..Vakit geç, hava kararmaya başlamış bile...Otobüs gelmiyor, cepte sadece bir vesaitlik para var..Eh öğrenci milletiyiz sonuçta...Tek sığınak sigara...
20 dakikalık bir rötardan sonra otobüs geliyor...Büyük bir sevinç var içimde..Arka koltuk hayali kurmaktayım...Ama oda ne, otobüs tıka basa..En aşağı 200 kişi otobüsün içinde istif olmuş vaziyette...Bir sonrakide 30 dakika sonra gelecek...Evede geç kalıyorum zaten...Bindim...
Önce şöföre pis pis baktım..Şöförde bana tabii..Adam büyük ihtimalle biraz daha yolcu alabilmek uğruna tam 1 saattir yolculara arkaya ilerleyin diye bağırmış olmalı...Belkide uzun bir süredir sigara içemediğinden sinirli...Yada arkadaki öğrencilerin parfüm kokularının birbirine karışmasından dolayı otobüsün içi birahaneyi andırdığından...
Zorla biniyorum...Arkamdan bir iki kişi daha...
Kartımı gösterdikten sonra, "bu otobüs neden 20 dakikadır yok" diye soruyorum...Adam ters ters bakmaya devam ediyor..."18,10 da gelecek olan otobüs arıza yaptı bacım." yanıtını alıyorum...Tabii kumrall durmaz, illada şöförle kısa bir komik hatırası olacak...Tabi birazda psikopata bağlayarak... "İyide şöför bey, işten çıktık bide üzerine yarım saat bekledik durakta..." Hızlı bir hareketle vitesi değiştiren şöför amca, pis bakışlarını aynen devam ettirerek, "roket takılı değil bacım otobüste, Allah'ın körüklüsü işte..."

Şekil 1de gördüğünüz araç bugün tamda benim işten çıkış anımda bozulmuş olan ve onun tıpa tıp yumurta ikizi olan, bindiğim araçlardan biri...Üretim tarihini bilen yok..Yıllardır toplam 1 buçuk saat süren bir güzergahta çalışan ve değiştirilmemiş bir araç...
Yolcuların birbirlerine yapışmış vaziyette katettikleri bir buçuk saatlik bir yol...
Burası Türkiye..Burası Türkiye'nin en büyük kentlerinden biri...Bursa...
Bir otobüs bozulduğu an felç olan bir yolculuk...Çileden çıkmış şöförler..Yıkılacakmış gibi yol alan her yanı dağılmış otobüsler..Ve belediyeye para ödeyerek (otobüs bakım onarım masraflarınıda kapsar bu ücretler) bindiğimiz otobüsler...Biz bunlara canlarımızı teslim ediyoruz...

Bir ara otobüs yavaş yavaş boşalmaya başladığında centilmen bir genç beyefendi (!) bana yerini veriyor...Topuklarımı farketmiştir büyük ihtimalle...
Şehrin merkezine yaklaştığımızda metro istasyonlarını farkediyorum...Test sürüşü (!) yapıyor metro...Yolcunun güvenliği için (!)...Hani teknik hata falan...
İçimden bizim canımız nerede dedim...Sabah otobüsün altından sesler geliyor, akşam arıza yapıyor..200 kişi aynı araçta geliyoruz...Bir yanımız göstermelik metropol, ulaşım kolaylığı cart curt, bir tarafımız ölüme her an daha yakın...İnsanın belediyeyi basası geliyor...Öğrenciyseniz, değil 20 dakika, 1 saatte rötar yapsa seve seve beklersiniz....

8 Mart 2008 Cumartesi

İntihar...

0 kişi izah etti

Gece koyu karanlıktı...
Eylül artık çıkmazların son demini yaşamaya başlamıştı...Vakit geç, etraf karanlık, hiç kimsenin dokunmadığı bir yalnızlık ve çaresizliğin ortasında elinde bir avuç hapla bulmuştu kendisini...
Masasının üzerindeki mumu yaktı buz gibi bir cesaretle...
Nedense düşünemiyordu..Düşünmek inanılmaz zor geliyordu o an...Tek tek son zamanlarda yaşadıklarını düşündü...Avucundaki ilaçlara bakıp gülümsedi...Ertesi sabah annesi işe göndermek için tam 8.30 da kaldırmaya çalışacaktı, o cevap veremeyecekti...Annesi yine uyanmamak için numara yaptığını sanacaktı..Ama olmayacaktı...Belkide eli annesinin ellerinden kaydığında anlayacaktı kızının bu yaşama sonsuza kadar veda ettiğini....
Soğuktu..Buz gibiydi...Açık cam onu üşütmüştü...
Son sigarasını yaktı mumun kısık aleviyle...Derin bir nefes aldı...Sigarası bitene kadar tek bir noktaya kilitlendi...
Avucundaki 20 küsür ilacı tek tek içmeye başladı...5...8...10...15...20....(!!!!)
Yatağına uzandı...Üzerine son defa (!) yorganını çekti...
Uyumak istiyordu...Mümkünse biyeri ağrırsa duymak istemiyordu Eylül...
Acısızca, yumuşacık bir uykuyla ölmek huzurunu yaşamak istiyordu...
Uyudu...Gülümseyerek uykuya daldı...Ve iyi hissetti..Hafif bir baş dönmesiyle uyuyakaldı...

****************************************************************************

Geç olmalıydı...Kanar gibi acıyan gözlerini açtı...Başını kaldıramıyordu...Delirten bir ağrı ve bulantı hissediyordu...
Zorla kalktı...Görüntü kristeller şeklinde kayıyordu adeta...Zorla lavaboya ilerledi...Çok kötü ve sancılı bir ölüm onu bekliyor olmalıydı...Bu kadar acı çekeceğini hiç düşünmemişti...
Ellerini lavobaya dayadı..Ayakta zor duruyodu...Zorla aynaya baktı...Kan çanağına dönen gözleri, sapsarı olmuş benzini gördü...Muhtemelen tansiyonu 5e 2 falan olmalıydı...O an aynada askerdeki sevgilisini, canını, bitanesini görür gibi oldu...
Ailesini düşündü...Hepsi muhtemelen krizlere gireceklerdi..Belki sevgilisi öğrendiğinde alnına silahı dayayıp intihar edecekti..Annesi kalp krizi geçirecekti üzüntüden...Ablası karnındaki dünyalar güzeli yeğenini kaybedecekti...
Ve babası...Herşeyden habersiz tabutuna sarılıp neden diye isyan edecekti...
O an gözyaşları lavaboya dökülmeye başlamıştı...Zorla salona geçip ışığı yaktı...Saati görmeye çalıştı...İntiharının üzerinden neredeyse 2 saat geçmişti...Ve muhtemelen artık bitmişti...
Ağlayarak kusmayı denedi defalarca..Olmadı..
Kendini cesaretlendiriyordu her seferinde..."Hadi...Kusmalıyım..Dönmeliyim geriye...Bu yaşamı hiç bişey için bırakmamalıyım..Sevgilime, anneme bağışlamalıyım kendimi..."
Olmadı...Yapamadı...İçindeki zehri çıkaramadı bir türlü...Artık bitmişti işte...Çok pişman olduğu halde dönemiyordu..
Tekrar yatağına girerken artık bayılacağını hissetmeye başlamıştı...
Ne ölebiliyordu, ne yaşayabiliyordu...Kafatası çatlayacak gibi ağrıyordu...Elleri uyuşuyordu..Bacakları kesiliyordu...
Bir süre bekledi...
"Bu böyle olmayacak" diye düşündü..."Ölemem" dedi...
Yataktan kalktı tekrar...Annesi ve babasının odasının kapısına dikildi...İçeriye baktı...Yapamazdı bunu onlara...Ne kadarda masum uyuyorlardı...Bunu onlara nasıl yapabilirdiki...
Bir süre cesaretini toplayamadı..İçeriye bakakaldı...
Annesinin yanına doğru bir kaç adım attı..Hali kalmamıştı artık..Hızlıca dizlerinin üzerine çöktü...
Annesi gözlerini açtığında şu iki kelimeyi fısıldayabildi..."Annecim, ölüyorum."

********************************************************************************

Herkes şaşkındı..Babası sürekli başına dikilip ne olduğunu soruyordu...Annesi ağlamaklı ayran içirmeye çalışıyor, Eylül bayılıp bayılıp gidiyordu...
Dayanamadılar...Annesi ağlamaya başlamıştı..Kadın korkusundan eşine kızımız canına kıymış diyemiyordu...Artık götürelim biyerlere, baksınlar demeye başladı...Babası yarı uykulu arabaya indi..Ardından demirliklere tutunarak Eylül indi...
Yol boyunca ağrıyan başıyla savaştı Eylül...Aklına sevgilisi geldikçe ağlıyordu...
Acilde biyere yatırdılar...Uykusu vardı..Başı ağrıyordu..Midesi deliniyor gibiydi artık...Karışık bir beden sancısıyla kalmıştı...Hastabakıcı tekerlekli bir sandalye getirdi...Çok üşümüştü...Çok ıslaktı vücudu...Dayanılacak gibi değildi...Muayeneden geçti önce...Herkes sakindi...Bir türlü müdahale etmiyorlardı..Sinirleri çok bozulmuştu...
10 tane içtim dedi önce...Sonra aklına 20 olduğu geldi...
Bir hemşire kolundan kan aldı...Serum takıldı...İğne yapıldı...Birisi burnundan hortum taktı...Bir diğer kollarını tutmaya başladı...Bir diğeri başında yut diye bağırıyordu...O ise artık kurtulmaktan ziyade ağır bir ruh savaşı vermeye başlamıştı...
Hortumu yuttu..İlaçlar temizlendi...Rahatladı..Başının ağrısı geçti...
Sürekli ağlıyordu koridorlarda...
Kurtulmuştu...
İnsanlar ona tuhaf tuhaf bakıyordu...
Babası, annesi başında sorgular gözlerle onun uyuyuşunu seyrediyorlardı...
O ise rüyasında sevgilisini görüyordu...Kocaman kolları bedenine sarılmıştı...
Dışlanmışlığın acısı onu intihar ettirmişti...Sevgilisi, "ben senin yanındayken, hep senleyken neden yaptın bunu, neden kıymaya kalktın ikimize" diyordu..Oysa sadece annesini düşünüyordu...Onunla hiç konuşmamıştı haftalardı...Yaptığı hatayı affedemiyordu...Dışlamışlardı onu içlerinden...O ise artık çıkmaza girdiğini hissedip, istenmediğini düşünüp bu yolu seçmişti...
Sonra aslında bunun çıkış olamayacağını, aslında bunun sadece kaçış olduğunu anlamıştı...Tabiki çektiği acılar ve vücudunda kalan hasarlarla....Ruhu ise asla unutamayacağı bir acıyı çekmişti...Ruhu artık hasarlıydı...Ve belkide bunu ömrü boyunca her hatırladığında gözleri dolacaktı...

"Kimse için gidilmez...Kimse için ölüm seçimi yapılmazmış...
Vefa yoksa, gücün yoksa dur...Biraz dinlen yalnızca...
Asla ölmeye gitme...Yaşayan biri anlatıyor bunu..Ölmek hiç kolay değil...
Yaşamaksa, zorluklara rağmen çok güzel..."


6 Mart 2008 Perşembe

İzdivaçmı...Ohaa :D

0 kişi izah etti

Yorgun bir günün ardından eve dönüyorum...Yollar kar, buz..Üşümüşüm, astımım azıtmış ve çok tehlikeli bir şekilde öksürüyorum...
Eve çıkana kadar baygınlık geçirmemle annemin kapıda elinde 1 lirayı sallayarak suratıma "dönnnn ekmek alınacak" diye bağıran bakışlar fırlatması beni benden alıyor...
Kızgınım, zaten sinirliyim, parayı alıp geri dönerken bu hayatın tekerine çomakları soka soka paytak paytak 1. kata inmeyi başarıyorum...
Oda ne!
Ananemlerin oturduğu 1. kattaki dairenin içinden bir kıyamettir kopuyor...
Hızlıca içeri giriyorum, bet beniz atmış bir vaziyette tabii...
Herkes televizyona kilitlenmiş...Kafamı çevirmemle televizyondaki şoku görmem bir oluyor...

(Küçükken köye giderdik...Yakın akrabalarımızda bir ali amca vardı...Kız kardeşi birde....
Kadını mümkün değil susturamazınız..Bir çeneki, öyle böyle değil... Ali amca kendi halinde bir amcamız, kardeşide ona son zamanlarda hatun bulma telaşına girmiş 50'lerinde bir teyze....Onları anlamam ve kayramam uzun yıllar alsada, birgün işi çözdüm...Tamda o televizyona dönüp şok olma anımda...)

İçimden delirmiş bunlar diyorum...Ama öksürüğüm hızlanarak devam ediyor...Ananem televizyondan başını ayırmadan bir bardak su koyuyor...Suyu boğularak içiyorum...
Televizyondaki sırıtık amca, bizim ali amcamız..Arka sıralardada kardeşi oturuyor...Program şu çarpık bacaklı hatunun sunduğu, kıl kaptığım, gördüğüm yerde huysuz teyzeler gibi küfür ede ede değiştirdiğim program, "desti izdivaç"...
Bir bayan çıkmış..Adı maya..O anda dinlemiyorum zaten..Sadece mimiklere bakıyorum...Bir koltuğa zorla oturuyorum...
Kadın köy hayatını çok sevdiğini söylüyor...Göçmenmiş kendisi...İçimden gelde gör sen köy hayatını, güneşin altında kurak topraklar, ahırda ineklerle ne güzel bir yaşam diyorum....
Ha oldu ha olacak, yanak yanağa öpüşüp, tanışma, evlenme, köye yerleşme hayallerini kura kura oturuyorlar...
Eve telefonlar yağıyor...
Her açtığım telefonda tepkiler aynı...

"-Aaaaa gördünmü bizim ali amcayı, cık cık cık, bu yaştan sonra, tövbe tövbe....
"-Ayyy çok tatlılarrrrrrr, inşallah evlenirler..."
"-Bu iş olmaz şekerim, kadın bizim köyde yaşayamaz, iki günde pes eder..."

İyide, bananeee!!!
Kadının şehirden gelip o köy demekten aciz, kenarda kalmış kurak yerde yaşayamayacağı malum...Yorum alan, anket yapan şirket biz değilizki!!!
O gün köy telefonları yoğunluktan dolayı kilitli tabi...
Kadın geliyor ertesi gün..İki gün dayanamıyor...Ben alışkın değilim bu pisliğe diyerek basıp gidiyor...Bizim ali amcada insanlık yapayım diye bir miktar parasını kaptırıp uğurluyor kadını...
Sonuç olarak,,,
Ne alaka...Televizyonda, sanala ait bütün iletişim elemanlarında yakalanan bir manitayla, huyunu suyunu bilmeden nereye kadar...İnsana boş umut, başkada birşey değil...
Bu programlarda sadece ev hanımlarının reytingini alabilmek için düzenlenen bir takım saçmalıktan ibaret...
Gülüp geçmek bir yana,
şimdi bizim ali amca köydeki dedikoduları bastırmakla meşgul :)))

3 Mart 2008 Pazartesi

Ey Aşk....

0 kişi izah etti

Seni kimler aldı, kimler öpüyor seni?? Dudağında dilinde, ellerin izi var...!!!

Kısa süren bir çarpıntının ardından gelen heyecan gibi....Nabzın aniden yükselip, sonra tekrar düşmesi gibi....
Aşk için ne çok şarkı söylenmiş...Ne çok konuşulmuş vaktiyle...Hikayeler tutturmuşlar, türküler söylemişler...Aşk kim? Aşk nerede? Bulan olmuşmu?
Aşk, "aşkım"la başlayıp, nefretle bitebilen bir duygumudur?
"Beni sevme" ler, söylenen aşıklara nefret verirmi?
Gidenler aşk uğruna geri dönerlermi?
Bu kadar ihtiras kime peki? Bu kadar özlem ve acı, bu kadar kalp ağrısı, ve beyin sancısı........
Aşıklar, aşkını sevgisiyle büyütenler, vazgeçmeyenlerdir...Önlerine çıkan her engeli kırıp aşanlardır....
Aşıklar, dünyanın her yerinde aşklarının nabız seslerini işitebilirler....
Hep giderler, hep koşarlar, kaybetmemek için canlarını o yola rahatça koyabilirler...Canları cananlarından tatlı gelmez...Çünkü onların canları cananlarıdır...
Git dendiğinde, kalplerine yüklerler sancılarını...Yaşarlar...Akılları hep bir adım geride, yürümeye devam ederler...Sahte bakışlar sergilemezler...
Aşk insanoğluna tanrının cezası bir sancıdır...Kimi ömür boyu hissedebilir, kimi hiç hissetmeden günahsızca ölebilir...
Günahlar, yasaklar, yaşananlar hep bir hatıra olarak kalmaya devam edecektir....
Unutanlar gerçek aşıklar olamazlar...
Aşka delilik diyenler ise, tatlı bir duyguyu yaşamamış akıl hastalarının kelamlarıdır...
Yaşanmalı...
Her türlü günahıyla...Sevabıyla...Acısıyla....
Yenmeli o yemek...
Sonuna kadar....

1 Mart 2008 Cumartesi

Çok sayın karakediler... :)

0 kişi izah etti


başkalarının üzüntüleriyle sevinip övünenler (Bu türler genelde asla mutlu olmazlar :D Ama asla anlamazlar mutsuzluklarını fesatlıklarından)

aslında insanlığını kaybedip gizlice dövünenler (Dışa belli edilmez ama ruhları simsiyahtır..)

dostunun aşkının her hücresini tek tek sömürenler (Hadi sen kaybol elinden aldım, hahaha diyip, kazık yedikten sonra oturup ağlayanlar)

kötü kalpli plancı sevgi düşmanı çok sayın karakediler (İşleri mutluluk bozmaktır, kısaca karakedi demek çok yerinde olacaktır :))

mevlam benden uzak tutsun bunları artık çakralarım tütüyor (Tütmüyor çakralarım, alev aldırlar)

kırıp döküp ezip geçip orgazm olanlar bide benden medet umuyor (yorumsuz..:))

yazıkk!!! gözleri dönmüş kalpleri sönmüş yerli eksan düşünenler (Onlara söylenecek bişey yok, düşünmek kolaydır, kalpsizler öylece düşünürler, uygularlar, mutsuzluktan haz duyarlar..)

ruhunu kırıtan vicdanı kıvrak sırıtan karakediler (Yüzleri yoktur, olsaydı vicdanlarıda olurdu..)

offfffff !!! offfffff !!! yeter be!!!! buraya kadar!!!! (Hakikaten buraya kadar..Al bi bıçak doğra.. :))

kalpleri acıtan aşkları kemiren kötülükle beslenenler (Kötülüğün zehri olmazsa yaşayamazlar)

gönlünü açmayan hiç konuşmayan gizli saklı delirenler (Mükemmel duruşları arkasında geceleri deliren, kafayı zıplatan küçük şeytanlar vardır..)

geceleri ağlanıp gündüzleri aklanıp her daim yok edenler (Ne zaman ne olacakları belli olmaz, genelde gündüzleri insan içine çıktıklarında, mükemelleşirler.. )

aklımın almadığı sabrımın kalmadıgı sizi gidi karaböcükler (Şeytanlığın ustası aklım bile almıyor kardeşim...!!!)

offfffff !!!!offffffffffff !!!! yeter be!!! buraya kadar !!! (Fasıl meşhur testere faslıdır..)

içim daraldı yeter bağrıma bağrıma vuranlardan (Kalbimi sömürdüler yeter,

yaşatmamam lazım bu böcükleri yoksa çalar balımdan (en iyisi alıcan eline bir böcek ilacı sıkıcan üstlerine,

kollayamam ki ben önümü arkamı bir ömür ölene kadar (temiz kalbim müsade etmez bu kadar fesatlığa, algılamam düşer, salaklaşırım,

çitilemek lazım hiç leke kalmasın ruhumda zerre kadar (bi kova su, bol bol el deterjanı, bi güzel çitilemek lazım,

okudugum kitabın ismini bile aklımda tutamıyorken (neydi hakikaten yaaa??? unutturdular bana bile,

kurtulmam lazım aklımdan çıkmayan böcüklerden (evet..eveet..eveeeeet..kim tutar beniiiii :)))